Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '14

 
Kategori
İlişkiler
 

Dedikodu yapmadan duramıyor musunuz?

Dedikodu yapmadan duramıyor musunuz?
 

Kadınlarla özdeşleştirilen dedikodu, çok şükür artık erkeklerinde vazgeçilmezi oldu çıktı. Hep kadınlar yaptığı  için yarısı ciddiye alınıyordu, erkek yaptığı zaman tartışmasız doğrudur diye algılanıyor üstüne üstlük…

Kişi neden dedikodu yapar diye çok düşündüm.  “Kadının kocası sabaha karşı eve geliyor biliyor musun? Dostu var her halde!”, “ Genel müdür yardımcısı kaç gündür aynı gömlekle geliyor. Ya karısı bırakıp gitti ya da kavgalılar.”, “ Herif boynuzlu ya. Kadın geçen akşam bana resmen iş attı abi.”, “Karı koca her gün eli kolu dolu geliyor. İki kişinin maaşıyla olacak iş mi? Belli malı götürüyor bunlar.”, “Şu kadını görüyor musun bir haftadır ojesini silmedi, banyo da yapmadı. Kocasıyla yatmıyor herhalde.”,”Senin haberin yok mu kadın evli ama değişik adamların arabasından iniyor her gün.”,”Yazık adam karısına değer vermiyor.  Aklı halâ evlenmeden önce ki sevgilisinde.”

Size ne kardeşim! Bu ne terbiyesizliktir! El âlemin özel hayatını sorgulamak, yorum yapmak, söylediğine kendinde inanıp o insanlara vah vah, tüh tüh diye acımak senin haddine mi düşmüş!

Dedikodu  çok tehlikeli bir silah. Karşındakine doğrulttuğunda her atış, o insanı ya da aileyi yerle bir ediyor. Bu olurken sende yücelmiyorsun. Tam tersine güvenilmez, karaktersiz, insanlıktan nasibini almamış , acınacak halde bir yaratığa dönüşüyorsun.

Dedikodu yapan insanların büyük bir çoğunluğu kendisi ile barışık olmayan, mutsuz insanlardır.  Çevrelerinde sahip olamadıkları her şey onlara kendini dışlanmış hissettirir. Etraflarında kendisi gibi düşünen insanların çoğalmasını sağlamak için, kişinin doğasında var olan merak duygusunu tetikleyici girişler yaparlar. Oltasına düşürdüğü andan sonra da abartıyı süsleme sanatı devreye girer. Toplumsal değerleri  iyi bildikleri için o noktalardan girip, bir kere sokakta merhaba dedikleri insanı bile yerden yere vururlar. Bazen de hiç tanımadan, sadece dış görünüşüne bakarak “Günahını almış olmayayım ama o kadın yollu,” ya da “Kılığına kıyafetine baksana aranıyor resmen. Anası babası bu kızı görmüyor mu?”, “Adamın duruşundan belli zampara olduğu.” v.s… v.s…  Ön yargıyla insanları bir anda infaz ederler.

Dedikodu yapanların çıkış noktalarına dikkat edin. Genelde belden aşağı vururlar. Kendi içlerinde o denli kimsesiz, mutsuz ve zavallıdırlar ki karşılarında ki her kim olursa olsun onu da kendi durumlarına düşürüp kendilerine benzetmeye çalışırlar…

Kıskanç olurlar. Sahiplenmeye çalışırlar. Beyinleri sürekli kötülüğe çalışır. Sevgisiz olduklarından yüreklerinde karanlık girdaplar vardır. İyi insan olduklarını size ispat şekillerinde bile sizi seviyesizleştirmek çabası gizlidir. Öz güven duyguları yoktur. Hatalarının arkasında durmak yerine, hatalarına ortak ararlar. Sizi başkasının gözünde küçültüp, kendini yüceltmek için dedikodularını yalan ve iftira ile bezerler…

Dedikodu kapalı toplumların aynasıdır. Modern, çağdaş toplumlarda kimse kimsenin özel hayatı ile ilgilenmez. Yediği, içtiği, giydiği, dostu, arkadaşı, sevgilisi, kocası ya da karısı onun ilgi alanına girmez. O bilir ki kişi sadece kendinden sorumludur.  Özgürlük alanı kısıtlanan insanların çoğunlukta olduğu bir toplumda, kişinin özgürlüğünden de söz edilemez. Bu bir etkileşimdir çünkü.  Dedikodu ve sürekli başkalarının özelini gözlemlemek farkında olmadan kişinin ilgi alanını daraltır.

