Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Şubat '15

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Dedik, diyoruz diyeceğiz!

Dedik, diyoruz diyeceğiz!
 

Görsel alıntıdır


Geçtiğimiz yıl, kadına şiddete hayır demek için toplumsal bir mesaj verebilmek amacıyla, medya aracılığıyla bir gün belirlenmiş ve “ O gün, o saatte nerede ne durumda olursan ol oyna" denmişti. Hatta kadına şiddete hayır!!! için o gün sabah programlarından birkaçında sunucular da oynamıştı. Bu olayın ertesinde annemle sohbet ederken; “Dün sabah  televizyonun karşısına geçip Esra Erol'la birlikte ben de oynadım” dedi. Anacığım yetmiş yedi yaşında. Güldüm. “İyi ki oynamışsın anne” dedim, “seni de görmüşlerdir”! “Kendi kendine oynamanın kime ne yararı var ki?” dedim. "Hissetmeden, sadece başkalarına rol olsun diye oynamak yarar sağlamaz, ben kendi kişisel bilincim için oynadım. Herkes bunu böyle hissederse en yakın halkadaki şiddete dur diyebilir, zamanla da şiddete hayır diyenler çoğalır" dedi. Şaşırdım, bakakaldım. Akıllı kadın anacığım. Görmüş, geçirmiş. Zamanında kimlerden ne şiddet gördü kim bilir. Fiziki ya da psikolojik. Bu durum anamın gençliğinde aynıydı, muhtemelen ananemin (anneanne demeyi sevmiyorum) gençliğinde de, benim zamanında da aynı oldu, korkarım çocuklarımda da aynısı olacak. Kadına bakış açısı zaman geçtikçe farklılık göstermedi bence. 

Bir canlının oluşması, gelişmesi ve meydana gelmesi sürecinde dahi, işin en zor ve en sıkıntılı yanı dişiye düşüyor. Allahın adaleti bile erkeğin erkinden yana.

Her zaman olagelen fakat son zamanlarda daha sıkça duyduğumuz akıl almaz, hiçbir vicdana sığmaz şiddet, tecavüz, darp gibi çirkin olayları duydukça milletçe aklımıza mukayyet olmaya çalışır olduk.

Hayatın bütün yükünü sırtına yüklenip, bütün sorumluluğu devenin hörgücü gibi taşımaya güdülenmiş kadınlarımızın doğduğu zaman başlıyor çilesi aslında. Baba evinde babasından, erkek kardeşinden belki yakın erkek akrabalarıtarafından taciz edilen kız sayısı oldukça fazla. Ne hazin, ne derin hikayeler var kadınların dalgın bakan gözlerinde. Evlendikten sonra da koca evinde başlıyor her türlü taciz. Birazcık başkaldıran, “ben” diyen kadın, kendi hemcinsleri tarafından bile dışlanır, sorgulanır, yargılanır toplumumuzda. Tabular hep kadın üstünedir. Yürürken arkana bakma ayıp, sokakta gülme ayıp, erkeklerle sohbet etme yanlış anlaşılır, gibi bir sürü kısıtlama silsilesi yumak gibi dolanır, dolandıkça büyür de büyür. Göz açtırmama yemini edilmiş sanki kadına. “Sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmemek gerek” "eksik etek" gibi bir sığ ve mantıksız bakış açısıyla ve o gözle bakılan bir dünyada yaşamaya çalışan savaşçı kadınlarla dolu ortalık. Üstelik daha doğduğu günden itibaren pipisiyle oynayarak pohpohlanan, sonrasında da yakıştırılan farklı sıfatlarla egosu şişirilmiş, bilincine erkin zerk edildiği karşı cinsle savaşmak zorunda olan savaşçılar...

Söylenecek her şey söyleniyor, kınanıyor, lanetleniyor tacizciler. Bütün sözcükler birbirinden güzel. Bütün bu taciz ve şiddet olaylarını kadınlarla birlikte erkekler de kınıyor, lanet yağdırıyor. Kadın, hem kendi çilesine hem diğer bütün kızların-kadınların çilesine ağlıyor aslında. Her erkek bir zulüm diyesim, bütün erkekleri top yekun yok edesim var son günlerde.

Erkekler de bağırıyor ama,  Özgecan’lara eminim ki en çok analar yanıyor. Çünkü insanın içinde, taa derinde bir yerlerde, evlatlarının yattığı yer yanıyor!

 
Toplam blog
: 153
: 1584
Kayıt tarihi
: 18.12.08
 
 

Yaşamayı seven, yaşamı dürüst ve içten yaşayan, evi, eşi ve iki yavrusunun annesi... ..