Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ocak '09

 
Kategori
Siyaset
 

Davos ve Tayyip Erdoğan

Davos ve Tayyip Erdoğan
 

Ortadoğu sorununu tarihte arayın bugünde değil. (http://images.habervitrini.com)


İsrail-Filistin sorunu çok karmaşık ve bu bölgede uzman kişilerin daha doğru tartışacağı bir konu olmasına rağmen bende kendi görüşlerimi bloğum aracılığı ile sizler ile paylaşıyorum. Yüksek Lisansımı Çin Siyaseti üzerine yaptığım için daha fazla bilgi almak isteyen arkadaşların Ortadoğu uzmanlarının kaynaklarına yönelmelerini tavsiye ederim. Benim yazdıklarım sadece kendi görüşlerimi ve şimdiye kadar olan gözlemlerimi içermektedir.

Sabah gazeteleri okurken Davos’ tan aldığım Başbakanımızın sert çıkışına doğal olarak herkes gibi bende şaşırdım. Böyle bir çıkış sanırım kimse beklemiyordu. Hatta Sayın Erdoğan’da o anda hızını alamayıp (Moderatörün de etkisiyle) söylemlerini epey bir sertleştirdi. Aldığımız haberi hemen yorumlamak istemedim bir süre daha haberin detaylarına bakıp kendi yorumumu yazmanın daha doğru olduğunu düşündüm. Öncelikle halkımızın yorumlarına baktım, Davos’ ta ki çıkış hakkında gazeteler genelde haber başlıklı yazılar yayınlarlarken köşe yazarları yarınki yazılarını şimdiden Davos Krizine odaklamışlardır diye düşünüyorum. Başbakanın katıldığı Gazze isimli oturum çok kritik bir gündem maddesini masaya yatırıyordu. Başbakanımız günlerdir Hamas’ tan yana olan tavrını Davos’ ta çok daha sert bir çıkışla dile getirdi. Bu yazımı yazarken Gazze’de yaşayanların Hamas ve Türk bayrakları ile sokaklarda toplandığını okuyorum ve aklıma şu soru geliyor. Hamas bir terör örgütüyse eğer Türk bayrağımızın bu örgütün yanında işi ne? (2006 yılında AB ile yapılan antlaşmada da AKP hükümeti Hamas’ı terör örgütü olarak tanımıştır.) Eğer Hamas terör örgütü değilse neden AKP bu antlaşmayı imzalarken bunu kabul etti? O zaman terör örgütüydü de şimdi mi değil? Ne kadar karışık konular inanın içinden çıkamayacağımız onlarca soru sorası geliyor insanın. Haksız mıyım?

Konumuza devam edersek, Filistin’de yaşanan ve İsrail’in acımasızca sivilleri öldürmesine elbette ki bölgede siyasi bir rol oynayan Türkiye’nin sessiz kalması düşünülemez. Sessiz kalmayacağız derken ülkemizde yaşayan Yahudi vatandaşlarımıza saldırmayı kast etmiyorum. Spor müsabakalarında İsrailli takımları başka türlü protesto etmek varken sahaya dalmalar ya da maçı oynatmamalar gibi bize yakışmayan hareketleri de desteklemediğimi belirtmek istiyorum. Filistin’de yaşanan acıları gazetelerden okurken her kesimden birçok okuyucunun yorumlarını okudum. Bazıları Osmanlı’nın arkadan vurulmasını yorumlarına katarak Filistin’in yaşadıklarının kendi sorumluluğu altında olduğunu öne sürmüş, bir başka kesim ise Filistin’de yaşananları Hamas’ ın sorumluluğunda yaşananlar olduğunu yazmış. Elbette ki en büyük öfke ve kin İsrail üzerinde toplanmış yorumlarda. Şimdi öyle bir durum içindeyiz ki yaşananları nasıl yorumlayacağız? Filistin halkının çektikleri ve İsrail’in yaptığı katliamlar ortada, bu katliamlara insan olarak kayıtsız kalmak imkânsız. Diğer taraftan Hamas’ın zaten zorda olan Filistin halkını daha da zora sokarak İsrail’i karşısına alması ve İsrail’e roket saldırıları düzenleyerek bu katliama bir zemin hazırlamış olması da düşündürücü. Başbakanımızın Hamas ile olan yorumlarında Hamas’ın çizgisine yakın bir çıkış yapması bence çok doğru değildi. Yapılması gereken Hamas’ın silahlarını susturarak Ortadoğu’da silahların konuşmadığı bir ortamın yaratılması. Bunu yaparken de İsrail’ in de Filistin’de yaşayan insanların insanlık dışı yaşam koşullarından kurtarılarak insanca yaşamalarını sağlayacak adımların atılmasını sağlamak olmalıydı. Elbette istediğimiz öyle hemen olacak şeyler değil ama en azından silahların susmasını ve olumlu yöne doğru ilerleyen bir İsrail- Filistin görüşmesi başlasın.

