Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '15

 
Kategori
İlişkiler
 

Dedikodu

Dedikodu
 

Başlığı gördünüz, bugün ele almak istediğim konu hepimizin başından geçmiştir. "Ben dedikodu yapmam, başımı kessen benden sır alamazsın, dedikodu yapanı hiç sevmem" diyen insanların en çok ele aldıkları sohbet türüdür bu.

İnsanlar birbirlerini eleştirmeyi severler. Çünkü eleştirirken, kendini yüceltir insanoğlu. Mesela dedikodu yolu ile başkasının namusuna dil uzatanlar karşı tarafa en namuslu kişinin kendi olduğu mesajını vermeye çalışıyordur. Aslında genellikle durum bunun tam tersidir. Bir insan neyi çok diline doladıysa, o konuda aksi bir durum söz konusudur.

Ve maalesef ki, dedikoduyu yapan kişilere malzemeyi biz kendi ellerimizle veririz. Aptal olduğumuzdan değil, onlar gibi düşünmediğimizden bu durum böyledir. Temiz kalpli bir insan, yaşadıklarını sansürlemeden ve olduğu gibi anlatır. Hele ki güvendiği insanlara! Fakat sohbet ettiğiniz kişi size karşı kötü niyet besleyen biri ise, anlattıklarınız üçüncü şahıslara çok farklı yansıyacaktır. Hatta daha kötüsü, eğer sır verdiğiniz kişi ile bir gün aranız bozulur ise, bu kişi anlattıklarınızı sizin aleyhinize kullanacak ve bu yolla sizin kötü propagandanızı yapacaktır.

Yakın dostlarınızın, aile efradının ve en acısı öz anne ve babanızın hakkınızda konuya-komşuya yaptığı dedikodular vardır ki bunlar en acısıdır. Hiç kimse bir şey demese bile, ailenizi ziyaret ettiğiniz vakitler insanların size bakışlarından, daha henüz tanımadığınız kişilerin size davranışlarından ve aşağılayıcı tavırlarından, kısacası ortamın atmosferinden anlarsınız bir şeylerin yanlış gittiğini. Ama yine de "yok canım" dersiniz, "bu kadar da olmaz, paranoya yapıyorum" diye kendinizi suçlarsınız.

Hayatınızdaki en zor an ise birilerinden sizin dedikodunuzu yapanları öğrenmek, o ipe-sapa gelmez dedikoduları tek tek duymaktır. Yüzünüz kızarır, mideniz bulanır, "ben böyle biri değilim, böyle şeyler hiç olmadı" demek istersiniz ama işte arafta kaldığınız andır bu! Hesap sorsanız kavga çıkacak, sormasanız dedikodu yürüyüp gidecek.

Yine de iyidir dedikoduları ve kaynağını öğrenmek. Bu dedikoduyu en yakın arkadaşınız, bir akrabanız, öz anne-baba veya abla-abiniz yaptıysa, savunmaları "biz senin için endişe ettiğimizi dile getirdik" olacaktır. Doğrudur aslında, akraba dedikoduları hep bir endişe sohbeti gibi yapılır. Kızının başı boş oluşu, evlenmeyişi veya ailesine saygısız davranışı, çocukluğundan beri ne kötü bir evlat oluşu, boşanmaları, onlara neler neler çektirdiği sürekli konu başlığıdır ama dedikoduyu yapan kişiye göre asla dedikodu kapsamına girmez.

Hakkında konuşulan kişi başkalarının gözünde aşağılık bir duruma düşecekmiş, hakir görülecekmiş, en yakın akraba ve dostlarını kaybedecekmiş umurlarında olmaz! Onlar içlerini döker gibi yapıp en hayasız dedikoduları ağızlarından ballar akarak anlatırlar.

