Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '09

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Dalgalı kur politikası ve liberalizmin domino etkisi kriz doğurdu

Dalgalı kur politikası ve liberalizmin domino etkisi kriz doğurdu
 

Devalüasyonlar gelişmekte olan ülkelere neler yapmıştı? Ekonomiyi ve başımıza getirdiklerini basitleştirerek ve netleştirerek anlayabiliriz. Şimdi ben de öyle yapacağım.

Liberal ekonominin en önemli özelliği sistemde domino etkisi olmasıdır. Devletin veya ekonomik erkin hangi enstrümanla ekonomiyi koordine ettiği çok önemlidir. Sosyal ve ekonomik hayatımızda işte bu enstrümanı kullanırken yaptığı tercihlerin sonuçlarını yaşarız.

1999 öncesi gelişmekte olan ülkelerde devalüasyonla cari denge düzenleme alışkanlıkları vardı. Ben bu yöntemin hep yanlış olduğunu söyledim ama sesimi duyuramadım. Beni kim dinler ki zaten. Devalüasyon yaparak domino taşlarını başından devirmeye başlayalım.

1-Devalüasyon

2-Ulusal paranın değerinin düşmesi ve talebinin azalması.

3-Ulusal malların dış piyasaya göre ucuzlaması

4-Dolayısıyla ulusal malların değerinin içinde saklı bulunan reel kar ve emek ve hammadde değerinin azalması

a- Maldaki reel karın azalması, ama dışsatımın cazip olması nedeniyle göreceli karlılık yapıldığı yanılgısı yatırımları altı boş bir şekilde hızlandırır.Bu da faizleri yükseltir. Rekabet kısa zamanda bu karlılığı azaltır, taşlar kısa zamanda eski yerine gelir.

b- Maldaki karlılığın ve ücretlerin azalması alınacak vergiyi düşürerek ulusal bütçeyi zorlar.

c- Ücretlerdeki genel düşüş tüketimi baskı altına alır.

d- Eksilen tüketim iç piyasa için üretimi de azaltır,

e- Eksilen üretim istihdamı düşürür

f- Düşen istihdam ücretli emeğin arzını artırır dolayısıyla ücretler daha da düşer ve yoksulluk artar.

g- Üretimin baskı altına alınması malların fiyatlarını kısa zamanda artırır ve enflasyon doğar

h- Ulusal mallar uluslar arası piyasada devalüasyon öncesi dönemdeki değerine gelir.

ı- Eski ile yeni arasındaki en önemli fark düşen ücretlerin seviyesi ve artan reel borçtur.

j-Düşen ücretlerin genel değeri yatırımcının tekrar karını artırır.

(Bu sonuç aslında kapitalizmin kendi içsel çelişkisini ortaya koyar. İşsizlik ve düşük ücret kapitalizmi ayakta tutan en önemli unsurdur. Ama tüketebilecek unsurları ayakta tutmak da çok ince bir ayardır.)

5-Dış borcunun değer olarak devalüasyon oranında artması( Örneğin paranızı % 40 düşürürseniz dış borcunuzda reel olarak - mali olarak - % 40 artar)

6-Ödenecek dış borç için daha çok mal satılma ihtiyacı olması, dolayısıyla aynı borç için daha çok ulusal değerin dış piyasaya devredilmesi. Dışardan alınması gereken malların daha pahallı alınması feda etmeniz gereken ulusal kaynakların oranı artırır.( Bir aile ve bakkalı düşünelim. Bu aile elindeki parayla-değerlerle- bakkaldan daha az mal alabiliyor ve bakkal bu aileden daha az parasıyla daha fazla ürünü alabiliyor. Bu durum bakkalı aile karşısında zenginleştirir. Ve aile bakkala -veya bakkalın artan kardan doğan sermayesini kiraladığı birilerine- daha da borçlanmak zorunda kalır.)

Devalüasyonla yapmak sadece yoksulluk yaratmak ve borçlarımızı artırmaktır. Ve tamamen bir kısır döngüdür.

IMF bu tür programlarla yıllarca gelişen yani gelişmekte olan ekonomileri sürekli iflas ettirdi durdu. Ta ki 1999-2001 de yaptığı hataları anlayana kadar. Bu dönemde sabit kur sisteminden dalgalı kur sistemine geçti. Aslında bu çok basit bir şey gibi görünüyordu. Ama öyle değildi işte. Bugünkü gelişmiş ekonomilerin bitişi ve iflası da burada yatmaktadır. Bu konuyu daha önce yazmıştım. Burada can alıcı nokta para erkinin enstrümanının değiştirmesidir. Merkez bankaları bu dönemden sonra yabancı paraları piyasa dalgalanmalarına bırakmış, faizi erkinde tutmaya ve piyasa belirleyici olarak kullanmaya başlamıştır. Domino taşlarının başına faizi koyalım bakalım neler olacak.

