Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ocak '19

 
Kategori
Deneme
 

Darmadağın Sözcükler

Arzu etmek yaşamın yarısı, umursamazlık ise ölümün yarısıdır” der Cibran.

Külliyen yanlış!

Umursamazlık ölümdür, umursanmamak ölümün ta kendisidir.

Umursamazlık, yok saymak… bir hayatı, bir ilişkiyi, bir şeyleri hiç yaşanmamış saymak!

Onca güzellik orada öylece durup sana bakarken, onu görmezden gelmek…

Bunu yapabilmesi için insanın artık hiçbir şey hissetmiyor olabilmesi gerekir geride bıraktıklarına.

Bir yaşanmışlıktan geriye hiçbir şey kalmamışsa, o yaşanmışlık değildir zaten.

Bu nasıl isimlendirilir, onu da bilmiyorum.

Galiba geçen zaman insanın gönlündekileri de, dilindekileri de silip süpürüyor.

Oysa insan kullanmadığı eşyanın bile ara sıra tozunu alır.

Demek ki bizimkisi hiçbir kalıba uymayan, isimlendirilemeyen , yaşanması çok da önemli olmayan tuhaf, gülünesi bir oyundan ibaretti.

Karşılığında bir şey beklenmeyen bir gönüllülük oyunu ki, kuralları en başta konan.

Mızıkçılık yapan oyundan çıkarılmıştı, hepsi buydu…   

&

Biz, yaraların öpüldüğünde iyileşeceğine inanan bir nesildik.

Dizlerimizdeki yaraları eğilip öperken, yüreğimizdekilere umarsız kaldık…

Belki de bu yüzdendi hayatın küçük dokunuşlarına olan hasretimiz.

Ve  belki de çok da ciddiye almamak lazımdı hayatı.

Çünkü biz onun umurunda bile değildik.

Sürekli ebe olduğumuz bir oyun oynuyordu bizimle, neden anlamak istemedik?

Aşkmış, sevgiymiş, gururmuş… geçiniz efendim.

Dinozorlar milyonlarca yıl önce tükenmemiş miydi?

&

Birkaç gün sonra doğum günüm. Yeni bir yaşın, yeni bir başlangıç sayılmayacağı yaşlardayım. Yaz mevsimim gerilerde kaldı.

Refik Durbaş bir şiirinde “Yüreğimde karanfillerden damıtılmış bir yaz” diyor.

Benimse yüreğimde güz güllerinden damıtılmış bir sonbahar…

Kış bir adım ötede.

Sonrası yok!

Tam da yaşamın tadına, sırrına varmışken,hala yapacak onca şey varken, her şeye rağmen aşık, her şeye rağmen umut doluyken.

Bir melek gelip kulağıma “Son kullanma tarihin bitti!” diyecek.

Gidecek olmak değil, geri kalan güzellikleri yaşayamamak ürkütüyor beni.

Kafka’nın Milena’ya yazdığı satırlar geliyor aklıma:  “Yorgunum, tek isteğim yüzümü kucağına koymak, başımın üstünde dolaşan elini hissetmek ve sonsuza dek öyle kalmak.”

Evet, sadece böyle bir gidişe itirazım olmazdı…

 

Sanırım biraz erken, buruk ve darmadağın bir doğum günü yazısı oldu.

Olsun varsın…

Siz bakmayın bunca karamsarlığıma.

Böyle soğuk, sisli puslu havalarda hep böyle olurum.

Yoksa hayatı her şeye rağmen yaşamak, paylaşmak ve sevmek gerek.

Yaşımız kaç olursa olsun…

Hepinize MUTLU YILLAR, seviyorum sizleri.

 

 
Toplam blog
: 235
: 2079
Kayıt tarihi
: 26.09.07
 
 

Burada yazarken kim olduğumuzun, ne olduğumuzun bir önemi olmadığını düşünüyorum. Önemli olan yaz..