Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Eylül '09

 
Kategori
Çalışma Yaşamı
 

Değerli misiniz?

Değerli misiniz?
 

Ne göz alıcı bir resim.


İş hayatıma bundan 22 yıl önce başladım.
Büyüklerimizin dediği gibi alaylı olarak yetiştim...
Sonra AÖF işletme bitirdim ama bizim zamanımızda ders kitapları nerdeyse açılarak sınav olurduk şu anki sınavlar gibi ciddiyetle yapılmadı.

Evet eğitim şart ve şuan bakıldığında artık ekmek arslanın midesinde denilen bir dönemde eğitim şart.
Bizim dönemimizde inanın parmakla sayılacak kadar okutulurdu şartlar ortam herşey etkendi.
Şimdi ise üniversite mezunu olmadan kesinlikle iş bile aramak olası değil.
Okuyupta iş mi bulabiliyorsun oda ayrı bir konu.

Ben iş hayatımda öğrendiğim bir şey var...
Bilgi paylaşılmalı.
ve zamanla gördüm ki paylaştıkca da artan güzel muhabet kadar kuvvetli bir şey yok.

İşe muhasebe elemanı olarak başladım; her gün kendime birşeyler katarak kendimi bilgi anlamında çoğaltarak mesleğimde en üst nokta değilen statüye kadar geldim.

Bu uzun yolculuk 18 yılı mı aldı..

Bu yolculukta gördüklerim...

Öğrenmek ve öğretmek yaşamın ne büyük hazzı.

İnanın bunu yaşadım ...

Şanlıydım iş işyerimdeki arkadaşlar hep bilgilerini paylaştılar...

sonrası daha da acımasız oldu resmen bilgi saklar hala geldiler.

İş hayatında hırs olmadan asla başarılı olunmayacağını öğrendim ama bu hırs asla insanları ezerek yok sayarak değil... Bu başarı değil bence bu tarz başarı yoluda hiç olmadı hayatımda.

Sonra işteki ünvan artıkça sorumluluk artı, daha fazla statü dedikçe hayatta kaçırdıklarımı farkına vardım :)

Geç olmadan paranın amaç olarak kullanılması gerektiğini ve hayatımı kolaylaştırması için çalışmam gerektiğini anladım ve sorumluluk ve statüden vazgeçtim.

Şu an yaptığım iş evet muhasebe ama aklımın ve bedenimin en az şeklinde kullanarak :) Çalışıp bana ait zamanı bana iyi geleceğine inandığım şeyler yapmaya ve yaşamaya adayarak.

Bunu sizlerle paylaşmanın nedeni ise bugün email adresime gelen bir yazı neden oldu.

Birazdan bu yazıyı sizinle paylaşacağım...

Sizler belirleyicisiniz ne kadar Değerli olduğunuzu.

Değerli misiniz?

Kezban, çok saldırgan bir genç kadındı. İşyerinde özellikle çalıştığı diğer kadınları her fırsatta ezmeye çalışırdı. Bir toplantıda kendini öne çıkarmak için rahatça başkalarının yaptıklarını yerden yere vurabilirdi.

Genel olarak işinde ve daha birçok konuda çok bilgiliydi ve diğer insanların cehaletlerini ya da bilgi eksiklerini her fırsatta en sert şekilde yüzlerine vururdu. Kezban'ın üniversite yılları da benzer şekilde geçmişti.

Sınıf arkadaşlarını ve fırsat buldukça hocalarını aşağılardı. Birinin bir hatasını yakalamaya görsün, en acımasız şekilde onu yerden yere vururdu. Bunun sonucunda neredeyse hiç yakın arkadaşı olmadı. Çünkü insanlar konusunda hiç ayrım yapmaksızın bu saldırgan tavrını sürdürüyordu.

Birini aşağılamak istediği zaman hiçbir şey bulamasa yalan bile söyleyebilirdi. İşyerinde çalışma arkadaşlarından birine toplantıdayken "Senin YTK337'den haberin yok mu? Bütün rakip işyerleri YTK337 kullanıyor. Biz kumda oyun oynuyoruz." diye çıkıştı. Arkadaşı "YTK337 de nedir?" deyince, "Şuna bakın daha YTK337'yi bilmiyor, ama üretim müdürüyüm diye dolaşıyor." diye arkadaşını toplantıda küçük düşürürdü. Aslında YTK337 tamamen uydurmaydı.

Bütün mükemmeliyetçi görüntüsüne rağmen kendisi kurallara da uymazdı. Sadece bütün yaptıklarını, kurallara uymadığını hissettirmeden yapardı. Onun için kuralın da bir değeri yoktu. Kadın-erkek ilişkilerinde de ciddi anlamda ahlakî bir erozyon içindeydi. Bütün bunlarla birlikte kendi yaptıklarının ve seçimlerinin doğruluğuna da fazlasıyla inanmıştı. İnsanların en akıllısı oydu ve diğerleri aptaldı.

