Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '08

 
Kategori
Eğitim
 

Dayak cennetten çıkmadır

Dayak cennetten çıkmadır
 

Yıllardır her işin başı eğitim deyip dururuz. Ama eğitim kurumlarına ve çocuklarımıza verdiğimiz önem ortada.

2008 yılındayız ve hala dayak bir eğitim aracı olarak görülüyor.

Üstelik yönetici dayak atıyor. Müfettişlerde bunu onaylıyor. “Sağlığa zarar vermeyecek biçimde dövülebilir” anlamı çıkıyor soruşturma raporundan.

Doğrusu hiç şaşırmadım. Çünkü yıllardır Okul Müdürleri hep aynı sözü söyler. “Öğrenciyi, zarar vermeyecek şekilde dövebilirsiniz.

”Eğitimde dayağı kullanan öğretmende, eğer olay basına intikal etmemişse, her zaman okul idarecileri tarafından kollanır. Müdürlerde müfettişlerce korunur.

Güzel olmayan sözlerde üretmişsizdir dayağı yüceltmek için.

“Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.”
“Ağaç Yaşken Eğilir”
“Dayak cennetten çıkmadır"

Orta öğretimde (Lise) dayak atıp öğrenciyi korkutan öğretmen, öğrenciyi nasıl dövdüğünü ballandırarak anlatır diğer meslektaşlarına.

”Çünkü, kendiside hep dayakla, korkutmayla, kıskançlıklarla, öz güvenleri ellerinden alınarak büyütülmüştür. Her yerde korkutulur. Her yaşta korkutulur.

Kısacası bir kısırdöngüdür bu. Kurtulmak kolay değildir. Zincirin sadece bir halkasıdır düzeltilmesi gereken.

Asıl önemli halka ise ailedir. Çünkü eğitim 7 yaşına kadar aileden alınır. Korkutmalarla ve dayakla büyüyen, sorumluluktan hiç pay almamış, kendine güvensiz, kıskanç ve her tarafından budanmış, şiddet içeren filmleri babasıyla oturup seyretmiş, en ufak bir işinde bile babasının yaptığı gibi yandaş aramış, Annesinin “baban eve gelince kemiklerini kırdırıcam” gibi yalanlarıyla yetişmiş. Yalan söylemeyi normal saymış. Hak, hukuk tan hiç nasiplenmemiş, uyanıklığı sıranın önüne geçmek olarak algılamış vs. biçimde yetişen çocuk okulda neler yapmaz ki? Bilenler bilir. Bakın bakalım okul kapılarına, sıralara, duvarlara. Teneffüs saatlerindeki koşuşturmalara. Kavgalara. Şikayetlere.

İşin birde öğretmen boyutu var. Asıl görevi öğretmek olan öğretmen 30-40 kişilik sınıflarda ne yapabilir ki? Sabahtan akşama kadar yanlış eğitim kurbanı olan öğrencilerimizle iç içe. Yapma dediği şeyler yapılıyor. Dersini bile anlatamıyor. En kısasından korkutma yolunu seçmesi, kendi yaşadığı döngüyle değerlendirilirse normal değimlidir?

Diğer boyutları da var aslında olayın. 2008 yılında merkezden öğretmen, yönetici atamaları. Kadrolaşmalar. Öğretmenler arası rekabetin yokluğu, ders programlarının güdüklüğü, öğretmeni öğretmekten çok “ dadı “ zanneden anlayışa sahip yönetici ve veliler. Ders geçme sistemi. Kılık kıyafet saçmalığı. vs.

Elbette ki işi yokuşa sürmüyorum. Bunlar geçerli neden değildir, çocuklara dayak atmak veya korkutmak için.

Dikkat çekmek istediğim tam bir toplumsal eğitim reformudur. Verilen kalıpların yanlış olabileceği düşüncesini yaymaktır.

"Eğitim dini ve milli kalıplarla yapılırsa sonuçları böyle olur."

“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir“ diye belirtmiş M.Kemal Atatürk. Neredeyse bütün okul Atatürk Köşelerinde yazar bu.

“Eğitim bir bilim dalıdır, asla yerel ve dini kalıpların etkisiyle, gelenek göreneklerle, örf ve adetlerle yapılamaz”

Yoksa yerçekimi kanununa karşı koymuş oluruz.

Foto: bsimple.com/shout7

 
Toplam blog
: 144
: 899
Kayıt tarihi
: 06.02.07
 
 

Gazete ve kitaplara hep tersten göz atar, daha sonra okumaya başlarım. Bu özelliğim devrik cümlel..