Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '14

 
Kategori
Siyaset
 

Davutoğlu'nun mono-diyalogları

Davutoğlu'nun mono-diyalogları
 

medyalens.com


 
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra, Ahmet Davutoğlu’nun kendisiyle kavgaları, öğrencilerine anlatıyormuş gibi akademisyence söylemleri AKP’lilere de, genel kamu oyuna da yeterli gelmiyor.
 
RTE’nin vuruşkanlığını, belagatını, siyasi oyunlarını bir türlü yeni Başbakanımız da bulamıyorlar. Davutoğlu bir bakıyorsun tarihten destek arıyor, “Dersim” diyor, terse forse oluyor; Atatürk’ü o da ağzına almıyor; ama İnönü ile bazı alış verişlerinin olduğunu gösteriyor… Fakat insanlar açıklık bekliyorlar. Davutoğlu neyin kavgasını yapıyor? Eski Osmanlıcılığın mı; yoksa dini değerlerimizin mi… Fakat bu konularda ondan fazla bağıranlar olduğu sürece, onun sözleri bu evrende kaybolup gidiyor…
 
Baksana üstteki kendini unutturuyor mu?
 
“Amerika’yı müslümanlar keşfetti?”
 
Kristof Kolomb Küba’ya vardığında tepede cami görmüştü… 
 
“Kadınların fıtratında eşitlik yoktur..” mealinde şeyler söyleyip, kamuoyu yaratıyor…
 
Onun bu özgünlüğü ne yazık ki, Davutoğlu’nda yok…
 
İşte gördün mü özgünlüğü. Bütün İslam alemi ve de kafir alemi çalkalanıyor . Bunun üzerine Sayın Katoliklerin büyük lideri 266. Papa Arjantinli Kardinal Jorge Mario Bergoglio, ''Francis'', aman yaman diyerek ve bütün  ağırlıklarını kuşanarak, uçağına atlayıp; Cumhurbaşkanı’nın adı büyük ; yüz odalı yeni sarayını görmek için geliyor.
 
Tabii, bütün Ankara seferber oluyor, yüzlerce Polis Papa’yı  korumak, kurtarmak için sıraya diziliyorlar; her iki yanında askeri erkan..  Papa, Francis, ala-yı vala ile haydaa.. Saraya teşrif ediyorlar.
 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hiç rahat durur mu.. “Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda ağırladığı Papa Francis’e, Fatih Sultan Mehmet’in Bosna ruhbanlarının dini hayatlarının serbestçe sürdürülebilmelerini içeren fermanın replikasını hediye ediyor.”
 
Papa Francis çok mutlu oldu ki, heh..heh.. gülümsedi. Teşekkür etti…
 
Ne oluyor, peki; bir anlamda, Atatürk’ün bütün Türkiye’e Cumhuriyeti’ne hediye edilen bir alanda kurulan ve hala kaçak olup olmadığı tartışılan bir mekanda; bir Başkan’ı misafir ediliyor ve ona hediyeler veriliyor… Resimler çekiliyor. Aman efendim, gazeteciler mutlu; kamuoyu mutlu… Millete iş çıktı…
 
Gördünüz mü kamu oyu yaratmayı? Cumhurbaşkanı bile olsa, bir gün bile rahat huzur görmüyor; memleketimizi Vatikan’da bile olsa tanıtmayı kendisine görev biliyor. Helal olsun.
 
Diğer yandan, bu şatafat karşısında, Davutoğlu’nun kendi kendine konuşuyormuşçasına yaptığı söylemler, sataşmalar ne kadar bu alemde tepki buluyor?
 
Davutoğlu  Bahçeli’ye, “Sen Tunceli’ye bile gidemezsin, konuşamazsın,” diye laf atınca, Bahçeli otomobiline atladığı gibi Tunceli’ye gitti; oraları karıştırmak; trafiği birbirine sokmak bahasına bir güzel konuşma yaptı, buna karşılık Davutoğlu ne dedi?
 
“Gittin ama halkla kucaklaşamadıktan sonra , neye yarar” yollu laflar söyledi.
Peki, senin ahvadın, 300 tane polisin arasından millettle kucaklaşınca, kucaklaşma mı oluyor?
 
O polis kordonları, sıra sıra zırhlı arabalar; uçankaleler niçin? Halkla kucaklaşmak için mi?
 
