- Kategori
- Alışveriş - Moda
Dargınmısın Gözlerime
DARGINMISIN GÖZLERİME
Saçların diyordum ya o sapsarı buğday başağı gibi omuzlarına süzülen. O saçlar beni benden aldı da gözlerinde esir oldum. Yıllarca gözlerine şiirler yazdım, methiyeler düzdüm de saçların kendini sakladı benden. Yağmur gibi gözlerimin önünden akan ya da deniz gibi dalgalanan saçların her dalgasında seni yaşayan her damlasında seni gördüğüm saçların. Kimi zaman ipek misali omuzlarından beline dolandığı için kıskandığım saçların. Beni benden alan kendine esir eden saçların.
Ben önce saçlarının dalgalı salınışına sevdalanmıştım. Sarı saçlarının dalgalarında kaybolmuş yolumu sana çevirmiştim zamansız gitmelerin gözlerine hasret bıraktı. O günden sonra çağla gözlerine vuruldum. Ben gözlerinde tutuklu kaldım da sen saçlarını savurup gittin. Dönüp bakmadın bile. Oysa ben saçlarının rüzgârına kapıldım da bir uçtan bir uca savruldum. Kalbinin her zerresini her santimini kirpiklerinin metresiyle ölçtüm de sen güldün geçtin. Gülüşlerinde kaybolmuşken gözlerinde kaldı aklım. O günden beri gördüğüm her şey çağla yeşili gözlerin, gördüğüm her güzelin gözleri senin gözlerin oldu.
Bak yine gözlerine takılı kaldım oysa saçlarındı aklımı başımdan alan ben öyle sanmıştım ama yine gözlerin misafir oldu satırlarıma. Düşerse arada saçların aklıma onlu şiirler düşer sayfalarıma darılma gücenme adını anmadım diye ben seni resmetmişim gözlerime. Fikrimin griflerine işlemişim yüreğimin her yerindeyken, bir de senli hayaller kurup rüyalar görüyorsam. Ellerin sözüne uyup ta yaptığın bu sitemler neden gülüm. Bak yılları sensiz geçiriyorken ben yine seni yaşıyorum.
Bazı zamanlar sokağımın başında bekliyorsun zifiri karanlıkta çağla gözlerin gel diye bakıyor ya kapıya nasıl çıktığımı, sokak başına nasıl geldiğimi, saçlarının rüzgârı yüzüme vurduğunda anlıyorum.
Uzatsam tutacak gibiyim, ellerine uzatıyorum ellerim boş. Bakıyorum saçların dalgalanıyor sokak başında. Ardın sıra düşüyorum yollara sen gidiyorsun ben gidiyorum her yer zifiri karanlık gözlerin olmasa arada bir bakıp çağla çağla gel diyen. Yolumu kaybeder sensizlikte yok olurum.
Dün gece ben geldim sokağınıza kapınızın karşısındaki sokak lambasının altında bekledim pencerende gölgen dolanıyordu. Aklımın derinliklerinde kalan sarı saçlarını tarıyorken dedim; şimdi orada olmak var saçlarını senin yerine ben tarasam parmaklarımla, sonra kokusunu çeksem içime yasemin koksa… sen dolsan içime sonra yaseminli hülyalara dalsam parmaklarımda salınan saçlarına salıncaklar kurup gönlünü avutsam yoruldun gülüm diye dizlerime yatırsam saçların serilse dizlerime, baksan bana yeşil yeşil. Bilir misin yüreğim erir, ben eririm gözlerinde çağlar nehirler gibi coşarım.
Gözlerin diyorum beni alıp götürse gittiğin yerlere ben sen olsam gördüğüm her yere sen diye baksam her şey sen olsa. Mutluluk az gelir sözlerime gülüm… ve ben sen olur sen söyler, sen görür sende senli hayal olurum.
