Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mart '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Dedikodu ve gerçek

Dedikodu ve gerçek
 

İnternet'ten alınmıştır.


İnsanın yüzüne söylenemeyen, kendisi ile ilgili gerçek veya gerçek dışı ifadeler (birinin “dedi”ği ama ispatlanamayacağı bir şeye, başka birinin bir şeyleri “koyması” birleştirilerek) kısaca dedikodu olarak adlandırılmıştır. Sağlıksız kişiliklerin, kıskançların, "Çamur at, tutmazsa izi kalır" düşüncesini taşıyan zavallıların kullandığı bir yoldur.

Dedikodu, bireylerin eksikliklerinin fark edilmemesi için başkalarına ayıp giydirme çabasının ürünüdür. Zavallılar, nitelikte etkinlikte erdemde gelişme çabası yerine, başkaları için olumsuz sesli düşünceler üreterek etkin olmaya çalışırlar.

Birileri hakkında dedikodu yaparak olumsuz düşünceler üretmek mümkündür, ancak bu durum dedikodu yapana bir fayda sağlamaz ve dedikoducu kimlik uzun süre gizlenemez, toplumda deşifre olur. En büyük zararı, ismi dedikoducu ya çıkan görür.

Bir insanın yüzüne söylenemeyecek şeylerle uğraşmak amaçsız bir yaşamın ürünüdür, ikiyüzlülüktür. Bir insanın yüzüne söylenmesi gereken olumsuzlukları söylemekte cesaret işidir, dostluktur. Dost acı söyler lafı da boşuna söylenmemiştir.

Aktüel olayları konuşmak, toplumsal konuları irdelemek, sanatsal söyleşiler ve insanların özeline giren niteliksiz dedikodular yapmanın kültürümüzdeki ortak adı ne yazık ki sohbettir.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

                          2011 yılındaki ilave yazım

Bir süredir kafamda 'dedikodunun değeri' başlığını yazmak dolaşıyordu ve bugünlerde medyada dedikodu tarzı olmadık bir haber öne çıkınca bu blogu yazmaya karar verdim.  

İnsanlık oluştuğundan beridir, açık açık konuşulan sohbetler ve gizli saklı kulaga ısıldanan  dedikodular yapılmıştır.

Sohbetler açık olur, dedikodular gizli saklı kulağa. Kişisel gözlemim sohbetlerin gerçekleri berraklaştırmak, dedikoduların da ortalığı bulandırmak için yapıldığıdır.

Geçmişte çok dedikoducu biri bana dadanmıştı ve her geldiğinde birine dair birşeyler anlatırdı, birgün ona benimle bu kadar insanın dedikodusunu yapıyorsun  benim dedikodumu kime yapıyorsun? diye sordugumda durakladı ve kızardı.

Dolaştığı insanlara ortamlara kulak kabartınca başaklarına da bana dair dedikodu yaptığını tespit ettim ve ortak arkadaşımızın yanında kendisine karekterini kişiliksizliğini en sert ifadelerle anlattım. Artık seninle diyalogum bitmiştir dememe rağmen alışmış kudurmuştan beterdir misali daha uzun aralıklarla gelmeyi denedi ama yüz bulamayınca artık yine de geçerken selam vermeden (araya bir fısıltı sokmadan) edemiyor.

Dedikodu düzeysiz insanlar için değerlidir, diye gözlüyorum. Konuşulacak bir şey açık açık konuşulur ve her dinleyenin yapacağı yoruma göre algısı oluşur.

Üstüne üstlük muhatabı ilgilendirmeyecek bir konuyu ona 'haberin var mı' diyerek başlayıp anlatmak nasıl bir duygudur anlamak mümkün mü?

İşte bu noktada insanların % 50 sinin görsel, % 40 nın işitsel, % 10 unun beyinsel olduğunu okuduğumdan beridir; İnsanlığın % 10 unun gerçeği kurcaladığını  gerisinin kendince eksik algıladığını öğrenmiş bulunuyorum.

Ve artık ben de hakkında dedikodusu yapılan insana işin gerçeğini sormak gibi bir mantık oluştu, bir keresinde dedikodu yapan sana anlattım, git ona demedim ki? tarzında sezenişte bulunduğunda gerçekten rahatsız mı oluyorsun diye sordum, bana dedikodu bu yalan olma ihtimali de olabilir deyince o zaman neden anlattın dediğimde laf ola beri gele demez mi?

Yaşamı dedikoduyla ve gerçekle yaşayan iki temel grubun olduğunu gözlüyorum.

Dedikodunun değeri gerçek öğrenilene kadar, gerçeğin de değeri sonsuzdur...      

 
Toplam blog
: 617
: 1221
Kayıt tarihi
: 03.12.07
 
 

Her kesimi anlama ve kabullenme bilincimle; her kişinin asgari yaşam şartlarına sahip olabildiği,..