Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Eylül '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Datça'lı mısın, Betçe'li mi?

Datça'lı mısın, Betçe'li mi?
 

Hedefim, Datça’nın onlarca muhteşem koyundan biri belki de en güzeli olan Palamutbükü’ne gitmekti, mutlaka keşfetmelisin diyen dostların tavsiyelerine uyarak. Datça şehir merkezine girmeden sağa, meşhur Knidos ve Karaköy-Feribot İskelesi ayrımına sapıp, harikulade orman yolunu takip ederek kısa sürede Palamutbükü denilen güzelliğe ulaştım.


Palamutbükü girişinde beni, bir sürpriz bekliyordu. Kendi kullandığı jipinin içerisinde, meraklı gözleriyle etrafı kolaçan eden ve eminim ki o anda, çevredeki yazılabilecek enteresanlıkları, gönül ve yazı ikliminde imbiklemeye çalışan; modern seyyahlarımızdan, Hürriyet Gazetesi ve Atlas Dergisi yazarı, ustamız Mehmet Yaşin Bey’i fark ettim. Ve kendi kendime, doğru bir keşif noktasında olduğumu söyledim.


Palamutbükü, Datça’nın iki köyünün sınırlarını tam ortasında buluşturuyor. Bunlar, Cumalı ve Yaka köyleri. Koyun tam ortasına dik inen Knidos yolunun bir tarafı Cumalı, diğer tarafı ise Yaka. Bu iki köyün de dahil olduğu dokuz köyün oluşturduğu bölgeye Betçe deniyor. Ve Betçe’liler, az biraz, kendilerini Datça’lılardan ayrı tutuyorlar. Sohbetlerimizden anladığım bu.


Palamutbükü’nde tanıştığımız, yörenin yerlisi olan çok sıcakkanlı dostlarımızdan edindiğim bilgilere göre; birkaç sene öncesine kadar bölgede, tekne turizmi çok canlıymış. Hakikaten de küçük bir koy olmasına rağmen büyük sayılabilecek bir yat limanları var. Ancak son yıllarda tekneciler eskisi kadar rağbet etmez olmuşlar Palamutbükü’ne. Bunun yerini yerli turist sayısındaki artış ve tanınırlık almış.


Betçe bölgesinde yetişen bademin, ismi Datça ile özdeşleşen bademlerin en üst kalitesi olduğunu ifade etti Palamutbükü’lü dostlarımız. Nur badem de denilen yöre bademleri gerçekten de enfes derecede güzel. Ancak ne var ki global ölçekte yaşanan malum çevresel olumsuzluklar, badem yetiştiricilerini de vurmuş. Eski rekolte ve lezzeti bulmak son derece güçleşmiş.


Yine balık ve bademle birlikte, Datça’nın üçüncü çok meşhur “B”si olan “bal”da da durum aynı hatta çok daha vahim. Çok çarpıcı bir örnek verdiler ki özellikle belirtmek istiyorum. Sohbet ettiğimiz dostlarımız, normalde her yıl, ortalama sekiz yüz teneke bal kesmekteymişler. Ve her bir teneke, 27-28 kilo bal demekmiş. Ancak bu yıl elde edebildikleri bal miktarı sadece sekiz kilo olmuş ki içler acısı ve dikkate şayan.


Palamutbükü’nün fauna ve florası her şeye rağmen yine de müthiş güzel ve eşsiz. Bu cennet koydan denize girdiğinizde; ne kadar açılırsanız açılın, derinlik ne kadar artarsa artsın deniz dibini görebildiğinizi fark ediyorsunuz. Üstelik açık deniz olmasından mütevellit zaman zaman dalga yapsa bile.


Çevredeki su altı mağaraları, batıklar, anforalar ve müthiş denizaltı zenginliği; dalgıçlar için bulunmaz fırsatlar yaratıyor.


Koyu çepeçevre saran yemyeşil ormanlık tepe ve dağlarda, harikulade kınalı keklikler yaşıyor. Ve bu kınalı keklikler, sabahın çok erken saatlerinde, günlük yaşam hareketlenmeden, Palamutbükü’ne kadar inebiliyorlar. Knidos yolunda, araç ile seyrederken, bir tanesi de bize arz-ı endam etti. Yıllardır, doğal ortamda kınalı keklik görmediğimi fark ettim.


Palamutbükü’nün mütevazı sokakları, her zaman için çeşitli sürprizlere gebe. Bir sabah da, kahvaltı yaparken; hemen masamızın önünden, kendi kullandığı otomobiliyle, Türk tiyatrosunun duayenlerinden Haldun Dormen usta geçiverdi. Palamutbükü’nde sabah turuna çıkmış olmalıydı. Ve anladığım kadarıyla, O da, bir Palamutbükü sevdalısıydı.


Not: Bir sonra ki gezi-keşif yazımı “Palamutbükü’nün Müthiş Çifti” başlığı ile yayınlayacağım.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..