Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mart '11

 
Kategori
Bilim
 

Darwin ve evrim teorisi

Darwin ve evrim teorisi
 

Darwin’in evrim teorisinin, kainatı, dünyayı ve canlıları yaratan bir yaratıcı olduğu fikriyle çelişmediği kanaatindeyim. Kainatın birdenbire, bir anda aşırı derecede küçük, aşırı derecede yoğun ve aşırı derecede sıcak (10üstü 40 gibi bir sıcaklıkta) bir kitlenin aşırı derecede küçük bir zamanda aşırı derecede büyük bir hızla meydana gelen bir patlama sonucu oluştuğu hususunda bugün için bilim adamlarının çoğunluğu ittifak halinde görünüyor. Dünyadaki canlılar ise milyarlarca yıl sonra oluşmaya başlamış ve bu süreç milyonlarca yıl sürmüştür. 

Büyük yaratıcı bütün kainatı bir ilişkiler manzumesi içinde yarattığı gibi canlıların oluşmasını da bir ilişkiler manzumesi içinde, bir sıra ve düzen içinde kısaca bunu bir evrim süreci içinde yapmak istemiş olabilir. Böyle yapmıştır demiyorum ama böyle yapmış da olabilir, veya canlıların bir kısmını bir evrim sürecine göre diğer bir kısmını da direk kendi ilmini ortaya koyarak meydana getirmiş olabilir. 

Şahsi kanaatime göre insanın bir evrim sonucu meydana gelmiş olma ihtimali, direk yaratıcının ilmi ile bir defa da yaratılmış olma ihtimalinden daha azdır. Bırakınız insanı, bir proteinin yaratılmasının bile evrim sonucu olma ihtimalini çok zayıf görüyorum. Bildiğiniz gibi bir proteinin olabilmesi için bin kadar amino asidin belirli bir sıra ve düzen içinde sıralanmış olması gerekir. Bu sıranın nasıl olması gerektiğini bilen bir yaratıcı için bu çok kolay bir iştir. Ama eğer elde bu bilgi yoksa bu sıralanmanın kendiliğinden olma ihtimali matematik olarak sıfıra yakın bir olasılıktır. 

Muhtemelen bildiğiniz gibi son senelerde çok popüler olmuş bir kitap var. A short History of Almost Everything yani Hemen Herşeyin Kısa bir Tarihi. Yazarı Bill Bryson. Bu kitabın Türkçesi Boyner Yayınlarında çıktı. Ben okudum. Son derecede ilginç, kolay okunan bir kitap. Bir açıdan pozitif bilimlerin kısa bir tarihi de denebilir. Bu kitaptan kısa bir alıntıyı aşağıya aktarıyorum.. 

Proteinler amino asitlerin bir araya gelip dizilmeleriyle oluşur ve insanların çok sayıda amino aside ihtiyacı vardır.Gerçek rakamı kimse bilemez ama insan vücüdunda bir milyon çeşit protein bulunuyor olabilir. Bu proteinlerin her biri küçük bir mucizedir, çünkü tüm olasılık yasalarına göre proteinlerin aslında var olmamaları gerekir. Bir protein yapmak için amino asitleri belli bir sıra içinde bir araya getirmeniz gerekir, tıpkı bir kelime yazmak için harfleri belli bir sırayla dizmeniz gerektiği gibi. Sorun şu ki amino asit alfabesinde kelimeler genellikle aşırı uzundur. Mesela yaygın bir protein tipinin adı olan kalojen keimesini yazmak için yedi harfi doğru sırayla dizmelisiniz.Ama kalojen yapmak için 1055 amino asidi doğru sırayla düzenlemek zorundasınız. 

Yine de (işin can alıcı noktası da işe budur) onu siz yapmış olmazsınız. O kendi kendini yapar, kendiliğinden ve hiç yardım almadan. Peki bu nasıl olur. 

Bir proteinin işe yaraması için amino asitleri doğru sırayla bir araya getirmesi yetmez.
Sonra da bir nevi kimyasal origamiyle kendi kendini katlayarak çok spesfik bir şekle sokması gerekir.
Sonra DNA dan yardım almak zorundadır. Proteinler DNA sız var olamaz ve DNA da proteinsiz kimsenin işine yaramaz. 

Dahası var. DNA, proteinler ve yaşamın diğer unsurları bir tür hücrenin muhteviyatı olmadıkları sürece hiçbir yere varamazlar. Hiçbir atom veya molekül bağımsız olarak can bulmamıştır.Vucudunuzdan kopardığınız bir atom, koparıldığı andan itibaren bir kum tanesinden daha canlı değildir. Yaşamın tüm farklı unsurları ancak bir hücrenin koruması altında bir araya geldiği zaman ortaya bir canlı çıkabilir. 

Yukarıdaki alıntı daha evvel yazdığım gibi Bill Bryson’un kitabından. Benim söyleyeceklerim ise şunlar. Gerek Darwin gerek Newton, Einstein ve diğer bütün fizik, kimya, biyoloji, astronomi ve matematik alimleri yüce yaratıcının ilmini anlamaya çalıştıkları için ve çok az da olsa bir kısmını anlayabildikleri için çalışmaları takdir ve teşvik edilmek gerekir. Bu sırrı anlayabilmek de ancak pozitif ilimlerle mümkündür. Bu çalışmalar ve sonuçları bir kısım insanı yüce yaratıcının ilminin ve kudretinin büyüklüğüne inanmaya götürürken bir kısım insanı da onu inkara götürüyor. Ben birinci gruptanım. 

 
Toplam blog
: 326
: 941
Kayıt tarihi
: 10.03.11
 
 

Okullar: TED Ankara Koleji, ODTÜ, Bogaziçi Üniversitesi (Master) İş Hayatı: Philips, Anadolu Endü..