Eşi kadınla ilgilenmiyorsa ya da hayatında bir partneri yoksa; x erkek karısını aldatıyor, y kadın internette sevgili arıyor, işinde yükseliyorsa birileri ile ilişkisi vardır… Yapacağı yorum budur. Bunu da her fırsatta birilerine “Benden duymuş olma ama…” diye anlatır.

Şiddet görüyorsa; üst katta ki, alt katta ki hatta girişte ki kadın da kocasından her gece dayak yemektedir…

Eşi , ailesi, çevresi, giyim, kuşam konusunda baskı yapıyorsa ya da kendisini geliştirmediği için nasıl giyineceğini bilmiyorsa; güzel giyinen insanlara duyduğu beğeni, kendisi yapamadığı için bir anda nefrete dönüşür. “Nereden buluyor parayı anlamıyorum?”, “Sevgilisi alıyordur.”, “Açık saçık giyinmekten utanmıyor!” cümleleri dolanır durur etrafta.

Eşinin ailesi ile iyi ilişkiler kuramamışsa hepten felaket. Kardeşlerin arasının bozulmasına, aile ilişkilerinin kopmasına kadar varır sonuç.  Kardeş eşleri bir araya geldiğinde konuştukları tek şey kayın valide hakkında arkasından konuşup kötülemektir.  Geçmişten bu güne yapılmayan birçok şey yapılmış gibi anlatılıp, kuramadığı olumlu ilişkinin günah keçisi eşinin annesi ilan edilir.

Bu tip bir kadın, olumlu bir kayın valide- gelin ilişkisi gördüğünde, karşı tarafa ‘dikkatli’ olmasını,  geçen gün kayın validesi'nin onun hakkında x komşuya dert yandığını söylemekten zevk alır. Amaç orada da kendisinin ki gibi mutsuz bir ilişki oluşumunu sağlamaktır.

Örnekler böyle çoğalıp gider. Görüldüğü gibi dedikodu yapanın amacı dertleşmek falan değil. Sadece ve  sadece  kendi  mutsuzluğunu halka halka  etrafına da yaymak.

Bir kadın kocasına “Biliyor musun x’in başka bir adamla ilişkisi var. Ne günlere kaldık. Çocuğu da var üstelik. Görüşmeyeceğim artık,” diyorsa  iki dakika durup düşünmek gerekir… Eşinin güvenini sağlayıp, kendi ayıbını mı gizlemeye çalışıyordur acaba… Ya da yapmak istediği bir şeyi yapamadığı için, en yakın arkadaşını kolayca satıp, ben namusluyum demeye mi getiriyordur…

Her ne şekilde olursa olsun kendine saygısı olan insan dedikodu yapmaz! Bu tip uygunsuz konuşmalar yazımın başında da belirttiğim gibi öz güveni olmayan, yalnız, dar görüşlü, mutsuz bireylere mahsustur…

Merakınızı  frenleyin.  Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayın. Dilediğiniz insanla görüşüp görüşmeme tercihine sahipken, size ters gelen görüş ve davranış içerisinde ki insanları dedikodu yaparak yıpratmak yerine hayatınızdan çıkartın.

Kendinize güvenin. Başkalarının hayatına değil kendi özel hayatınıza odaklanın. Dedikodu yaparak kaybedeceğiniz zaman dilimine, dostlarınızla, arkadaşlarınızla, ailenizle birlikte eğlenceli  geçireceğiniz uğraşlar yerleştirin. 

Dedikodu iki tarafı keskin bıçak gibidir. Yaraladığınız kadar yaralanırsınız. Öz saygısını kaybeden bir insan yalnızlaşır, mutsuz ve sevgisizdir…

Yeni bir güne dedikodusuz başlayarak başkalarının hayatlarını kolaylaştırabilirsiniz…

Nurcan Yalun

2.Şubat.2014

                                                                                                                         

 
Toplam blog
: 347
: 1365
Kayıt tarihi
: 31.10.07
 
 

İstanbul 25 Temmuz : /… İşletme tahsil ettim. Özel ilgi alanım olduğu için 2 yıl Psikoloji okudum..