Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Datça'nın bademleri ve korkak adam

Datça'nın bademleri ve korkak adam
 

Evet, içimde yaramaz bir velet barındırıyorum ben de. Hani hanımlar der ya, "İçimdeki küçük kız" diye, aynen öyle işte. Haşarı mı haşarı bir velet bu, üstelik hergele. Ne laftan anlar, ne de sözden.

Arka cebinde sapanı hazır ve nazır, kuş avlayayım derken cam çerçeve indirmek için.

Zillere basıp kaçar, kızların saçını çeker (aşıktır çünkü), erik araklar komşu bahçelerden.

Kir pas içindedir suratı. Hani dokuz mahallenin köpeği yalasa doymaz cinsinden.

Ne zaman iki satır yazmaya kalksam geçer karşıma... Ukela dümbeleğidir kendisi. Sümüklü burnuna, o kirli suratına bakmadan bana akıllar vermeye çalışır: "Onu yazma bunu yaz, öyle yazma böyle yaz" diye.

Blogtaki sıralamaları o yaptırdı bana... Blokçular apartmanındaki zillere basıp kaçan da odur. "Tıktıkçı" deyiminin mucididir kendisi. Dedim ya, hergeledir. Bana "yatak odamın sırlarını" yazdırtacak kadar da edepsizdir.

Geçenlerde tuttu, "Blogta aşk başkadır" diye bir yazı yazdırdı bana. Neredeyse kovuluyordum blogtan. Ona kalsa isim bile verecek ve başımı belaya sokacak. Üstüne üstlük bir de "Güzellik yarışması" çıkardı başıma. Neyse, ucuz atlattık.

İki hafta oluyor, nereden geldiyse aklıma, "Gökyüzüne" bir mektup yazayım dedim...

Yıldız tozlarına zamansız karışmış, hiç görmediğim, hiç koklamadığım annem için.

Yazıya son noktayı koyup bitirdiğimde onu farkettim. Uslu uslu oturmuş yanı başımda hiç sesini çıkarmadan. Başını omuzuma yasladı usulca. Baktım, gözyaşları pınar olmuş.

Aldım hemen kollarıma... Başını okşadım usul usul. İçini çeke çeke, doyasıya ağladı ve uyudu.

İçimdeki velet fırlama, hergele ve edepsiz.

Cebinde sapanı, zilleri de çalıp kaçar.

Dokuz mahalenin köpeği yalasa o kirli suratını...

Üstelik de sümüklü.

Dün, gecenin bir vakti tuttu, "Sen onu çok seviyorsun" dedi.

"Hee" dedim.

"O şimdi yalnızlığına ağlıyor" dedi.

"Hee" dedim.

"Onun kimsesi yok, sen onun kimsesi ol" dedi.

"Olmaz, istemez o beni" dedim.

O badik boyuna, kirli suratına bakmadan geçti karşıma... Elleri de belinde... Yüzüme yüzüme haykırdı, "Sen korkağın tekisin" diye...

Sesi, uzun uzun yankılandı kulaklarımda...

"AŞKTANKORKANKORKAKADAM"...

***

Datça'daki bademlerin kabukları çatlamıştır şimdi.

Bir aya kalmaz toplarlar.

Bir kadın yürür Datça kumsallarında, beyazlar giymiş, gözlüklü.

Sert ve nemli bir rüzgar eser, savrulur kadının sarı saçları.

Eğilir, yerden aldığı midye kabuğunu denize fırlatır.

Ve belli belirsiz fısıldar ufka doğru:

"aşktankorkankorkakadam"

"aşktankorkankorkak"

"aşktankorkan"

"aşktan"

"aşk".

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..