Bütün her şey Kezban açısından yolunda giderken, çalıştığı şirkete Bilge isminde yeni bir genel müdür geldi. Oldukça sakin ve insanları dinleyen bir adamdı. Bilge Bey, Kezban'ın saldırgan tavırlarını hemen tespit etti; onunla kalmadı Kezban'ın birçok şirket prosedürüne uymadığını da fark etti. Ama daha önemlisi bir toplantıda Kezban'ın bir arkadaşını küçük düşürmek için uydurduğu "DNG1116" öyküsünü de yakaladı. Kezban'ın yalan söylediğini anlayınca, toplantıdan sonra Kezban'ı odasına çağırdı ve yalanını yüzüne vurdu. Kezban, hayatında ilk kez köşeye sıkışmıştı. Bilge Bey, iki ay içinde Kezban Hanım ile ilgili tüm olumsuz tespitlerini sıraladı. Son olarak "Değersizsiniz! Bütün bunların nedeni bu." dedi ve İnsan Kaynakları bölümünü arayarak Kezban Hanım'ın işten çıkarılmasını istedi.

Kezban şoke olmuştu. İşten çıkarıldıktan sonra birkaç hafta kendine gelemedi. Hiç konuşmuyordu. Kulağında sürekli olarak Bilge Bey'in "Değersizsiniz!" sözü çınlıyordu. O gün hatalarını söylemesi normaldi; ama neden o sözü kullanmıştı? Bir türlü anlamıyordu. En sonunda Bilge Bey'e telefon açtı ve görüşmek istediğini söyledi. Bilge Bey, çok uygar bir insandı ve görüşmeyi kabul etti.

Görüştüklerinde çok kısa bir hatır sorma aşamasından sonra Kezban Hanım sordu: "Bana neden değersizsiniz dediniz?" Bilge Bey, cevap verdi: "Gerçekten değerli olan insanlar başkalarına saldırmazlar. Yalan söylemezler. Bir sistemin kurallarına uyuyormuş gibi yapmazlar. İkiyüzlü değillerdir. Değersizliğinizin kaynağı büyük ihtimalle çocukluğunuzdur. Ailenizce yeterince sevilmemiş ve onaylanmamış olabilirsiniz. Sizin değerli olmanızdan çok yeterli olmanızla yani okul başarınızla ilgilenilmiş olabilir. Değerli olmak, iş hayatında başarılı olmakla, bilmek ve yapabilmekle ilgili değildir. Dürüst olmak, başka insanlara saygı göstermek, birtakım değerlere sahip çıkmak ve korumakla ilgilidir. Eğer bütün bunları kendi kendinize yapamıyorsanız, var olan bir değer setine sarılabilirsiniz. Hepimiz bu yaşamda bir kutu tutuyoruz ve sizin yaşamınızda tuttuğunuz kutunun içi boş. İçi değerli şeylerle dolu bir kutu tutun. Değerler sistematiği olan bir yaşam yolu edinin. Örneğin, dinler insana bir değer sistematiği verir. İster Müslüman olun, ister Hıristiyan, bir din size bir değer seti verir. Gerçekten dindar biri aynı zamanda dürüst, ahlaklı, çalışkan ve saygılı da bir insana dönüşür. Bir felsefe edinin. Dağcı felsefesi, sporcu felsefesi... Seçimi siz yapın ve o yaşam yolunun değerlerini hayata geçirin. Eğer o değer setini hayata geçirirseniz siz de değerli olursunuz."

Melih Arat

****

(Umarım yazının sahibi doğru aktarılmıştır.)

***

Yazıdaki kişiye benzer çok insanla mücadele ettim baktım ben ben olmaktan cıkacağım ve kendi doğrularımdan ayrılacağım o zaman o iş yerinden ayrılıp başka yerde çalıştım.

Çalıştığım diğer işyerlerinde insan olma vasfına sahipmiyidi çalışma arkadaşlarım diye sorarsanız..

Hayır.

Kezban sadece bir isim ama o kişilkte yüzlerce insan var ve iş hayatı bu acımasız insanlar dolu.

O dönemlerde iş bulma konusunda ben şanslıydım.

Hedefim iyi olanaklar ve paralenin iyi insanlarla çalışmaktı.

Peki var mı?

Hayır.

Çok fazla iş yeri değiştirerek öğrendiğim bir şey oldu. Kezbanlar hep var.

Ve belli bir zamandan sonra savaşmaktan vazgeçiyorsunuz.

Ve inandığınız bir tek kişi var ise o işyerinde bir müddet çalışmaya devam ediyorsunuz.

Yada kulaklarınızı kapatıp ben işimi yaparım demeyi öğreniyorsunuz.

Ve ben artık iş yaşamının bana gösterdikleriyle son cümledeki gibi yaşamaya karar verdim.

Değerli olmak bizim elimizde.

***
Sevgilerimle.

Gelincik

 
Toplam blog
: 110
: 2117
Kayıt tarihi
: 18.10.08
 
 

Kendimle ilgili ne yazabilirim diye düşündüm uzunca... Aslen Malatyalıyım.. İstanbulda yaşıyorum ..