Dalyan'da tekne gezintisi

Yaz tatilimin büyük bir çoğunluğu Marmaris'te geçer. Çiftlik Koyu'ndaki hayat sakin, sessiz ve huzurludur. Ama biraz eğlenceye kim hayır diyebilir ki?

Çantamın içine birkaç gazete, gazetelerden sıkılırım diye bir roman ve yiyecek bir şeyler aldıktan sonra yola koyuldum. Her zamanki gibi tekneye son anda yetiştim. İnanın uğraşsanız benim gibi bir zamanlamaya sahip olamazsınız.

Ve tekne denize açılır... Bekle beni Dalyan, ben geliyorum!

Dalya’nın bozulmamış bir doğası ve sazlıklardan oluşan labirentleri vardır. Daha neler neler; kayalara oyulan kral mezarlığı, şifalı kaplıca suları, çamur banyoları ve benim en sevdiğim yer İztuzu Kumsalı.

Tekne gezintisinin başlangıcına geri dönelim: İnsanlar birbirine yabancı, sadece birbirlerini ve etrafı seyrediyorlar. Ne çalan müzik ne de kaptanın hoş takılmaları onları havaya sokuyor. Ben mi? Ben bu esnada romanımın içine gömülmüş, dünyayla ilişkimi kesmiştim.

Zaman geçiyor, gözlerimin okumaktan yorgun. Artık yeşille mavinin muhteşem uyumunu seyredebilirim. Mavi; özgürlük, yeşil ise huzur ve ben ikisine de sahibim.

Dalyan’a geldiğimizde bizi bekleyen küçük teknelere binip yolumuza devam ediyoruz. Zira bu kocaman tekne Dalyan’a giremez.

Yolumuzun üzerindeki kral mezarlığı beni etkilese de büyüsünün bozulduğu belliydi. Yağmacıların eli değmiş ve bu güzel yapı hem soyulmuş hem tahrip olmuştu. Şifalı sularına ve çamur banyosuna diyecek sözüm yok ama benden uzak olsun yeterli. Zira sıcak suya ve üzerimden zor çıkan bir çamura o havada katlanamazdım. Teknelerle Dalyan’a gelen konuklar teker teker bu şifalı sudan ve çamurdan yararlanırken ben giriş kısmındaki büfelerin birinde oturup dondurmamın tadını çıkarıyordum.

Sabırla İztuzu Kumsalı’na gitmeyi bekliyordum. Benim için İztuzu Kumsalı denize girilebilecek en güzel yerlerden biri. Özellikle de kumsal yapısı bakımından çok ilginç bir yer. Bir tarafında tatlı su, bir tarafında Akdeniz olan bu kumsalın dünyada bir eşi benzeri daha var mı, inanın bilmiyorum. Kumsalın uzunluğunun med-cezir hareketleri ile değiştiğini öğrendiğimde çok şaşırmıştım. ( Yaklaşık altı kilometre.) Ayağınızın altındaki incecik, altın rengi kumların içinize nasıl bir hoşluk duygusu verdiğini az çok tahmin edebilirsiniz. Denizi ise berrak ve hafif dalgalıdır. Ya da ben gittiğimde öyleydi J Denizin derinliğinden bahsetmek gerekirse, ne kadar giderseniz gidin derinleşmeyen bir deniz. Bunları yazarken ne kadar eğlendiğimi düşünüyorum da hoplayıp zıplamak için bu kadar güzel bir deniz olamaz J

Gelelim Caretta- Carettalara; boyları 1, 5 metreyi, ağırlığı 150 kiloyu bulan bu sevimli kaplumbağalar yumurtlamak için İztuzu Kumsalı’nı tercih ediyor. 2–3 yılda bir yumurtlama yapan bu canlılar mart ve nisan ayında Dalyan’a geliyor. Çiftleşmeden sonra yumurtalarını bırakıp sahili terk ediyorlar. Bu nedenle İztuzu Kumsalı’nın ayrı bir önemi var. Biliyorsunuz ki Caretta- Carettalar nesli tükenmekte olan canlılar. Ayrıca yumurtalara zarar vermemek için kumsala köpek gibi evcil hayvanlarınızı getirmeniz, işaretli yerleri kazmanız ve şemsiye saplamanız yasaktır.

Unutmadan eklemeliyim; Dalyan’a geldiğinizi dev sazlıkların eşliğinde görevliler tarafından açılan kapıdan anlayabilirsiniz. Bu kapı, Dalyan’ın içine giren balıkların tekrar dışarı çıkmasını engellemek için yapılan bir önlemdir.

Bir de balığa benim gibi düşkünseniz, kral mezarlığını geçince göreceğiniz balık restoranlarından herhangi birine gitmenizi tavsiye edebilirim. Düşünsenize sazlıkların arasında, denizin üstüne kurulmuş, tahtadan bir iskele ve üzerinde iki masa; birisi size ait. İster levrek yiyin ister çipura; tadına diyecek söz yok. Yanında da aslan sütü oldu mu, değmeyin keyfinizeJ Şimdiden afiyet olsun.

Dönüş yolunda insanlar birbirine alışmış, hatta eğlenmeye bile başlamıştı. Tabi ben de… Aman Allah’ım ben ne yapıyorum, dediğim son anımda turistlerle göbek atıyordum J Valla başka vukuatım olmadı J

Keyifli geziler…