Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '08

 
Kategori
Blog
 

Davul tozu, minare gölgesi...

Davul tozu, minare gölgesi...
 

Resmin konuyla çok alakası yok. Yani çok aradım bulamadım.


Saat gecenin bir yarısı. Uyku tutmamış. Bir acayip yazma isteği. Lakin yazacak adam gibi bir konu bulamamak.
Konu yoksa yazma isteği nasıl oluyor çözemedim. Manyaklık elbette bu.

Uyku tutmayınca saçmalıyor insan. Saçmalayınca da garip şeyler yapıyor.
Mesela bir kaç arkadaşı uyandırmak isteği gibi. Gerçi küfür duymak pek eğlenceli gelmiyor bu arada.

Yahu niye benim bir balıkçım yok diye düşünüyorum. Şu filimlerde, dizilerde olanlardan...

Hani uykusu kaçar adamın ya da kadının. Bu uykusu kaçıp canı sıkılan, özellikle aşk acısı çeken kişiler, genelde deniz kenarında ikamet ederler ve mutlaka gecenin hangi saati olursa olsun teknesinin kapısını ( ne kapısı yaa) çalacak bir balıkçı amcaları olur.

Bu balıkçı amca feleğin çemberinden geçmiş bilge bir kişidir. Bir söz söyler, " ulan ben bunu niye düşünemedim ki" dedirtir adama... Bir de derdini falan söylemeden anlarlar.( Hadi bunu senarist söylüyordur diyelim, bu kadar da saf olmayalım). Sanırım biraz da rakı ya da şarap sever balıkçı amcamız. Ama bu canı sıkılan, uyku tumayan hali vakti yerinde vatandaş hiç bir zaman bir şişe rakı alıpta gideyim demez. Nasıl olsa balıkçı o saate içiyordur, efkarlıdır, bir kadehte bize uzatır...( Dikkat ediyorum zavallı balıkçının teknesi çürümek üzere ama bizim abi ya da abla buraya son model arayla gelir, ayıp ya...)

İmreniyorum yani. Şimdi saat 01:46, sahile on dakika uzaklıktayım. Ama benim tanıdığım bir balıkçı amca yok. Tanımak şart değil, gayet dost canlısı olan, biraz alkolik, biraz bilge balıkçı amca derdimi dinler zaten ama...

Son zamanlarda, dert dinleyen, sorunlara çözüm bulan, Güzin abla kıvamında balıkçı amcaların yerini deniz fenerleri aldı. Bakıyorum ağlamak isteyen soluğu bir deniz fenerinde alıyor. Ağlamak isteğim yok şimdi ama bir deniz fenari bulsam ağlayasım gelir mi? Eski günler gözümün önünden filim şeridi gibi geçer mi? Neyse zaten yakınlarımda bir deniz feneri de yok. Aramak gibi bir manyaklığa da gerek yok...

Bir de uzaktan kız kulesine bakmak olayı var ama bunun için İstanbul'a gitmeye değemez. Kız Kulesine gıcığım zaten. Vakti zamanında bir ağustos ortası, gezelim görelim anlamında gitmiştik. Susuzluktan ölecektim nerdeyse. Bir küçük şişe su 5 milyon( o zaman paradaki sıfırlar duruyordu). Almadım tabi, ne alacam... Denizin ortasında çöl tadında bi gezinti olmuştu. Bu sebepten Kız Kulesi görecek gözüm yok. Olsa da burası İzmir zaten...

Ha! birde sokakta bekleyen dost olayı var. Uykunuz kaçar, balkona, bahçeye ya da sokağa çıkarsınız. Aaa o da ne bir dost. Deli herhalde... Gece hangi saate çıksanız dost orda. Başınızı omzuna koyar, başlarsınız konuşmaya...

İyi de bizim niye yok böyle dostlarımız?

Valla acaip bozuldum. Dost sandıklarımla dostluğumu gözden geçireceğim. Bu ne ya, sokakta in cin top oynuyor... ( Nerden gördüysem).

Kafama çok takıldı tüm bunlar, ben bir sahile bakayım. Belki balıkçı amca bu sorunlarıma bir çözüm bulur...( Ya da gidip koyun say kızım manyak mısın bu saate?)...







 
Toplam blog
: 90
: 875
Kayıt tarihi
: 19.05.07
 
 

 Ama hayatın farkındayım. Hem güzel, hem acı. İyi midir farkında olmak? Yoksa iyi midir farkında ol..