Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Haziran '10

 
Kategori
Deneme
 

Davulun sesini uzaktan dinlemek

Davulun sesini uzaktan dinlemek
 

irinin başına toprak saçsan başı yarılmaz. Suyu başına döksen, başı kırılmaz. Toprakla, suyla baş ya


2 Temmuz 1993 Cuma günü Sivas şehrinde çıkartılan olayları bir Müslüman olarak, bir insan olarak tasvip etmek mümkün değildir. Hangi görüşten olduğu veya hangi mezhebe inandığına bakılmaksızın her insanın yaşama hakkına saygı duymak gerekir. Sivas şehrinde yaşamamış halkını bilmeyen insanların dışarıdan bakarak bu ilde yaşayan insanların hepsini töhmet altında koyan ithamlarda bulunmalarını yadırgıyorum. Sivaslı değilim; ancak Sivas’ta 12 yılım geçti ve hala bu ilde yaşıyorum. Alevi dostlarımda var bu şehirde Sünni dostlarımda.

Bu şehrin Ali baba mahallesi alevi mezhebine inanan insanların yaşadığı bir mahalle burada sadece Alevilerde yaşamıyor. Mahallenin sakinleri içinde sunilerde var. Birbirleriyle komşuluk münasebetleri de devam ediyor. Yaşayan halkın arasında suni veya alevi ayrımı olmamasına karşın 1993 çıkan olaylarda Sivas'ta yaşayan halkın birbirlerine düşman oldukları sanrısı ortaya atılıyor. Bu yanılsamanın sahiplerinin amaçlarının ve çıkarlarının ne olduğunu anlamak zor olmasa gerek.

1993 teki olayları sorduğum, gelişmenin ve sürecin nasıl işlediğini anlatan dostların ilginç tespitleri var:

- O gün daireden çıkmış öğle yemeği için lokantaya doğru gidiyorduk, ben, Nur ve Müdür Beyle. Şehrin içerisinde o güne kadar hiç olmadığı şekilde bir kalabalık vardı( Sivas’ın istasyon caddesinde ilerliyorlar, burada şunu da belirtmek gerekiyor şehir çok küçük olduğundan insanların simalarını tanımak ve yabancıları seçmek çok kolaydır) Müdür Bey bize dönerek, çevredeki kişilere bakıp hayra delalet değil arkadaşlar mesaiden sonra evinize gidin unutmayın demişti. Müdür, geleceği okumamıştı günler öncesinden geleceği söylenen grup ve halkın tepkisi biliyordu. Özellikle darbeleri görmüş ve yordamlarda bulunabilen akıllı bir adamın biraz ihtiyati olmasının getirisiydi. Halk hazırlanıyordu, birileri tarafından dolduruluyordu. Ogün gelişen olayların 1 ay kadar öncesinde tvler söylemlere bakınız. Hem şehrin içinde provakatif ajanlık yapılıyor hem de medya aracılığıyla bu destekleniyordu. O tarihteki yayınlara baktığınızda bunu görmek mümkündür.

Bir esnaf arkadaşın anlatımı ise:

- Bir grup Cuma namazından sonra ellerinde pankartlar ve tekbir sesleriyle yürümeye başlamıştı. Halk sadece meraktan olanları anlamaya çalışıyordu. Çevreye baktığımda insanların birer ikişer o kalabalığa karıştığını görüyordum. Kalabalığın liderliğini yapanları daha önce Sivas'ta hiç görmemiştim. Giyim tarzı olarak Sivas'ta bu şekilde kimse giyinmezdi. Kalabalığın başını çekenlerin söylemleri garipti. Ulu Camii önünde davul, zurna ile Pir Sultan Abdal heykeli açılacak, Ey! Ahali Müslüman değimlisiniz. Allah’ın evine put dikecekler. Bunlar kâfir diye sloganlar atıyorlardı. Halkın daha önceden hazırlanan senaryoya uygulanma alanı olarakta mahkeme çarşısı ve camii cemaati seçilmişti.

O zaman 17 yaşında olan bir dostumun anlatısı:

—kalabalık madımak otelinin önünde tekbirler getiriyordu. Bende geriden seyrediyordum. Yaklaşık yarım saat hiçbir şey yapılmadan önde polisler vardı. Sadece tekbir getiriliyor ve bağırıyorlardı. Bu zaman zarfı içinde bir kişi kalabalığın önünden ne bekliyorsunuz sloganı atmaya başladığında kalabalık galeyana gelmişti.

