Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Haziran '16

 
Kategori
Deneme
 

Dayan diyen bir sesten başka bir şeyin kalmadığında...

“Eğer hayal kurabiliyor ve esir olmuyorsan hayallerine; eğer düşünebiliyorsan ve yalnızca düşünce değilse hedeflediğin;

Eğer zafer ve felaketle karşılaştığında; bu iki sahtekâra da aynı biçimde davranabiliyorsan, eğer kalp sinir ve kaslarını tükendikten çok sonra bile hedefin için çalışmaya zorlayabiliyorsan;

Ve artık içindeki ‘dayan’ diyen iradeden başka bir şey kalmadığında dayanabilirsen,

Eğer dönüşü olmayan dakikayı altmış saniye koşarak tamamlayabilirsen;

Senindir dünya ve üzerindeki her şey.

Ve dahası, sen artık bir insansın oğlum.”

Rudyard Kipling’in bu meşhur şiirinde sözler ve duygular böyle idi...

Hayal kurabilmek, keşmekeş içindeki kent yaşamı içinde... Her şeye inat, itaat etmeden, boyun bükmeden, onurun ve ahlâkın ile hayal kurabilmek...

Unutulan, unutturulan, ezilen, mahvedilen hayal dünyalarımızdan, sandukadan hiç el değmemiş hayalleri çekip alabilsek...

Yaşamın gitgide yabancılaştığı, bir o kadar da gaye sapmasına uğradığı, edepsizliğin, hayasızlığın her gün prim yaptığı bugünlerde, düşünebilsek, özgürlüğü, kendini gerçekleştirmeyi...

Hiçbir şeyin bugünden yarına olmadığı, ya da dünden bugüne kadar gelen sorun sarmalının aniden bir çığ yuvarlanması gibi birden bire olmadığı, bunların altında yaşanmışlıkların olduğu, acının, terk edilmişliğin, eziyet ve şiddetin, kalp kırmanın, umutları ve ümitleri karartmanın etkili olduğunu...

Hayal kursak, yeni ufuklara yelken açsak, yeni bir hayata yeniden başlasak, her şeye bir kalemde başlasak...

Şekilcilik ve maddecilikten ziyade özcülüğe önem verebilsek...

İşte kime kader kime kısmet denen maneviyatçılığı amentu bilsek bile, hayal kurma cesaretini gösterebilsek...

İnsanların; birbirlerine yaşama hakkı vermediği, beğenmediği, tasvip etmediği, yaşam felsefesinden ötürü diğerlerini ötekileştirdiği dünyamızda bir hayal mabedi inşa edebilsek...

Mesela, Türk-Kürt tartışmasında, sorununda, aynı topraklarda yaşama idealine rağmen, bir çıkar ve istikbal için aradaki köprüleri atmasak, her dem hayal kurabilsek, barış adına, kıvanç adına, saadet adına, birlik ve bütünlük adına...

Acaba, hayal kurmak çok mu zordur? Toplumsal ve siyasal karmaşada insanlara hayal kurmak bile haram; yaşamı insana dar ediyorlar diyebilirsiniz; işte ya aslında güzel olan, şartların elvermediği, huzursuzluğun sinsice etrafta kol gezdiği, toplumsal çözülmenin yavaş yavaş sızıntı verdiği bir aşamada...

Hayal kurmak, kurma becerisini bile göstermek, bir şeydir.

Ne kadar güzel ifade etmiş Kipling:

“Sen artık bir insansın oğlum.”

Kurma, yeşertme, yeniden bıkmadan usanmadan tasarlama kudretine sahip insan, bizi biz yapan evrensel değerlerde niye olması gerekeni bulup, inşa edemiyor?  

Her şeyden uzaklaşmanın, paçayı kıvırmanın tek yolu ya da her şeyin suçlusu, “modern” toplum düzeni ya da “modern birey” mi?

En son bir dakikamız bile kalsa, tüm gücümüzü yitirmiş olsak ve tek sermayemiz, içimizden gelen “dayan” fısıltısı bile olsa;

O dakikayı, 60 saniyede koşabilmek...

Hiç değilse, 60 saniyede tamamlayabilmenin hayalini kurabilsek, vazgeçmesek...

ÇÜNKÜ, ben, sen, siz, biz, onlar, karşıdakiler, görmesek de

bilmesek de uzaktakiler...

Hepimiz, İNSANIZ.

 
Toplam blog
: 706
: 83
Kayıt tarihi
: 18.05.16
 
 

Ben, Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunuyum. Şuan için öze..