Yabancılara karşı korumaları gereken kızlarını, yeğenlerini, torunlarını sırf kendilerini kurban, sırf kendilerini mağdur, sırf kendilerini dertli, sırf kendilerini haksızlığa uğramış, sırf kendilerini incinmiş, sırf kendilerini mazlum, sırf kendilerini "vah zavallı" gösterebilmek için en yakın arkadaşlarına ve akrabalarına onu küçük düşürüp, toplumdaki konumunu yerle yeksan edecek hikayeler anlatırlar ama buna dedikodu demezler.

Siz kendinizi savunamazsınız. Çünkü karşınızdaki insanlar bir kere onlara inanmıştır. Bir-iki cesur kişi çıkar size ya bunları anlatır veya anlatmaz. O cesur kişinin karşınıza çıkması için çok şanslı olmanız gerekir. Belki hiçbir zaman kimseye işin gerçeğini anlatma şansınız olmayacak. Bırakın olmasın da zaten.

Dedikoduyu yapan kadar, o kişinin sözlerini referans alarak sizden soğuyan, tanımadığı halde sizin kötü birisi olduğunuza inanlar da suçlu birer ahmaktır ve böyle insanlarla akrabalık veya dostluk bağlarını sürdürmenin de bir lüzumu yoktur. Sizi tanımak isteyen insanlar, sizi sizden öğrenmeye çalışır. Başkalarının sizin hakkınızda anlattıklarını sırf mecbur kaldığı için dinlese bile, sizin hakkınızdaki düşünceleri o cümleler sayesinde şekil almaz.  

Dedikodunun ardındaki ince nokta, derin bir savunma mekanizmasıdır aslında. Yani gerçeğin duyulmasından korkulması sorunudur. İkincil mesele ise, boynuzun kulağı geçmesinden çekinen narsist ebeveynler ya da arkadaşlarının başka insanlar tarafından daha çok beğenilip, kendisinin kenara itileceğinden korkan narsist ruhlu arkadaşlardır.

Bu nedenle mesela narsist ebeveynler hayatını kendi tırnakları ile kazıyarak kazanmış, bütün yaşamı boyunca ayakları üstünde durmayı başarmış çocuklarından çok yakınırlar.Çünkü çocuk ağzını açıp, "benim ailem hayat inşaatıma bir tuğla bile koymadı" demesinden korkarlar.

Öte yandan, yakın arkadaşın daha zarif veya güzel oluşu özellikle bayan narsisteler tarafından hiç hoş karşılanmaz. İnsanların o kişiyi beğenmesi, mesleki başarılarını alkışlaması ve ondan övgü ile bahsetmesi çok rahatsızlık verir. Dedikoduyu yapan kişi zaten narsist ruhludur ve bu yüzden başkalarının kendinden daha fazla övgü alıyor olması onu derinden yaralar. Bu nedenle ilk fırsatta arkadaşını toplumun gözünde küçük düşürecek şeyler anlatmaya baslar. Elbette bu dedikoduları dinleyenler de yeterince zeki değil ise, dedikodulara inanıp, sözü edilen kişiden uzaklaşırlar.

Böyle bir durumla karşı karşıya  kaldığınızı anladığınızda yapacağınız  en doğru hareket o insanların ağzına düşüp hakkınızda yapılan dedikoduları dinleyen kişilerle beraber, o dedikoduyu dillendiren hasta ruhlu insanları hayatınızdan sonsuza kadar çıkartmak olacaktır.

Sizin dedikodunuzu yapan insanlar en yakın dostunuz veya kanınızdan biri bile olsa, sizi hak etmedikleri acı bir gerçektir! Kimsenin hayatında kalabalığa yer yok! Doğru insanlara yer açmak için, dedikodu yapanları ve dedikodunuzu dinleyenleri yaşamınızdan sonsuza kadar çıkarın. Doğru bir insan olmak istiyorsanız da, elinizden geldiğince dedikodu ortamlarından ve dedikoduyu alışkanlık haline getirmiş kişilerden uzaklaşın.

Victoria Toumit

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 50
: 8547
Kayıt tarihi
: 13.09.11
 
 

Gazetecilik mesleğine ilk olarak Hürriyet Haber Ajansı'nda muhabir olarak başladım. Daha sonra Ümit..