- Kategori
- Şiir
Dalkavuklar sürüsü
Başka alem değil burası, her yerde aynı kadro
Kimin beyi varsa tepede, bilin ki patron o
Amir de aynı memur da…
Ne yapacak amele
Sürükle kendini akıbete, talih belki başka sefere
Kibir dolu, büyük burun ordusu…
Her yerden akıyor
Bir delik kapansa da imkanı yok!... Taşıyor
Dışardan bakan zanneder… Gelmiş kaç yaşına?
Hiç olmasa bile yıllar getirir bu aklı başa
Ne gezer? Bizim ufak çocuk kadar zekası
Dolap çevirmekte ise arama yoktur ustası
O ne biçim bir oyundur ki, bükülmez bileği
Bak kaç kişiyi uyuttu da kazandı zaferi
Bir de teşkilat derdin! Ara, nerede teşkilat
Sen o teşkilatı bence ya bitir ya da çöpe at
Amir, diplomat… Bildiği sade idare-i maslahat
Yok aslında hiç farkı… - Anladım doğru dersin
Aklın başa iş bittikten sonra mı gelsin
Daha evvel neredeydi o kahrolası zekan
Bak! Amir de kesti sohbeti nerede merhaban
Kim varsa arkanda, arkana bakmadan gitti
Topla hepsini bir yere, bak kaç adam etti?
Yükü sen çek, sen temizle pislikleri, kiri
Bırak meraklısına… Boş ver fahriyeyi kibri
Bıraktık da ne oldu bak saydık yerimizde
Cebirden anlamazlar çöreklendi köşemizde
Adaleti saldık Allah’a, kaderi sineye çektik
El atmadık hiçbir işe, nasiptir deyip geçtik
Bihaberleri topladık haber aldırabilmek için
Haber yokmuş diyorlar, geçin efendim geçin
Toprağı sadece hanesinden ibarettir
Millet dediği de karısı, kızı, babası
Bu kadar! Arama yoktur dahası
Hırsı kötü bildik de verdik ipleri düşmana
Derdi bıraktır, hayat artık “saldım çayıra”
Gerçi…
Bir dert var diyorum, anlatayım mı size
Dert dediysek kanma, koymaz cümlemize
Bir cins-i latif, lâkin latiflik adında
Lafın gelişi amma cinsliği arş katında
Makamı öyle geniş sanki halife-i müderris
Zat-ı şahaneleri, hakirlikte pek mütecessis
Bakar tepelerden, lâkin tepeler soğuktur
Ne kadar bağırsan da gelen ses pek boğuktur
İhrama girsek ayırmak için kendini
Kabe’de bile belli eder, fakir ile zengini
Giyer kırmızıları herkes beyaz içindeyken
Gusülhanede marka yok, kefenler tek beden
Patron yok! İşçi yok! Yoktur amele…
Herkes eşit diyorlar ne dersin bu sefere?
Senin göz yaşların sanki turuncu mu akıyor?
Sahi o gözler, sâde bakmaya mı yarıyor?
Farkın yok! Senin adın amir, benimki memur…
Biz yalnızız, senin dört bir yanın mamur
Gezer etrafında kadınsız kalmış üç beş zibidi
Sorsan birinin namı sapık, biri üç yıldır evli
Bilirsin elbet! Lâkin onlar senin katında
Kaç merdiven gerek, olmak için yanı başında?
Paralardan kule mi yapsak ya da markalardan bir dizi
Kayme eder mi bilmem, göstersek beynimizi
“Beyin mi? Bunlar burada geçmez beyim
Ben en iyisi kendimi barlara sürdüreyim
Tarih, ittihat, memleket ne boş laf
Bunlar mı seni kurtaracak, laf-ı güzaf”
Cep şişkin, kabarık yeri yok yukarıda
Pantolona sığmıyor, bütün benliği bel altında
“İşte hayalimdeki zevc… Beni bulur mu acaba?”
Bulur leydim, derler ya hacı hacıyı
Def et başından elemi, kederi, acıyı
Etrafında tavaf eder dalkavuklar sürüsü
Toplasan bir adam yok, hepsi birahane ölüsü
Cüzdan mı kapattı aleni tüm kusurları?
Yoksa “bey” oluşları mı, sahte duruşları mı?
Heyhat! Ben de mi bey olsam efendi dursam?
Ne çare? Kalır muhakkak bir yanım noksan
Zira malzeme bu… Hiç olur mu demirden kereste
Kartalı koysan kaç gün durur sırça kafeste?
Benzesem mi onlara, yok canım kendine gel
Bir cins-i latif mi olacak mefkurene engel?
Yirmi dört yıl sarsılmayan bina şimdi mi yıkılacak?
Hangi mimar yaptıysa sağlam durur, kırılmayacak
Devrildi mi Sultanahmet, kaç deprem geçirdi?
Altı yüz nesli gömdü de yine eğilmedi
Haşa huzurdan, tasvir biraz abes kaçtı ama
Olabilir miyim öyle, belki muamma
Lâkin sen bir toz zerresi, belki de bir fırtına
Olsan kaç yazar? Adın kalır mı yarına
Güzelliğin? Lâkin her güzelin vardır bir güzeli
Benim için istikbâle iz bırakmak önemli
Bu dalkavuklar sürüsü mü adını anacak?
Belki… Ama olsa olsa ancak…
“Ne hatundu be, götüremedik”ten ibaret
Mutlu mu olacaksın bundan?
“Evet” diyorsun hayret…
Zevzek sohbetlerin olmaktansa mezesi
Silinir giderim, çekilirim var mı ötesi
Bu sürü ki, sarhoş eder iki üç lafla
Sosyete, cemiyet, lordlar ve entelijansiya
Kusurum da bu olsun, uzak kalırım tümünden
İstikbâlden, hislerimden, senden ve saadetten
Geçerim lâkin ölsem geçemem mefkuremden