- Kategori
- Siyaset
Davudoğlu ne istiyor?
Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanı Ahmed Davudoğlu BM Güvenlik Konseyi toplantısında konuşup, yardım istiyor; kampların bu şekilde gitmiyeceğini söylüyor; fakat bundan da ötesi , Suriyeli’lerin, Suriye içinde kurulacak kamplarda misafir edilmesi düşüncesinin benimsenmesi gerektiğini savunuyor.
Yani bu demek? Silahlı müdahale ile Suriye’ye girelim, Mülteci kamplarını orada kuralım… Böyle bir öneri de hiç kimsenin işine gelmiyor (Davudoğlu’ndan başka…)
Davudoğlu’nun “Yeni Osmanlıcılık” düşüncesi zaten öteden beri biliniyordu. Bakalım daha neler söyleyecek, neler yapacak, diye bekleniyordu.
Bu adımla, Davudoğlu (kendine göre) çaktırmadan bir ülkenin topraklarına giriş yapmak istiyor. BM’lerden izinli mizinli… Buna da kimsenin “Evet” demesini beklemiyor, her halde… Acaba sonunda Recep Tayyip Erdoğan’ı da ikna edebilirse, Cumhuriyet tarihimizde ilk kez, bu komşu ülkenin topraklarına resmen adım atabilecek miyiz? Heyhat…
Davudoğlu ve ekibi, kendince fırıldaklar çeviriyor, buna da dış siyaset denmesini istiyor. Bu kafayla “Dış Siyasette Sıfır Sorun”dan nereye geldiğimizi görebilirsiniz.
Bütün bunlar niye? Her şeye burnumuzu sokmak isteğinden… Her şeye “Maydanos olma” mı? Her şeye karışıyoruz. Çözüm bulalım derken, aklımızca, hop sorunun dip bucağına bulaşıyoruz. Daha bu işin başlangıcında bunların olacağı belliydi. Ama böyle bir İç Savaş’tan memnun olanlar da vardı herhalde.
Yarın bir gün Suriye’den gelecek Mülteciler 100 bin olacak, belki de 150 bin olacak… Bu konuda ilk yazıyı yazdığım zaman sayıları sadece 2000 idi. Durum gittikçe ciddileşiyor. BM’milletler bir miktar yardım etse bile , T.C. öz kaynaklarını , bu amaç uğruna şiddetle harcamaktadır. Üstelik gelenler de hiçbir şeyden hoşnut değiller; hep isyan halindedirler.
Türkiye’nin daha başka ne haltlar çevirdiğini bilemiyoruz. Basının ağzı dili bağlı. Bazı şeyler kuşkusuz zamanla ortaya çıkar. Öğreniriz.
Fakat belki de bir şeyden emin olabiliriz. Üç beş yıl içinde 100-150 bin arası (en azından) yeni, katma bir nüfusa sahip olacağımız belli oluyor.
Ben size söyleyeyim, bu gelenler kolay kolay gitmezler. Daha şimdiden bazıları, komşu bahçelerde çalışmaya başlamışlar. Bazıları kentlerde iş çevirmeye başlamışlar. Eh yeni vatandaşlarımıza hoş geldin, diyebiliriz.
Artık, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da bir süre “vatandaşlar hızlı çoğalın” demesine gerek yok. Nüfusumuz kendiliğinden artıyor. Bence bu mültecilere hızla Türkçe öğretelim; nasılsa eninde sonunda öğrenecekler.
Ama bütün bunları “Esad” söylemişti. “Başınıza bela alıyorsunuz,” mealinde laflar zikretmişti. Sünni bir İmparatorluk kurmak için elde çala kılıç ilerliyoruz. Elimizde Kuran, göğsümüzde iman, arkamızda Taliban ve ötekileri…
Belanın büyüğü çok yakında Türkiye’nin başında ama farkında değiliz. Kolay mı o kadar insana bakmak?