Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '09

 
Kategori
Güncel
 

Danıştaya danıştım katsayım olacaksın!

Danıştaya danıştım katsayım olacaksın!
 

Caminin yolunu bile bilmeyen dinci: A. Arslan


Son blogum, yazarlık tarihime kara bir leke olarak geçti. Şaşırtıcı biçimde, bugün itibariyle sadece 29 kişi tarafından görüntülendi.

Bunun ilk müsebbibi muhterem blog denetçileridir. Çünkü onlar (dan bazıları), yazılarımı ne zaman gönderirsem göndereyim, okunma oranının en düşük olduğu saatte yayınlıyorlar. Bu yüzden kendilerine müteşekkir değilim.

İkincisi, yazımı takip eden bayram tatilidir. Üçüncüsü varsa bile (ki, mümkündür) ben bilmiyorum.

Ele aldığım konuyu gene, saygın ve hakim grupla yandaşlarının hoşlanmayacağı biçimde yazacağım. Üzgünüm ama buna mecburum. Onlar memnun kalacak diye adaletin ve hukukun gözüne gözüne vuramam.

Aslında, sözünü ettiğim kesimin benim gibilere kızmaması gerekiyor.

Çünkü biz, "Susma! Sustukça sıra sana gelecek!" sloganlarıyla tepkisel duruş sergilemeyi onlardan öğrendik. Bu nedenle, biat (boyun eğme) kültürüyle yetiştiği iddia edilenlerin arasından, grubunun hukukunu savunanların çıkması, onları rahatsız etmemelidir.

Birileri sizi, mütemadiyen saha dışına itmeye çalışıyor ve peş peşe tezgâhlar kuruyorsa, siz de bunu görüyorsanız öylece bakar mısınız? Elbette hakkınız için direnirsiniz.

Evet sadede gelelim. Danıştay, İstanbul Barosu'nun üniversiteye girişte katsayı eşitliği getiren YÖK kararının iptali talebiyle açtığı davayı kabul etti ve yürütmesini de durdurdu.

Ardından, davanın hukuki mi, siyasi mi, ideolojik mi olduğu tartışmaları başladı. Şimdi konumuzu ilgilendiren bazı Danıştay davranışlarına kısaca göz atarak bir sonuca varmaya çalışalım.

Bir süre önce, Diyarbakır Barosu eski Başkanı Avukat Sezgin Tanrıkulu, "Radyo ve Televizyon Yayınlarının Dili Hakkında Yönetmelik"in dördüncü maddesi ile beşinci maddesinin iki, üç ve altıncı fıkralarının iptali istemiyle dava açıyor. Danıştay, özetle şöyle cevap veriyor:

"Her ne kadar Avukatlık Kanunu’nun 95/21 maddesi baro yönetim kuruluna, "Hukukun üstünlüğü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak" göreviyle dava açma hakkını veriyorsa da konunun, avukatlık mesleği ile ilgili bulunmadığı kanaatiyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir."

Ardından İstanbul Barosu, üniversiteye girişte tüm liselere katsayı eşitliği getiren YÖK kararının iptali ve yürütülmesinin durdurulması ile ilgili bir dava açıyor. Danıştay, aynı kanunun bir başka maddesindeki aynı kavramlara dayanarak davayı kabul ediyor ve şöyle diyor.

“1136 sayılı Avukatlık Yasası’nın 76. maddesinde; baroların, "hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumakla görevli" olduğu belirlenmiş olduğundan, sadece kendi meslek grubu için yürütülen iş ve işlemler için hukuki görev ve sorumlulukları bulunduğunun kabülüne olanak bulunmamaktadır."

Bu iki ayrı karardan, Diyarbakır Baro'sunun, "Dil Yönetmeliği"ni şikayet etmesinin yanlış; İstanbul Barosu'nun, "YÖK'ün katsayı kararını dava etmesinin" ise doğru olduğunu öğrenmiş oluyoruz! Fakat bu davalardaki (hukuki) mantığı anlayamıyoruz.

Sözünü ettiğim kavramlar 95/21 ve 76. maddelerde, "hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak" şeklinde geçiyor. Eğer bir yüksek yargı kurumu, (ayrı maddelerde de olsa) aynı kavramlardan yola çıkarak farklı sonuçlara ulaşıyorsa burada bir gariplik var demektir. Daha açıkçası yüksek mahkemenin, barolarla alâkası olmayan iki davadan birini "avukatlıkla ilgisi yok" diyerek reddetmesi, diğerini de, "avukatlıkla alâkası olmadığı halde" kabul etmesi hukukla izah edilebilir bir anlayış değildir. Dolayısı ile bunu eleştirmek ve ayıplamak ta benim hakkımdır.

İş bununla bitmiyor. Yani dahası da var.

Yıl 2005. Ankara Aydınlıkevler Ticaret Meslek Lisesi öğrencisi İlknur Öztürk, farklı katsayı düzenlemesinin iptali için Danıştay’a başvuruyor. Davaya bakan 8. Daire, "1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun ilgili maddeleri gereği yükseköğretim kurumlarına girişte, katsayı belirleme ve sınav sistemini değiştirme yetkisi YÖK’tedir" diye cevap veriyor.

Yıl 2009. Aynı Danıştay, 2005 yılında verdiği kararı unutuyor ve İstanbul Barosu'nun, katsayı eşitliğinin iptali istemiyle açtığı davayı kabul ediyor ve YÖK kararının yürütmesini durduruyor. Böylece, hem kendisini yalancı çıkarıyor, hem de önceden YÖK'e verdiği hakkı geri almış oluyor.

Dün akşam saatlerinde Danıştay Başkanı Mustafa Birden, "... yargı kararını siyasi ya da ideolojik bir karar olarak nitelendirmeye hiç kimsenin hakkı yoktur." diye bir açıklamada bulunuyor.

Şimdi bizim de yukarıda açıkladığım gerçekler doğrultusunda bir sonuca varmamız gerekiyor. Sizce karar hukuki midir, siyasi midir, ideolojik midir?

Kel birisi, uğradığı haksızlığı ifade sadedinde arkadaşına, "Yahu, ortağız ama her şeyden sen yararlanıyorsun. Benim başım kel mi?" diyor.

Arkadaşı da şöyle bir bakıp,

"Evet, kel!" diye cevap veriyor.

Bizim hukuki durumumuz da aynen buna benziyor. Her şey kabak gibi ordadayken Danıştay Başkanı çıkıp, "kimse bu karara ideolojik diyemez" diyor. Sizce. Başkan böyle söylüyor diye, karar ideolojik olmaktan çıkıyor mu?.

NOT: Kesinlikle istemem ama önümüzdeki günlerde yeni bir “tekbirli Danıştay saldırısı” olursa hiç şaşırmam.

Resim: www.haberler.com/.../

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..