Bu süre zarfında Asker kışladan oraya yığılabilirdi. Kim ne derse desin bizim milleti bir bölük askerle istediğin gibi engellersin özelliklede o dönemde bu daha kolaydır.

Başka bir esnaf arkadaşın aktardıkları:

- O kalabalık içinde görünen ihbar edilen kim varsa içeri alınıyordu. Şarap şişesi cebinden eksik olmayan kişileri dahi aldılar. Hala o şekilde o zaman şarapçı dediğimiz kişilerden sanık olanlar var. Kim kimi ihbar ederse alınıyordu. Alınanların içinde başka şehirden bir tane sanık var mı? Yok, gelenler nerde o zaman?

Alevi dostumun anlatımı:

- Ben esnafım, herkes beni alevi olarak bilir. Yıllardır suni esnaf arkadaşlarımla bu çarşıdayım. Kimse beni dışlamaz, beraber sohbette ederiz yemekte yeriz. Olaylar çıktığında dükkândaydım. Kalabalığın çoğalmasının ardından esnaf komşum kepengini kapatmış benim yanıma geliyordu. Hadi kapat eve gidelim, deyince kapatıp eve doğru yürümeye başladık, dostumla. Halkın önünde sarıklı cüppeli bir grup vardı slogan atıp halkı galeyana getiriyordu. Eve gittiğimde TV den izledim olanları. Ertesi gün, BBP partisine sığınanları tahliye edenlerin bazıların tanıyordum. Bu olayla ne benim dostum olan Sünni arkadaşımla bağımı kopardı nede alevi Sünni çatışmasına neden oldu. Dışarıda Sivas'lıyım dediğinde YAKANLARDAN MISIN? YANANLARDAN MISIN? ŞEKLİNDE SORULMASINA NEDEN OLDU CEHALLETTEN.

Sivas’ta alevi ve Sünni aileler birbirlerine kız veririler kız alırlar. Düğünleri ortaktır. Bazı alevi dostlar Cuma günü beraber ibadet eder camide. !2 muharremi tutan Sünni dostlar vardır. Ben cem evine giderim Bu ayrımı neden körüklediler veya hala körüklüyorlar anlamıyorum.

!993 yılının o gününü yaşamış insanlarla neden konuşulup bir kitap yayınlanmadı. Sadece madalyonun tek tarafını söyleyen insanlar medyada boy gösterdi. Nedeni gayet basit. Sivas halkı bu olayı yapmadı birkaç kanı bozuğun İslam'ı kullanarak gerçekleştirdiği bir olayda halka ne sorulur ki.

Gelelim anma törenine:

Kortej halinde sivil toplum örgütleri yürüyüş yaparlar her sene ve ben her sene seyrederim bu korteji.

Kortejde kilerini tenzih ederim ama atılan slogan veya attırılan sloganları:

- Yananlar burada yakanlar seyrediyor

- Katiller

- Sivas Alevilerindir

Gibi kortej önderleri slogan attırmaktadır. Neden böyle sloganlara gerek duyulmaktadır. Tekrar bir olay daha çıkarılabilirizin peşindeler mi?

Dışarıdan ahkâm kesip, at gözlüğü takanların olayları doğru algılaması için o gün yaşananların halka sorulması ve anlatılması gerekmektedir. Sivas’ta ne Sünni ayrımı ne de alevi ayrımı gördüm.

Kardeşliklerini ebedi olmasını diliyorum. Bu topraklar üzerinde yaşayan halkların tamamı bu toprakların sahibidir. Bölmek parçalamak isteyen kim olursa olsun bu ülkede yaşamaya hakkı yoktur.

Birinin başına toprak saçsan başı yarılmaz. Suyu başına döksen, başı kırılmaz. Toprakla, suyla baş yarmak istiyorsan, toprağı suya karıştırıp kerpiç yapman gerek. MEVLANA

 
Toplam blog
: 84
: 575
Kayıt tarihi
: 11.09.08
 
 

Yaşamak; herhangi bir amaç taşımadan sadece insan olmanın bilincine vararak yaşamak. Tek cümlelik..