Aklımda senli hayallerim önümde sen sokakta geliyorum ardın sıra. Gözlerin rehber olmuş çağla çağla gel diyor durma gel koşar ayak peşin sıra geliyorum. Saçlarının kokusu sarmış etrafı hiç değişmemiş ayın bildiğim koku kaybederim diye koşar adım geçiyorum sokaklarımdan. Tam köşebaşından döndüğümde birden kayboldun gözlerimin önünden baktım baktım yoktun. Gecenin ayazı yüzüme vurduğunda anladım senin sokağında seni pencerenin karşısında senli hayallerdeyim yine. Pencerende gölgen gitmiş sen gitmişsin. Anladım bensiz girmişsin yatağa.. biliyor musun seni saran çarşaflarını kıskandım. Koklamaya kıyamadığım saçlarının serildiği yastığı dizilerim değil diye kurşunlayasım geldi de kokun var diye vaz geçtim.
Bahçemde güller, sardunyalar bir de yaseminler yetiştirdim. Bastığın her yere yaseminler diktim kokusu sen diye. Gülleri unutmadım aşkın çiçekleriydi sen öyle derdin. Gördün mü sevdiceğim senin sevdiğin her şeyi biliyorum unutmadım hani adımı unuttun diye dargındın ya bana dudaklarımın mührüdür adın unutur muyum hiç sadece kimseler duymasın laf olmasın diye bende saklı kaldı dudaklarımda. Bu sabah bahçemden senin için diktiğim çiçeklerden bir demet yaptım da yaseminleri ayrı koydum kokusu karışmasın diye. Onları geçtiğin yerlere koyacağım sevdamdan birer şahit diye, yaseminleri ayırdım kapının karşısında seni bekledim tekrar pencereye çıkarmısın diye. Gün akşama döndü de bir sen yüzünü dönmedin bana olsun yine ben bekliyorum pencerenin karşısında umudum sen, sen umudumsun bitmeyen gece on ikiyi vurduğunda yüzümü bıçak gibi kesen ayaz yalnızsın çıkmayacak bu gece pencereye bekleme diye geçti yüzümden. Üç beş nöbetinin sonunda çaresizce çıktım evinin merdivenlerinden kapını tıklattım gizlice yavaştan sessizce eğilip kapına önce öptüm uzun uzun sonra ellerimdeki yaseminleri koklayıp kapına bıraktım. Dalların arasında kokumu duydun mu gülüm. Oysa ben penceremden sessizce giren meltemde senin kokunu duydum. Yatağımın sol yanında sen varsın diye yastığını sevdim bu sabah. Parmaklarımın arasından kayan sarı saçların diye okşayıp kokladım avuçlarımı. Kollarımın arasında olan bedenin benli kokuyordu da ben senli kokmaya doyamıyordum. Odamın her yanı yaseminler ve sen kokuyordu. Gözlerimi aralayan güneş kıza kırıldım. Zorla uyandırdı beni oysa ben senli rüyamda mutlu mesuttum.
Gün yine hasrete doğuyor yine özlem saçlarına takılıp gözlerime doluyor. Olsun yine de ben mutluyum nefes aldığım kadar senli hasretleri senli umutları yaşayacağım. Ben seni sensiz sevmeye devam edeceğim. Senin beni sevme ihtimalini düşünüm mutluluk düşleri kuracağım gülüm…
DARGINIM
Bensiz, solgun yüzüne
Dünlerine, mektuplarına
Seni seviyorum diyen sözüne
Dargınım!..
Dağları düz etsen de
Engin denizleri aşsan da
Samanyolu’ndan uzatıp
Yıldızları saçlarıma taksan da
Dargınım!...
Yılları durdursan olur mu?
Dersen, dikenleri gül yerine
Taşı ben diye bassan bağrına
Yollarıma çıksa yolların
Kolların hayalimi sarsa her gece
Kapıma gelsen... yine de
Dargınım!...
Yalnızlığın sesiyle çınlarsa kulağın
Gecenin bir yarısında titrerse yüreğin
Çaresizlik bağlasa seni
Pişmanlıklar kol gezse etrafında
Vakit geç oldu... sana
Dargınım!..