Darbeyle ilgili yazı yazsam söylemek istediklerimi söyleyemeyeceğim, en iyisi yazmayım

Herkesin bildiği, bilmek istediği, belli kesimlerin işine gelen, asla gerçekleri ortaya koymayan bir yazı yazmaktansa suskun kalırım daha iyi. Çünkü zaten pek de böyle bir ortamımız yok.

İnsanlar yazsınlar, yazabilirler, bir şey anlatmasa bile okunsun, okunabilir. Ama ben öyle biri değilim. Bizler sokaktaki vatandaş gibi davranamayız. Sokaktaki vatandaş şöyle olmuş böyle olmuş diyebilir, biz diyemeyiz. Olayın arkasındaki gerçekleri görmemiz lazım.

Öte yandan görsek de Türkiye’de medya özgür değil, düşüncelerinizi istediğiniz gibi yazıp söyleyemiyorsunuz. Ben de “şöyle olmuş, böyle olmuş, niye olmuş, keşke olmasaydı” basitliğine düşmek istemiyorum. Dikkat edilirse bu tür önemli olayları yazmıyorum. Söylemek istediklerimi söyleyemedikten sonra niye yazayım ki.

Sözde demokrasi ve özgürlük olduğu söylenen ülkede dün geceki darbe girişimiyle ilgili farklı şeyler söyleyen bir tek kişi yok. 78 milyon tek bir ağız. Bu işin hiç mi başka yönleri yok? Her şey duyduğunuz bildiğiniz gibi mi? Olayın başka yönleri var tabii ki. Bilmiyor söyleyemiyor, korkuyor söyleyemiyor, işine gelmiyor söylemiyor…

Siz birilerini eleştiriyorsunuz, sizin eleştirmeniz bile ona yarıyor. Değil mi ki millet sadece gördüğüne duyduğuna inanıyor. Oysa bu ülkede çok şeyi göstermiyorlar, duymak isteseniz bile duyamıyorsunuz. Suç belli, suçlu belli, hâkim kır kalemi.

O yüzden bizim gibi insanlar böyle ortamlarda konuşamıyorlar. Sen hakikati söylesen bile adam meydanları gösteriyor, iş bitiyor. Demokrasiyi meydanlar belirliyor. Oysa tarih boyunca meydanların şöhreti ortada. Biz de ne yapıyoruz, susuyoruz? Biz susuyoruz ama öngörülerimiz konuşuyor. Yazdıklarımız bir bir çıkıyor. Keşke yanılsak diyoruz!

Darbeye de darbecilere de kesinlikle lanet olsun! Darbe olmasın. Ama dün okunan darbe gerekçelerinden hangisi yanlış, hangisi bu ülkede yok? Hepsi de doğru ve hepsi de bu ülkede var. Darbecileri asıyor musun kesiyor musun ne yaparsan yap; ama al eline o bildiriyi “Ben nerede yanlış yapıyorum?” de.

Kerim Korkut’u konuşturmayanlar çok şey kaybediyorlar. Ülke bu nedenle çok şey kaybediyor. Bütün bu acı olayları bu nedenle yaşıyoruz zaten. “İnlerine gireceğiz” demeyeceksin, inlerine gireceksin. Uyuyan çakalı uyandırıyor kendine düşman ediyorsun. Bu tarz gerçekleri ifade ettiğimiz yazılarımız nasılsa birilerine dokunuyormuş, yayımlatamıyoruz. Türkiye’nin sorunları konusunda yazı yazamıyoruz. Öyle, bir şey anlatmayan yazılar da bana göre değil.

Zaten bu da kendi kendime bir dertlenme, sanki kimin umurundaysa. 160 kişi ölmüş suçlu belli. Ülkeyi bu hale getirenler ellerine bir bayrak almış dolaşıyorlar. “Neden oldu?” sorusu yok,  “Birileri yaptı!” Öyle olsun. Her olaydan sonra “Korkut sen haklıymışsın” demenizden bıktım. Her haklıymışsın demenizde yürekler biraz daha yanıyor çünkü.