Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '17

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Değer (siz) siniz

Değer (siz) siniz
 

 

DEĞER(SİZ)SİNİZ

 

Yolunda gitmeyen işler, bitip tükenmek bilmeyen istekler, sonu gelmeyen sıkıntılar ve durup dinlenmeden art arda sıralanan gerçeklerle mücadele etme şeklidir Hayat. Yaşadıkça ve bu yaşamdan zevk almadığımız her anımızda tüm dengelerimizi yitiriyoruz yavaş yavaş..Gerçeklerle hayaller bir birine giriyor önce, sonra yaşadıklarımızın gerçekliğini sorguluyoruz, sonra da yaşamı..

Gelinen nokta ise istemiyoruz,  yaşamayı istemiyoruz..


'Bu hayat beni sevmedi, ben de bu hayatı' diyoruz.

 

Peki Haksız mıyız?


İyi bir eğitim almış, iyi bir ailede yetişmiş az çok kendimizi yetiştirmiş biri olarak sahip olduklarımızla, sahip olmak istediklerimiz arasında uçurumlar var. Dışarıda geçirdiğim zamanlarda yollarda fiyatını bile tahmin etmekte zorlandığım müthiş arabalar görüyorum, on bin liralarca paralar ederler,hatta yüz binlerce liranın bir araya gelmesi ile alınabilinir. Kullanan kişi ile aramda hiç bir fark yok, Kim bilir belki sohbet etme şansımız olsa bir daha görüşmeyi bile istemeyeceğim biri..

Yani aslında mutluluk paran varsa pek tabi zor değil gibi değil mi? İstediklerine sahip olma hakkı, yada hak demeyelim de şansı verir bize..

 

Değil! O iş öyle değil, yirmili yaşlarımda ki halime dönüp bakıyorum, her kez gibi mutsuzluğumun nedeninin yeteri kadar param olmadığı gerçeğinden başka bir sebep yoktu benim için..

 

İyi ki büyüyoruz, değişiyoruz ve her yıl bir öncekinden daha doğru düşünebiliyoruz.

 

Mutluluğun ölçülebilir olmadığını ve ölçülebilen şeylerin mutlu etmediğini otuzlarımın başlarında öğrendim. O zamanlarda kaybetmek istemediğim kadar param vardı ve eğer bir gün kariyerim biterse, param olmazsa kaybedecek bir şeyim kalmayacağını düşünürdüm. Ne oldu biliyor musun? Kaybettim.. Evet kaybettim çünkü Vazgeçtim.. Sahip olduklarımı, süre gelen hayatım boyunca devam ettirebilmek için sarf ettiğim efor, yaşadığım stres o kadar büyük bir karanlığa çekti ki düşüncelerimi, beni o denli yordu ki, ne olursa olsun diyerek her şeyden Vazgeçtim..

 

Bazen varlığının mutluluk sebebi olduğunu düşündüğünüz değerler aslında koca bir balondur, hem de içerisinde ki havanın sizin ciğerlerinizin pompaladığı bir balon. Mutsuzluktan nefes alamazsınız gerçeğinde, ama fark edemezsiniz. Siz o kadar ona bağımlısınızdır ki elinizde tutuğunuz, tutmaya çalıştığınız ''mutluluk'' aslında sizin felaketinizdir..

 

Düşündükçe düşündükçe sanırım çözüyorum kendi gerçeklerimi..'Değer' kelimesini 'Değerli' duygusunu bilmediğimizden mutsuzuz. Hangi durumda  olursa olsun insan bu duygunun eksikliğinden 'mutsuz' luk hissediyor. Aslında insanlar için değil tüm canlılar içinde bu böyle..

Yoksa nasıl açıklanabilirdi menekşeleri ile sohbet eden teyzenin camnın önünde birbirinden güzel morlar açtığını?

 

Peki nereden geldi ruhlarımıza bu zehir? Bize bu mikroba kim bulaştırdı?