1-Faizlerin güven nedeniyle gelişmekte olan ekonomilerde gelişmişlerden yüksek olması

2-Hedef enflasyon uygulaması ve o yerel paranın güvenilirliğini artırması

3-Sermayenin faizin yüksek olan bölgelere kayması.

4-Üretime ve istihdama aç olan bu bölgelerde özellikle ulusal üretimi artırma teşviklerinin de etkisiyle bir dinamizm oluşması

5- Rekabette gelişmekte olanların avantaj yakalaması ve bu durum uluslar arası firmaları da bu bölgelerde yatırım yapmaya itmesi

6- Yüksek maliyet ve vergiler nedeniyle gelişmiş ülkelerin üretimini azaltması ve cari açık vermeye başlamaları

7- Cari açıklarını regule etmek için sürekli faiz indirmesi, faiz indirdikçe sermayenin kaçması,

8- İndirdikleri faizle gelişmişlerin kendi arasındaki ticari dengeleri de bozmaya başladığından, faiz indirmek için yarışmaya başlamaları,

9- Bir tür devalüasyon yarışına dönen bu durum, yatırım ve üretimi artan gelişmekte olan ekonomilerin borçlarını reel olarak azaltması ve bu ekonomilerin avantaja geçirmesi, -aslında bu moneter oyunlarla eksiye düşen ve haksız rekabete uğrayanların taşları yerine oturtma sürecidir-

10-Gelişmekte olan ekonomilerin gelişmiş ekonomilerin merkez bankalarının faiz indiriminden sonra entegre olarak kontrollü indirmeleri ve faizin artık indirilemeyecek kadar düşmesi bu enstrümanı kullanamaz hale getirmesi,

11- Dolayısıyla gelişmiş ülkelerde işsizliğin zorunlu bir sonuç haline gelmesi ve bunun sonucunda kendi içsel domino etkilerinin de bu ülkeleri artık çözümsüz bırakması- buna gelişmekte olan ülkelerin intikamı da diyebiliriz-

İşte bugünkü krizin manzarası budur. Ancak gelişmiş ülkelerin alım gücünün zayıflaması gelişmekte olan ülkelerin pazarını daraltması sonucunu doğurmuştur. Bu kriz hasar verecekse- ki verecek- gelişmiş ekonomileri daha çok hırpalayacaktır.

Artık şu anlaşılmıştır: Sermayenin ve yatırımın milliyeti yoktur ve kimin olduğunu da önemsizdir. Önemli olan kimin bunlardan daha çok vergi toplayabildiği ve onu kullanarak istihdam sorununu çözdüğüdür. Bundan faydalanmanın yolu üretim/vergilendirmenin optimal olması en kritik unsurudur. Uluslararası sermayeyi bölgesinde tutmayı başaran bu işten karlı çıkacaktır .IMF kendi buluşu olan bu programları uygulatarak parasını kullandığı ekonomilerin köküne dinamit koymuştur ve bu doğrultuda Türkiye de parayı yönetenler bence doğru şeyler yapmaktadır.

Görüldüğü gibi faiz enstrümanını domino taşlarının başına koymak farklı ve hatta tam tersine bir sonuç yaratmıştır. Şimdi gelişmiş ekonomiler birbirlerine ticari avantaj vermemek için paralarının değerlerini de yükseltememektedirler. Belki de ekonomistleri bunun farkında değildir. Geçmişte gereksiz yere devalüasyon yoluyla paralarının değerleri düşürülmüş ekonomiler gelecekte en etkili ekonomi olmaya oynayacaktır. Çünkü içsel ekonomilerin global ekonomiyle entegre olana kadar avantajı sürecek ve aktivitesi bitmeyecektir.

Bu durum ücretler ve diğer maliyetler gelişmekte olan ekonomilerle gelişmiş ekonomilerle eşitlenene kadar sürecektir. Bu eşitlik sağlandığında zaten gelişmekte olan ekonomiler gelişmiş olacaktır. Ya da gelişmiş ekonomiler biraz gerileyecek ortada bir yerde buluşacaklardır. Ve aynı domino etkisi azgelişmişlere doğru yönelecek ve aynı fırtına daha sonraki yıllarda yaşanacak gibi durmaktadır.

Bu mantıkla en son yatırıma ihtiyacı olan ülke global sisteme entegre olana ve gelişmişlik seviyesine erişene kadar bu durum devam edecektir. Dünyanın nihai olarak varacağı yer bütün dünyanın global olarak kapitalizme doyma noktasıdır. Sermaye beklediği kazancı elde edemediği sürece yeni güvenli bölgeler yaratacak ve bu bölgelere doğru sürekli ilerleyecektir. Sermayeye % 0'a yakın getiri önerirseniz böyle olur işte.

 
Toplam blog
: 105
: 3914
Kayıt tarihi
: 05.11.08
 
 

İ. Ü. İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler 1989 mezunuyum. 1993'ten beri uluslararası fındık ..