Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '12

 
Kategori
İnançlar
 

Değer yargıları (Value judgements)

Değer yargıları (Value judgements)
 

nostaljik fotoğraflar


Değer Yargıları (value judgements), gerçekler, doğrular ve aydınlar. Yazının tam başlığı bu aslında. Soru şu : Aydınların değer yargılarını, siyasi, iktisadi ve sosyal konularda hakim görüşlerini, hakim kanaatlerini oluşturan faktörler nelerdir.

Önce kullandığımız tabirleri biraz açıklayalım veya tarif edelim. “Hakim görüş veya hakim kanaat” ne demektir ? Mesela bir aydının siyasi alandaki hakim görüşünü veya hakim kanaatini nasıl anlayacağız? İşi çok basite indirelim, ve mesela hangi partiye oy verdiğine göre diyelim.

Bir de “aydın” veya “aydınlar”’ın tarifini yapalım. Ona da kısaca, üniversitede okuyanlar, üniversiteyi bitirmiş olanlar, masterli, doktoralı olanlar, doçentler, profesörler, doktorlar, avukatlar, mühendisler, mimarlar ve sair üniversite mezunu meslek sahipleri diyelim. Pardon unuttum; bir de sanatçılar, ressamlar, müzisyenler, heykeltraşlar falan falan. Şimdilik böyle tam olmayan ama basit bir tarif yapalım.

Gelelim sorumuza. Bir aydının siyasi, sosyal ve iktisadi konularda ki değer yargılarını veya hakim görüş veya kanaatlerini oluşturan faktörler nelerdir?  Soru bu. Şimdi de muhtemel cevaplara gelelim.

Diyelim ki birinci faktör gerçeklerdir. Öyle ya aydınlar gerçeklere göre kanaat oluşturur. Ben bu kanatte  değilim. Gerçekler tabii etkilidir ama belki beşinci altıncı sırada etkilidir. Neden biliyormusunuz, çünkü önce gerçeğin tarifinde veya ne olduğunda anlaşamazlar da ondan. Mesela ben size binlerce aydın göstereyim onlar Allah’ın gerçekten var olduğuna inanıyor, binlerce aydın da Allah’ın gerçek olmadığına inanıyor. Daha basit ve gündelik bir misal vereyim. İki aydın , ikisi de üniversite mezunu olsun, ama biri Galatasaraylı, biri Fenerbahçeli. Çok önemli bir Galatasaray - Fener maçından sonra bunların tartışmalarını dinleyin. Gerçek bir tane, yani oynanmış olan maç ve sonucu değil mi? Ama bu iki aydının, bu maçı ve sonucunu değerlendirmeleri çoğunlukla birbirinin tam zıddıdır. O kadar zıddıdır ki bu tip bir tartışmanın karşılıklı hakarete, ciddi münakaşalara, tartışmalara hatta kavgalara dönüştüğüne çok şahid olmuşumdur.

Peki başka faktörler nelerdir aydınların hakim kanaatlerinin oluşmasında. Bunlar aydın olduğuna göre, diyelim ki doğrulardır, rakamlardır, istatistiklerdir. Ben bu kanatte de değilim. Size örnekler veriyim. Mesela son yıllarda, son zamanlarda veya mevcut haliyle Türkiye’nin diğer birçok Avrupa ülkesine nazaran çok iyi bir ekonomik performans gösterdiğine inananan, bu kanaatte olan, Türkiye’nin ekonomik açıdan dünyanın parlayan yıldızı (shining star) olduğuna inanan  aydınlarımız var. Onlar bu yüzden Türkiyenin dünya sermayesi ve sermayedarları için güvenli bir liman olarak görüldüğünü, Türkiyeye sermaye (para) akışının devam edeceğini söylüyorlar  ve  bu yüzden yüksek cari açığın bile büyük bir sorun çıkarmayacağı kanaatindeler. Ama başka bir grup aydın var ki Türkiye’nin durumunun aslında çok kötü olduğuna, her an büyük bir kriz çıkabileceğine ve bunun Türkiyenin felaketi olacağına inanıyorlar. Şimdi bu iki karşıt görüşten hangisi doğru hangisi yanlış?