 

Hiç bana televizyon izlemediğinizi söylemeyin. İzlediğinizi biliyorum en azından çok entelektüel arkadaşlar, video izlediğinizi biliyorum. Bir bakın reklamlara, beş dakikalık bir youtube videosunda bile bir dakikalık reklam aralıklarındaki reklamlara.. Tema sadece ve sadece senin değersiz biri olduğun üzerine kurulu bir kurgu..

 

Sen değersizsin, eğer şu arabaya binersen, bu rezidansta oturursan, bu telefonu kullanırsan, Değerlisin anlamına gelen reklam filmleri.. Ne yiyeceğine, ne giyeceğine, nerede tatil yapıp nerede ne yapman gerektiğine senin yerine karar veren uzmanlar var. Özgür olmamakla beraber Değersizsin. Hollywod ve Bollywod filmelerinin hayranlık nedeni bunca izlenip takip edilmesinin sebebi sosyologların ve psikologların çalışmaları ile düzenlendiğinden. Sistem, reklam filmleri, müzikleri, metinleri için de geçerli, aynı titizlikle yapılan çalışmaların ürünü.. Siz ne kadar çok para harcarsanız, ve paranız ne kadar çok tüketmeye yetiyorsa o denli değerli olursunuz..Ah tabi en önemlisi bir de bu tüketimi daha çok nasıl göze sokabilirseniz, instagram, faccebok,snapchat gibi tüm bu tüketimi belgeleme sistemlerine sizi tanıyan tanımayan durumu olan olmayan ne kadar çok kişinin gözüne sokabilirseniz o denli DEĞERLİ Öyle mi? Yok canım, daha neler!

 

Hepsini reddediyorum, sizin değersiz paranızın ve saçma tüketim manyaklığınızın canı cehenneme.. BEN DEĞERLİYİM.. Dünya benim değil, ben doğmadan öncede vardı, ve ben öldükten sonra da olacak. Ama her gün güneşin doğuşu ben gözlerimi açtığım için önemli, suyun tadını alabildiğim için özgürüm ve gök yüzüne baktığımda gördüğüm bulutlar benim hayalim. Gecenin sessizliğini işiten kulaklarım sessizliği sevdiğim için gece önemli.. Ben olmasam ne anlamı kalır dünyanın? Renklerin, duyguların, gülmedikten, ağlamadıktan ve hissedemedikten sonra ne anlamı var tüm bu dengenin? Hayatın?

 

Sizin arabalarınız beni özgürleştirmez, sizin paranız benim mutluluğumu alamaz ve üzgünüm sizin tüketim zevkleriniz benim hayallerim de yer alamaz.Ben Payidar tüm dayatmalarınıza rağmen, kendim olmayı başardım, her saniye mutlu olmak için binlerce nedenim var.. Formülüm çok basit..mutsuz musun?

Sana bir fırsatı hatırlatmak istiyorum dostum.

 

''Her gece ölümdür uykuya dalmak, ve her yeni güne gözünü açmaktır doğum.'' Neden yeniden doğmak istediğini anlamıyorum, her gün doğuyorken tekrar ve tekrar istediğin nedir?

 

Dünya daha anlaşılabilir, daha yaşanabilir olsun diye gündüz ve gece yaratılmış. Gündüz yaşadıklarını gece değerlendirebilmen için ve yeniden doğduğunda daha iyisini yaşayabilmek için her yeni gün bize bir armağandır. Bu mucizevi bir fırsattır..

 

Mutlu olmak mı istiyorsun? Sahip olduklarına ve tüm bunların senin varlığınla bir anlam bulduğuna bak derim. Eğer olmazsan ne anlamı kalır yaşadıklarının ki bu kimi zaman canını bile yaksa..Şükretmelisin ki yanan bir canın var her saniye birileri ölüyorken sen hala nefes alıyorsun..

 

Saygılarımla

Payidar

 
Toplam blog
: 5
: 179
Kayıt tarihi
: 30.05.17
 
 

Düz, hem de dümdüz..  İstanbul / Danışmanlık ..