Onu söylemek istiyoruz. Davutoğlu, hala kendisini üniversite kürsüsünde sanıyor; öğrencilerine ve  öğretmenlere  ahlak nutukları çekiyor. Oysa millet çoktan etik meselelerden geçmiş.. daha doğrusu vazgeçmişler… Öyle seyrediyorlar.
 
He akşam İstanbul’un sokakları, hırsızların, uğursuzların, tecavüzcülerinin kol gezdiği yerler olmuş. Neredeyse sokakları, caddeleri ve İstanbul’u mafya veya mafyalar yönetecek. Her yerde mafya… Adamlar, dünyanın en pahalı benzinini satarken, neredeyse üç kuruş mazottaki indirim yaptıkları için teşekkür edecekler.
 
Bu gibi meseleleri elden kaçırmışız… Öylesine gidiyor
 
İstanbul, artık Allaha emanet.. yaşanmaz şehir haline geliyor.
 
Bir ülkede genç işsiz nüfusu üç milyonu aşmışsa… Bu aç millet ne yapar, ne eder.. Öyle Ramazan’da, beleş sahur’da yemek vermek, bu milleti doyurur mu?
 
Millet ne yapıyor? Kendisine dokunmasınlar diye, “Askıda Ekmek” davası çıkarıyor. Açları doyurmak için..
 
Bu arada Türkiye Cumhuriyeti  Somali’yi; Sudan’ı filan doyurmaya gidiyor.
 
Adamlar Çin’den zehirli ayakkabılar getiriyorlar. Allem kalem ediyorlar; binlerce zehirli ayakkabıyı gümrükten sokuyorlar… Ondan sonra ayakkabılar kayıp! Nerede? Yok… 
 
Bakan aramaya taramaya çıkıyor. Şeytan aldı götürdü, satamadan getirdi… diyelim ama, onlar çoktan satılmıştır ve alanlar çok yakında, özel hastane kapıları önünde sıraya girerler. Hastane sahipleri ellerini oğuşturup dursunlar.
 
Ne gümrüklere sahibiz, ne de İstanbul’a..
 
İstanbul her gece şehrayin gibi yanıyor.. Bazıları keyif içinde , bunu seyrediyorlar, krallıklarının içinde… Bana ne, benden sonra tufan… bitti artık.. Onlar kendilerini sarayların içine kapattılar… Gerisiyle  Ahmet Davutoğlu uğraşsın. Koca Profesör ya… O her şeyi bilir. O dev adamların çözümleyemediği şeyleri, bu kısa boylu insan nasıl halledebilir? 
 
Ama o kocaman adamlar kaçtılar kurtuldular… Onlar rahat… Adalet onlara göre, Meclis onlara; düzen onlara göre… Yargıtay onlara göre, Sayıştay… Oh ne rahat…
 
Ama Davutoğlu rahat değil. Ekonomi tıkırında değil… Tarım değil… Hayvancılık değil… Millet artık et yemeği unutmuş durumda. Et artık lüks.. Böyle bir Türkiye’de yaşıyoruz…
 
Ama sonuç ne?
 
Türkiye’nin iyi bir araştırma şirketinin yaptığı anketlere göre, RTE ayrıldığından beri işler yaş..!  AKP’nin oy oranı giderek düşüyor. Hatta bir rakama göre %37’lere inmiş durumda. AKP yakın bir seçime hazır mı… Çünkü uzak bir seçim, her şeyi silip süpürebilir.
 
Ahmet Davutoğlu millete nasihat verip duruyor ama altından zemin kayıyor.. Onu göremiyor. Yakında kendisine, parti içinden de ihtarlar gelebilir? Çok yakında görürüz…
 
Bu arada, Sayın Emine Ülker Tarhan Hanım efendi ne yapıyor? Seçimlere hazırlanıyor mu?
 
Sonunda bir Birleştiren mi olacak, yoksa Bölen mi?
 
Bizim millet ne der ki bu işe: “Hırsla kalkan, zararla oturur..” Öyle mi? Doğru mu?
 
Gelecek seçimlerde Emine Ülker Tarhan Meclis’te olabilir mi? Yoksa ,,, Yoksa ne?
 
Artık ötesini göremiyorum. Bulanık… 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..