Gelelim rakamlara, istatistiklere. Bir grup aydın diyorki, Türkiye’de on yıldır enflasyon düşüşte  ve istikrarlı bir seyir izliyor. Devalüasyon ha keza. Dünya krizi teğet geçecek dendi, kimse inanmadı hatta alay ettiler ama Türkiye dünya krizinden en az etkilenen ülkelerden biri oldu. Keza işsizlik istenen düzeye inmedi ama istikrarlı bir şekilde azalmaya devam ediyor ve bunları rakamlara, istatistiklere bakarak tevsik edebiliriz diyorlar. Diğer bir grup aydın da diyorki, “efendim siz istatistiklere bakmayın, onları hükümet  tahrif ediyor, değiştiriyor, rakamlar yalan ve yanlıştır” diyorlar. Bu iddaayı ileri sürenler arasında öyle böyle aydın değil, anlı şanlı yetmişine merdiven dayamış, Avrupa’da , Amerika’da derece almış iktisat profesörleri var. Haydi bakalım, buyrun kurufasulyenin faziletine. Şimdi hangi aydına hangi istatistiğe inanacağız, hangisi doğru, hangisi yanlış.

Şimdi ben size kendi kanaatimi söyleyeceğim. İnsanlar ne kadar okurlarsa okusunlar, hangi üniversiteleri bitirseler, kaç lisan bilseler, ne kadar aydın olsalar değişmez bir gerçek var, o da şudur. İnsanlar kanaatlerini oluştururken değer yargılarının etkisi altında kalırlar. Duymak istediklerini duyarlar, görmek istediklerini görürler ve inanmak istediklerine inanırlar.

Peki, insanlar neyi duymak ister ve niye duymak ister, neyi görmek ister ve niye görmek ister, neye inanmak ister ve neden inanmak ister? İşte bunda etkili olan faktörler bence şunlar olabilir:

Birincisi ilk okula gidinceye kadar aile içinde beyninin nasıl yıkandığı. Bunda tabiki en etkili kişiler anne, baba, dedeler ve anneanne ve babaannedir. İlk okul, orta okul ve lise de beyninin nasıl yıkandığı. Burada en etkili şahıs öğrencinin en sevdiği öğretmeni veya öğretmenleridir.

İkincisi üniversitede gerek öğretmenleri gerekse arkadaşları, gerekse okuduğu kitap ve mecmualar tarafından beyninin nasıl yıkandığıdır. Burada o günün modası siyasi akımların, sosyalizm, komunizm, milliyetçilik, Türkçülük ve bu gibi siyasi akımlardan ve propogandalardan bu yaştaki gençlerin çok çabuk ve çok yoğun bir şekilde etkilendiklerini görüyoruz.

Üçüncüsü, size belki tuhaf gelecek ama, kişinin dini inançları. Tabii ki dini inancın veya inaçsızlığın oluşmasında önce aile, sonra okuldaki öğretmenler ve belki arkadaşlar çok etkili. İnsanın yetişkinlik hayatında hakim siyasi görüşünün oluşmasında dini inançlarının olup olmaması, ne yönde olması veya inancının derecesi onun siyasi görüşlerinin ve kanaatlerinin oluşmasında en etkili faktörlerden biri olduğu kanaatindeyim.

Dördüncüsü, kişinin alıştığı, gördüğü, benimsediği hayat tarzı. Bunun içine kıyafet de giriyor ve tahminimizin ötesinde etkili oluyor, bir kişinin siyasi ve sosyal görüşünün oluşmasında. Mesela bir genç kızımızın başı örtülü bir ailede yetişmiş olması veya streç pantolon, mini etek ve bu gibi kıyafetleri tercih etmesi onun siyasi görüşlerinin oluşmasında etkili oluyor. İşsizliğin azalması, artması, ekonomik büyüme oranları, cari açık ve sair istatistiklerin etkisi bu kadar var mıdır, şüpheliyim doğrusu.

Beşincisi, altıncısı, yedincisi. Merak etmeyin, lafı uzatmayacağım. Bu kadarı yeter. Siz anladınız.

 
Toplam blog
: 326
: 941
Kayıt tarihi
: 10.03.11
 
 

Okullar: TED Ankara Koleji, ODTÜ, Bogaziçi Üniversitesi (Master) İş Hayatı: Philips, Anadolu Endü..