Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ocak '09

 
Kategori
Güncel
 

Davos tiyatrosu sunar

Davos tiyatrosu sunar
 

Gecenin üçünde Davos'tan dönen Başbakanı günün anlam ve önemine uygun pankartlarla, afişlerle karşılayan halkımızı görünce dedim ki "Heee, demek ki nöbetçi eczane gibi, nöbetçi tabelacılar da oluyor". Yoksa başka türlü kocaman bez pankartlar o kavganın anlamına uygun nasıl yazılırdı? Ya İstanbul Büyük Şehir Belediyesi'ne ne demeli? Başkanı uykudan uyandırılmış şiş gözlerle liderini karşılamaya gelirken, başkanın metrosu da fırıl fırıl çalışıyordu. (Yoksa olacaklar önceden biliniyor muydu?). Oldu olacak Davos'ta bir de şaplak şaplatsaydı Perez'in suratına! O zaman dünyanın bir ucundaki hoca efendi de bir türlü gülmeyen yüzüyle ağlaya ağlaya Türkiye'ye döner ve salya sümük, değişen Türkiye'nin harcına gözyaşlarını katar, müridini bağrına basardı.

Davos'ta büyük bir oyun sahneye kondu. Bu oyunu yöneten kişi ABD'nin çok tanınmış gazetecisi. Bu gazeteci aynı zamanda Ortadoğu uzmanı. Yani hem ABD'li hem de ABD'nin Ortadoğu'yu nasıl şekillendireceğini bilen bir kişi. İşte bu kişi paneli yönetiyor. O biliyor ki, insanların gerçek yüzleri ya sarhoşken ya da sinirliyken ortaya çıkar. Türkiye başbakanı asla sarhoş olmaz, ama, hep sinirlidir. Yedi düvele yetmiş entrika düzenleyen ABD'liler o panelde Peres'e uzun konuşma süresi verip, diğer konuşmacılara onun yarısı kadar süre vermesi tartışma yaratacağını bilmiyorlar mıydı? Peki, böyle bir durumda en fazla tepkiyi Türkiye başbakanının göstereceğini kestiremiyorlar mıydı?

Elbette bütün olanları ve olacakları bilen bir ABD yapılanması karşınızda duruyor. İte kaka çağdaş Türkiye'yi İslâmi bir devlet yapısına dönüştürmeye çalışanlar Davos panelinde bir adım daha atmışlardır. Bakınız bu olay milliyetçilikten kaynaklanan yani ulusal bir davanın kavgası değildir. Bu kavga din kavgasıdır. Gazze'de ölen masum insanlar ise bu kavganın nedenleri değil bilinç altındaki kinin körükleyicileridir. Özellikle geri kalmış İslâm topluluklarındaki Yahudi düşmanlığı, Türkiye'de geri dönülmez boyutlara taşınmıştır.

Şimdi diyeceksiniz ki; "ABD ile İsrail büyük dost. Nasıl olur da ABD böyle bir oyun tezgâhlar?"

Son yıllarda bütün İslâm dünyasında İsrail bir kenara itilmiş ve ABD düşmanlığı başlamıştı. Aynı düşmanlık Türkiye halkı için de geçerliydi. Türkiye'de de ABD düşmanlığı büyük bir hızla yayılmıştı. ABD, böyle bir düşmanlığı tek başına taşıyamaz. Bunu başka bir alana kaydırması gerekmekteydi. İşte bu alan "Gazze'den bize roket atıldı" yalanıyla başlayan İsrail'in Gazze'yi bombalamasıyla başladı. Bombalama eylemi Bush'un son günlerinde başlaması ve bitmesi de tesadüf değildir. Çünkü, Obama'nın yepyeni bir sayfa açma umudundadır dünya.

Irak'a girip oranın devlet başkanı olan Saddam Hüseyin'i asan ve oğullarını öldüren ABD ve derin devleti, adı Hüseyin olan ve köklerinde Müslümanlık olan bir lideri bu noktada nasıl başa getirdi sanıyorsunuz? Hele bu lider bir de zenciyse? Obama'nın seçildiği günkü bizim gazete başlıklarına bir bakın lütfen. Hemen hepsinin başlığı sekiz sütuna manşetten "Demokrasinin zaferi" olarak verildi. Oysa, bir lideri başa getirmek için öyle tezgâhlar düzenlersiniz ki bunun demokrasiyle memokrasiyle hiç bir ilgisi olmaz. Bu, bizim gibi ülkelerde bir torba kömür, iki kilo nohutla olursa; ABD gibi ülkelerde çok daha büyük boyutlarda ekonomik ve siyasal nedenlerle olur. Ama, istenen lider iktidara getirilir.

