Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '11

 
Kategori
Mizah
 

Dalgalı Düğün

Dalgalı Düğün
 

Olayımız,  davetiye denen kalın kartondan yapılan kâğıt parçasından başlar. O kâğıt parçasını elime alınca nedense aklıma “alış-satış” gelir. Küresel krizin teğet geçtiği bu güzide ülkemizde altın fiyatları nedense düğün aylarına gelince bi şahlanır. Ve bu şahlanma bize Kemal Derviş’in dalgalı kuru olarak geri döner. Ah Ecevit’in sabit kuru ah!

Tanıdığım çok az kuyumcu (bir kişi) olduğu için direkt ona gittim. “ Yarının bi yakınım için son bekârlık günü olacağını dün öğrendim. Ve çok üzgünüm. Kayıt dışı ekonomiden, kayıt altına girmek isteyen bekâr yakınım için en ucuzundan son model (Cumhuriyet eski olur) bir altın istiyorum.” Elimde 2011 model çeyrek altın var, dedi. Durumun vahametini anlayan kuyumcuya kredi kartımı uzattım. “Maalesef, kart ile satış yapmayalı çok oldu.” dedi. “Altın uçuşa geçtiğinden beri kredi kartıyla satış yapmıyoruz. Anlarsın işte… Çok zarar ediyoruz…” diye devam etti.

Kendimi dövizin serbest olmadığı yıllarda hissettim. 45 milyon kredi kartı boşa çıkmıştı bu teğetli zamanlarda… Zaten 20 milyonu sorunlu, 10 milyonu ise asgari asgari geçinmekte… Kalan 15 milyon kart içinde biri de benim cüzdanda ama “Sen bu kartla altın alamazsın. Bu iş yerinde kredi kartı uygulanmıyor, veresiye istemek ayıptır!” diye elimizdeki limitli kartla yüz yüze geldik. İlk defa slipsiz bir kartı cüzdanıma koyuyordum. “Ben gazeteceyim, bu olayı yazacağım ve bu uygulamayı bitireceğim!” diye bir çıkış yapacaktım ki, o bekâr yakınım aklıma geldi.

Bi ara damada iki paragraflık bi özür yazısı yazmayı düşündüm. Zarfın içinde takdim etmeyi düşünürken vazgeçtim. Kredi mi çekseydim acaba? Tefecileri mi denesem? Birileri gerdeğe girecek diye faizcilerle mi uğraşacağım? Sahte çeyrek altın fikrine sıcak bakmaya başlamışken bi telefon geldi? AK Parti’ye oy vermiş bir insandan güzel bir fikir alınca Kemal Unakıtan veya oğlu aklıma geliyor. Keşke oy verseydim, diye aklımdan geçiriyorum kısa bi süre… 5 lira farkla sıfır bir çeyrek alıyorum nihayet…

HALAY
Aylarca görmediğin birini dahi görme ihtimalin çok yüksektir. Piyasada kim varsa o gün görürsün. Ve mutlaka sevmediğin biriyle göz göze gelince yapmacık bir kafa selamı verirsin. 100’lerce düğün gördüm ama pistte oynamayı bilen bir düğün ahalisi görmedim. Bir pist var, 3 farklı halay gurubu var. Herkes kafasına göre pistte… Ya durun, birinci ekip halayını çeksin, ikinci ekip çiftetelli oynasın sonra Elazığ havasına geçersiniz. Yok, aynı anda üç farklı ekip oynamakta… Bi de her düğünde robotlar vardır. Ankara havasını en iyi o oynar, Elazığ havasını oynarken herkesi kendisine hayran bıraktırır, Erzurum havasında mest ettirir, Karadeniz havasında güldürür. Paris havalarını, Oslo ayaklarını, Atina gıcıklığını saymıyorum. Bildiğimiz Voltran!

Son söz: Ne olur birileri düğün salonlarının ses sistemi ile ilgili bir kurs açsın. Ve bu kursu geçemeyenlere düğün salonu ruhsatı verilmesin.

twitter.com/mahirtemur


 

 
Toplam blog
: 110
: 521
Kayıt tarihi
: 21.12.09
 
 

1979 Malatya doğumluyum... Evreni kendi gözlüğümden (0,50-0,75) görmeye çalışan bir yazarım... Dü..