Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Eylül '12

 
Kategori
Deneme
 

Değer paradoksu

Değer paradoksu
 

Değer, çok büyük bir perspektife sahip olup da dar bir çerçeveye sığmayacak olan bir kavramdır. Değerin kelime anlamı irdelendiğinde, genel olarak kişinin nesne ile olan ilişkisinden meydana gelen nitelik karşımıza çıkmaktadır. Oysaki dönüp baktığımız vakit bu kavramın matematiksel alanda, iktisadi alanda, bilhassa insan ilişkileri alanında ve benzeri daha birçok alanda farklı bir öneme sahip olduğunu görmekteyiz.

 

İktisadi alanda değer kavramının neyi ifade ettiğine baktığımız vakit karşımıza ilk olarak çıkacak olan kişi iktisadın kurucusu olan Adam Smith’tir. Adam Smith, 1776 yılında yayımlanan ‘Milletlerin Zenginliği’ adlı kitabında, ‘‘Bir maldan elde edilen toplam faydayı kullanım değeri belirler ve bir malın diğer malları satın alma gücünü ise değişim değeri belirler.’’ demiştir. Bu anlayışa göre, bir malın kullanım değerinin değişim değerini belirlemesi ve dolayısıyla kullanım değeri yüksek olan malların değişim değerinin de yüksek olması gerekmektedir. Oysaki Adam Smith’in belirtmiş olduğu bu durumun gerçek hayattaki tezahürünü irdelediğimiz zaman işin iç yüzünün hiç de böyle olmadığı anlaşılacaktır. Örneğin, su ve elması kıyasladığımız zaman şöyle bir durum ile karşı karşıya kalacağızdır: Su çok yararlı olmasına, doğada çok bulunmasına ve kullanım değeri çok yüksek olmasına karşılık suya ödenmiş olan para (değer) ile genel olarak bir şey alınamazken; kullanım değeri hemen hemen hiç olmayan ve doğada nadir bulunan elmasa ödenen para (değer) ile miktar babında çok fazla satın alım yapılabilmektedir.

 

İktisadi manada, kullanım değeri yüksek olan su gibi bir malın değişim değeri az iken, değeri çok az olan elmas gibi bir malın değişim değerinin yüksek olması ‘değer paradoksu’ olarak adlandırılır.

 

Değer paradoksunu insan ilişkileri açısından düşündüğümüz vakit, karşımıza çıkacak olan durum değer ölçütünün çok değişmiş olduğudur. İnsan ilişkileri değer paradoksu ile kıyaslandığında ise bu durumun değer paradoksunun aksi yönde ilerlediği görülecektir. Şöyle ki, insan ilişkilerinde, karşısındakini çokça önemseyip, ona çok değer veren biri, bu değere layık görülen kişi tarafından genel olarak aynı değere sahip olmayacaktır. Birçoğumuzun da gerçek hayatta test etmiş olduğu gibi, bu ilişkilerde karşı tarafa gereken değeri vermeyip karşı tarafı çokça önemsemeyen biri, bu seviyede bir değere layık görülen kişi tarafından gereğinden fazla önemsenip gereğinden fazla bir değere layık görülecektir. Bu denli bir çelişkinin etrafında kümelenen değer kavramı, insan ilişkilerinde doğada gereken değere sahip olması yönünden nadir bulunan insanların hak ettiği değere layık görülmemesi ve gerçek hayatta gereken değere sahip olmaması yönünden çokça bulunan insanların belki de hiç hak etmediği ölçüde bir değere layık görülmesi, günümüz koşullarında insan ilişkililerinin ne boyutta bir değişim gösterdiğinin en büyük kanıtı olsa gerek.

 

Değerin bu denli değersizleştiği dünyamızda, insan ilişkilerinde yaşanan bu ters yönlü değişim bir noktadan sonra, biz insanları geçmişe özlem duyar hale getirip belli bir tarih içinde sıkışık bir şekilde yaşamamıza sebep olacaktır. Oysaki her şey hak ettiği değer ölçütünde değerlendirilseydi, değer dahi bu denli değersiz duruma düşmezdi. Değer, insanların ona yüklediği anlam ölçütünde değerin gerçek mahiyeti esas olacaktır. Aksi taktirde değer dahi her durumda değersiz kalacaktır.

 
Toplam blog
: 102
: 1428
Kayıt tarihi
: 24.06.11
 
 

Çukurova Üniversitesi Maliye Bölümü mezunuyum. 8 Nisan 1987 doğumluyum ve Adana'da Seyhan ilçesin..