Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Şubat '10

 
Kategori
Siyaset
 

Darbeden de büyük tehlike…

Darbeden de büyük tehlike…
 

Bildiğiniz gibi “Taraf” gazetesi bir haber yayınladı…

Deniz Kuvvetlerinde 23 Şubat günü kullanılacak Parola “Adi”, işareti ise “Başbakan” olarak tespit edilmişti. Parola ve işaretini yan yana getirdiğinizde de “Adi Başbakan” oluyordu ki, bu başbakana alenen(!)[1] hakaret ediliyor demekti…

Haber buydu ve hemen herkes “Vay, nasıl ‘adi’ ve ‘başbakan’ olarak parola ve işaret kullanılabilir, bu başbakana hakarettir” diye ortalık ayağa kalktı…

Olaya bu pencereden baktığınızda elbette “Vay… Nasıl olur” diye ortalığı velveleye vermek “Velveleye vermek” olmaz dersek yanlış olur…

Elbette soruşturulacak, gereken de yapılacaktır, yapılmalıdır da…

Askerlik yapanların da bileceği gibi, “Parola” ve “İşaret”, birliklere “Günlük” olarak ve akşamüzeri mesai bitiminden sonra “Nöbetçi” komutanlar tarafından verilir. Yani, o saate kadar “Alt rütbede” hiç kimse bunları bilmez, bilemez…

Ayrıca şunu da bilmek gerekir ki askerlikte “Parola” ve “İşaret” kullanımı “Emniyet” ve “Sızmalar” açısından da son derece önemlidir, o yüzden de “Önceden” bilinmesi mümkün değildir. Hatta bu sözler “Görev yerine” gideceklere, gidecekleri sırada verilir.

Hal böyle iken…

Şimdi buraya dikkat ediniz, çok önemlidir.

Hakaret içeren bu “Parola” ve “İşaret”i hazırlayan bir densiz de olabilir, bir ruh hastası da. Hiç önemli değil, önemli ve daha da “KÖTÜ” ve “VAHİM” olanı var.

Nasıl oluyor da “ÇOK GİZLİ” olan bu bilgi, tam da görev giderken ilgili kişiye tebliğ edilecek kadar “ÇOK GİZLİ” bilgi, bir gazete tarafından ele geçiriliyor ve yayınlanıyor?

İşte işin daha da “VAHAMET” olan kısmı burada…

Demek oluyor ki Türk Silahlı Kuvvetleri her yerden kuşatılmış ve “Mahremlerine” kadar girilmiş durumda. Bir başka deyişle Türk Silahlı Kuvvetleri içinde “GÜVENLİK” diye bir şey kalmamış…

Yani, cep delik cepken delik hesabı, her taraf olmuş “Kevgir” misali…

Bu “VAHİM”in de ötesindeki olaya “Hakaret ediyorsunuz” diye bakan iktidarın, neler oluyor anlamında Genel Kurmayı ziyareti sonrasında bir araya gelen EN ÜST RÜTBELİ onbeş generali, hangi “CİDDİ” durumu değerlendirdiler acaba?

“Kim yazmış lan bu parolayı, işareti, hangi densiz, hangi ruh hastası” tespitini mi yaptılar, yoksa en üst düzeyde emniyetin sağlanması için kullanılan “Parola ve işaret” nasıl olmuş da birliklerin dışına taşınmış, ortaya çıkmış gizlilik diye bir şey kalmamış, her taraf “Kevgir” olmuş, bunu mu tartıştılar, görüştüler?

İşin bu tarafı, “Parola ve işareti şöyle mi olmuş, böyle mi olmuş”tan daha önemli ve hayati…

Eğer ben bu “Parola ve İşareti” bilebilme, elde edebilme şansına sahipsem, askeri alan içinde, en gizli noktalara kadar girmem mümkün. Öyle “Mahkeme kararına” filan da hiç ihtiyaç yok. Eğer o “İki kelime”ye ulaşabiliyorsam, istediğimi yapma imkânım da her zaman var demektir.

Bence esas sorgulanması, araştırılması ve gün yüzüne çıkması gereken konu bu… Konunun bu yanı, hemen hemen Türkiye’nin güvenliği açısından da çok önemlidir.

Değilse, o kelimeleri yazan (Varsa tabi böyle bir şey) da ortaya çıkarılır ve gereği en güzel şekilde askeriye içinde yapılır.

Eğer böyle bir şey yoksa!...

O zaman bu “Haberi” ortaya atan, attığı ile kalmalı mı? Bunun adı “Basın özgürlüğü” mü, o zaman bunu masaya yatırmak ve ülke üzerinde “Başka bir şekilde darbe yapılmak isteniyor” tezinin sorgulanması gerekir.

İşte benim aklıma takılan bu…

Toplanan 15 general, hangi “Önemli ve ciddi” konu üzerinde görüşme yaptılar?

Ordu içindeki “VAHİMİN DE ÖTESİNDEKİ ZAFİYET” emekli general ve diğer askerlerin gözaltına alınması, sorgulanmasından da önemli. Sonuçta yargı (Her ne kadar baskı da olsa) doğru kararı verecektir, yanlış yaparsa da bir yerlerden dönecektir.

Dönmezse mi?

Ört de öleyim abi, geriye ne kaldı ki!... Çünkü güven zafiyeti, darbe tehlikesinden de daha vahim…

Ya da birileri millet ile "Kafa buluyor" olmasın?

24 ŞUBAT 2010



[1] “Gizli” bir şeyde “Aleniyet” nasıl oluyor, onu da anlamıyorum…

 
Toplam blog
: 146
: 576
Kayıt tarihi
: 17.01.09
 
 

Yazacak belki bir çok şey vardır, ancak sadece "Yazmak en büyük tutkum" desem!... Sonrasında da zate..