Bu ortamın yaratılmasını sağlarken ise Hamas’ı silahlardan uzak bir ortama çekmek çok önemli bir rol oynamaktadır. Ortadoğu’da barış için Türkiye ve Mısır bir şeyler yapmaya çalışırken diğer Arap dünyasının ise sessiz kalmasına akıl sır erdiremediğimi de üzerine basarak belirtmek istiyorum. Özellikle tercihini paradan yana yapmış olan petrol zengini Arap ülkelerinin sessiz kalması ise hiçbir açıdan açıklanamayacak derecede bir tutumdur. Başbakanımızın Hamas ile sanki göbekten bağlıymışçasına onlara destek olmasını ben eleştiriyorum. Hamas’ın savunacak bir yanı ancak şu zihniyette düşünenlerde olabilir. “ Bak İsrail bizi vuruyor haydi silahlara, roketlere bizde onları vuralım” bu zihniyetle harekete geçerse birileri, İsrail’de bu saldırıları neden göstererek karşılık verecektir. Şu anda dünyada ipler belli lobilerin elinde ve bu lobilerin başında da Yahudi lobisi gelmektedir. Bizler ne kadar isyan etsek de Yahudi lobisinin yapacağı onlarca hatada olsa dünya bunları göz göre göre kabul edecektir. Terör Ortadoğu’da bir kurtuluş aracı olarak kullanılmakta ve ne yazık ki kullanılmaya devam edecektir. Burada hedef silahlı örgütleri bu karmaşayı daha fazla körüklemeden siyasi sahaya çekmek olmalıdır. Ortadoğu Osmanlının buralardan koparılması sonunda içine düştüğü ateşi uzun yıllar söndüremeyecektir. Bu çok açık bir gerçek. Ortadoğu’da şimdi yaşanan kıyımın en derinlerine inersek AB’de ki ülkelerin de parmağını göreceğiz. Bu yüzdendir ki bu sorunu sadece İsrail ile de sınırlayarak çözmek kanımca imkânsızdır. İsrail dışarıdan aldığı desteği çok akıllıca kullanarak kendini haklı çıkarmayı hep becermiş bir ülkedir. Bunu da unutmamamız gerekiyor. Özellikle dünyadaki Yahudi lobisinin çalışmaları ve ellerinde bulundurdukları ekonomik gücün bu bölgede Filistin’den yana bir tavır alınmasını neredeyse imkânsız derecesinde zora soktuğunu hepimizin görmesi gerek.