Bush döneminde ABD, İslâm dünyasında büyük değer kaybetti. Hemen bütün İslâm dünyası ABD'ye düşman oldu. Şimdi, ABD derin devleti bunun gelecekte nasıl tehlike doğuracağını biliyordu. O halde, İslâm dünyasındaki bu ABD düşmanlığı bir başka devlete havale edilmeliydi. Bunu İsrail seve seve kabul etti. Şimdi, Türkiye dahil bütün İslâm ülkeleri düşman olarak İsrail'i görüyor. ABD, ikinci olarak da İslâm dünyasıyla barışık bir lidere ihtiyaç duydu. Bu da bulundu. Hattâ öyle bulundu ki, bundan önceki bütün başkanlar, başkan seçilmeden önce bir eyalette vali ya da senatoda parlamenter olurken ve buralardaki siyasi bilgisiyle başkanlığa seçilirken, Obama gökten zembille geldi ve hiç bir siyasi bilgiye sahip olmadan geldi. Obama'nın seçilişinin iki mesajı vardır: Bunlardan birincisi "Bakın geçmişinde Müslümanlık olan ve adı İslâmiyetten gelen bir başkanımız var; ikincisi ise o da sizler gibi ezilmiş, horlanmış ve köklerinde kölelik olan bir kişi. Yani, demek istediğim şudur: ABD derin devleti şu aşamada Barak Hüseyin Obama gibi bir başkana ihtiyaç duydu ve onu aradı, buldu, çıkardı. Amaç, İslâm dünyasıyla barışmaktı. Nitekim Obama da ilk TV söyleşisini bir İslâm TV'siyle yaptı. İslâm dünyasına olumlu mesajlar gönderdi. Obama'dan sonra ABD derin devleti eline ateşe sokmayacaktır ve bunun yerine maşa kullanacaktır. İşte bu maşa İsrail'den başkası değildir.

Şimdi, biz yeniden Davos'a dönelim. ABD, Ortadoğu'daki planlarını İsrail ile yönetmeye başlarken, Türkiye'ye de biçilmiş giysisi giydirilmeye başlanmıştır. Uzun zamandır planlanmış olan Türkiye'nin siyasal İslâm'a geçirilme projesi, Davos'ta bir başarı daha kazanmıştır. Bunun en büyük göstergesi, Davos'taki panelin bitiminde, paneli yöneten ABD'li gazeteci ile İsrail Cumhurbaşkanı Peres'in "Başardık" dercesine gülerek ve samimi pozda el şıkışmaları oldu. Peki, ABD ve İsrail neyi başarmışlardı?

ABD, hanidir Türkiye'nin İslâm devleti olmasını planlıyor. Bu nedenle İslâm devletinin karşısında duran Türk derin devletini ortadan kaldırmaya başladı. Türk derin devletinin elemanları bir bir ifşa ediliyor. Bunun yerine İslâmi devletin derin devleti yapılandırılıyor. ABD'nin Türkiye'den istediği Ortadoğu'daki İslâm devletlerine egemen olması ve onları yönlendirmesi. Böylece, ABD, İslâm ülkeleriyle silahlı çatışmada İsrail'i maşa olarak kullanacak; siyasal baskı ve ekomik sömürü anlamında ise Türkiye'yi maşa olarak kullanacak. Davos'taki, Hamas örgütünü savunan ve İsrail'le kavga eden Türkiye, bütün İslâm dünyası halkının gözünde bir anda lider konumuna getirilmiştir. Zaten amaç da buydu.

Türkiye, bu kavgadan sonra İsrail'le ya da ABD ile darılmayacaktır. ABD ve İsrail, Türkiye'yi kaydırmak istedikleri zemine kaydırmanın mutluluğu içindeler. Artık, Türkiye Arap dünyasının bir ülkesi olarak orada yerini almış bulunmaktadır. Yine aynı Türkiye, Batı dünyasıyla bütün ilişkilerini koparmıştır. Zaten uzun zamandır sürdürülen ve bunu giyiminden, eğitimine her alanda tescil ettiren Türkiye, bundan böyle Arap kültürü içinde, Arap ülkeleri içinde yerini alacaktır.

Sayın Başbakan'ın "Kimsesizlerin kimsesiyiz" sözü Türkiye'de yaşayan kimsesizleri ve yoksulları da kapsarsa çok güzel olacaktır. Ama, kapsamayacaktır. Çünkü, amaç bu sözde yatan kimsesizler falan değildir; amaç diğer dinlere karşı, İslâm dinini korumaktır. Yani, Sayın Başbakan'ın vermiş olduğu kavga milliyetçilik söz konusu olduğunda değil, ümmetçilik söz konusu olduğunda ortaya çıkmaktadır.

O halde düşüncelerimiz toparlarsak:

1- Davos'taki kavga Türkiye'yi Ortadoğu'daki İslâm devletlerine katmıştır.

2- Obama'nın seçilmesi, İslâm dünyasıyla barışık bir ABD'yi hedeflemektedir.

3- ABD bundan böyle Ortadoğu'yu Türkiye ve İsrail'le şekillendirecektir. Yani, Ortadoğu halklarının sömürülmesi Türkiye üzerinden yapılırken, başlarının ezilmesi İsrail üzerinden yapılacaktır. İsrail, bu rolü "seve seve" yapacaktır. Türkiye ise...

Geldik sona. Ne diyelim? Türkiye'nin bundan böyle sarılıp poz verdiği Arap liderlerini TV'lerde sık sık göreceksiniz. İşte o Araplaşmak Türkiye'yi de içine aldı. Şimdi hep birlikte çağdaşlığa el sallayalım, çünkü bizi o limandan ayırdılar.

 
Toplam blog
: 278
: 3275
Kayıt tarihi
: 26.05.07
 
 

İstanbul'un Kadıköy ilçesinde doğdum. Bir daha da Kadıköy'den ayrılmadım. İstanbul Üniversitesi, Ede..