Gelelim yeniden dünkü zirveye, Başbakanımızı ya da herhangi bir siyasi lideri desteklemediğimi baştan belirteyim de sonra ben siyasi bir kesimi temsil ediyormuşum izlenimi yaratılmasın. Kendisini ve Türkiye’deki siyaset ortamını beğenmiyorum bu da benim kendi görüşüm. Dünkü yaşanan olaya tarafsız olarak bakarsam bende Başbakanımıza ya da orada bulunan siyasi bir lidere bir saygısızlığın yapılmasını istemem bu bir gerçek, sevsek de sevmesek de Erdoğan’a ülkemizi temsil ettiği için saygı duymamız gerektiğini düşünüyorum. Protesto edileceği zamanda kendisini hakaret sınırlarını aşmadan eleştirebiliriz. Bu da bizim en doğal hakkımız. Dünkü Erdoğan’ın çıkışından önce şunu üzülerek söylemek istiyorum 2009 Türkiye’si dil bilen ve kendinin orada yabancı bir dilde savunan bir devlet adamına ihtiyaç duyuyor. Yıllardır ülkemizi dışarıda temsil edenlerin şöyle adam akıllı dil konuştuğunu göremedik. Çiller hanım vardı oda malumunuz devlet malı bankasından payını aldı ve kenara çekildi. İngilizce bilmeyen bir devlet adamı ne yazık ki benim gözümde istediği yere asla gelemiyor. Perez’e orada cevap vermesini saygı ile karşılıyorum ve haklı buluyorum, Perez’in İsrail’in kanlı saldırılarını savunacak bir yanı yok, fakat Başbakanımızın “Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz” sözü diplomatik dilde olmaması gereken bir cümledir. İsrail’in siyasetini ya da kendisini sevmeyebiliriz bu herkesin kendi bileceği bir seçim ama o koltuktan sert çıkılırken de belirli bir diplomatik dilde tepkinin verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yoksa iş bizim siyasetçilerin ülkede kullandıkları kahve ağzına dönüyor. Bizlerin içerisinden güzel tepkiler gelebilir ama dış dünyadan bu tarza pek puan verilmiyor. Orada görev yapan Moderatör’ü bende kınıyorum, sürekli elini ortaya sokarak Başbakanı daha da kızdırdı. Başbakanımızın “Davos benim için bitmiştir.” Sözüne ise gerek olmadığını düşünüyorum. O zirvede kızabiliriz ya da yeri gelir sesimizi yükseltebiliriz ama sevmesek dahi en azından bu şekilde bir çıkış ile kendimizi Davos’un dışına da atmamıza gerek yok diye düşünüyorum. Başbakanımızın çıkışını İsrail’e yaptığı kadar, onlarca insanın kaderini etkileyen Hamas’a da yapmasını isterdim açıkçası. Bölgede bir barış olacak ise eğer terör örgütlerinden arındırılmış bir barış olmalı. TSK’ dan gelen tepki şimdilik herhangi bir kriz belirtisi taşımıyor. Silah alımlarında bir sıkıntı yaşanmadığı haberi geldi. Bende TSK’ nın konuya direkt olarak katılacağını düşünmüyorum. TSK’ da bunu istemez ve konuyu uzatmayacaktır. Cumhurbaşkanımız desteklemiş kendi tercihidir. Peres’den yumuşama mesajları gelecek ve buna Erdoğan’da eşlik edecektir. Kaldı ki haberleri şimdi yine okuyorum, Perez bu yönde açıklamalarda bulunmuş yani tahminlerimiz de zaten bu yönde olacağı üzerine kurulu. Moderatör daha çok hedef seçilecek diye tahmin ediyorum ve bu yaşananlar büyük bir krize gitmeyecek diye öngörüyorum. Yalnız ABD temsilcisinin Türkiye’ye gelmemesi de Türkiye’ye bir tepki olarak öne çıkıyor. Her ne kadar uçuşlar ile ilgili bir mazeret bildirilse de bana inandırıcı gelmedi. Dememişler mi, minareyi çalan kılıfını hazırlar. ABD’ de ilerleyen zamanlar da bu zirve bizim karşımıza Ermenilerin sözde soykırım tasarılarını desteklemek için koz olarak çıkabilir. Başbakanımızın yapması gereken ortamı germeden bu krizin yankılarını en aza indirgemektir. Dünkü çıkışının yankılarını iç siyasetimizde göreceğiz bunu seçim malzemesi yapmayacağını umarım.

Son olarak şunu söylemek istiyorum. Ortadoğu’nun terör örgütleri ve İsrail’in insanlık dışı uygulamalarını ortadan kaldırmaya yönelik çalışmaların sadece Türkiye’nin çabaları ile başarılmasının imkânı yoktur. Türkiye ekonomik ve politik bir güç olmasına rağmen istediğimiz ve hayalimizde yaşattığımız tek başına sözü dinlenen bir ülke durumunda ne yazık ki değildir. Bunun farkında olmamız gerek ve diplomatik çabalarımızı herhangi bir örgütün paralelinden çıkarıp insanlığın daha güzel yarınlara barış ile gitmesi doğrultusunda şekillenmelidir. Bizim için ölen Müslüman olsun ya da başka dinden hepsi candır. Dünya’da ki diğer yaşanan acılara da en az Filistin’de yaşananlar kadar ilgi göstermeliyiz. Türk milletine yakışanda hepimizin bildiği gibi budur.

Atamızdan bir güzel söz ile bitiriyorum. “ Ben kalpleri kırarak değil kazanarak hükmetmek isterim.”

Saygılarımla

 
Toplam blog
: 180
: 4193
Kayıt tarihi
: 13.11.06
 
 

Kariyerini Uzakdoğu sahne ve televizyonlarında geliştiren  sunucu, şovmen, yazar, oyuncu Uğur Rıf..