Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Haziran '13

 
Kategori
Güncel
 

Değersizleştirme politikası,Başbakan,Gezi Parkı,aşağılık kompleksi,megolaman,cami,ayakkabı,orantsız

Aslında bilinçli olarak mı yapılıyor yoksa gerçekten bir bakış açısı mı tam olarak emin olamadım ancak başbakan seçmen kitlesinin dışındakileri değersiz kılmanın bir şekilde formülünü buluyor.

“Tencere tava hep aynı hava” ifadesi bile tepkileri değersizleştirme politikasından başka bir şey değil; “Üç-beş ağaç” aynı şekilde…

Bir değil, beş değil, hep aynı tutum!

Dikkat edin, hayatınızda sizi böcek gibi hissettirmeye çalışan insanlar vardır; ilk aklıma gelen örnek ikili ilişkiler: Siz safsınızdır, siz hatta aptalsınızdır! Sizi öyle çok seviyordur ki böyle olmanızı istemiyordur. Aslında sizi bir tek o seviyordur, arkadaşlarınız çıkarcıdır, sizi kullanıyorlardır, aileniz bile sizi yeterince sevmiyordur!

Hatta ve hatta aileniz onu daha çok seviyordur, zira sizin ne mal olduğunuzu bilmektedirler!

(Aynen yaşadığım bir örnektir; kızlarının iyiliğini isteyen anne-babalar damatlarına pekiyi davranırlar. Tek istedikleri kızları mutlu olsun… Bu iyi davranışı dahi kendi lehine çeviren bir kocam vardı; hem Karadenizli hem de balık burcuydu, aynı başbakan gibi…)

Benzer aşağılama işyerlerinde de mevcuttur.

Aslında işini bilen hiçbir işveren ya da yetkili konumundaki kişi böyle davranmaz ancak özellikle aile şirketlerinde sık rastlanan bir durumdur: Önemseme ki kendini matah bir şey sanmasın. (Zam falan istemesin, ya da bilgi yarışına girmesin!)

Oysa iş verimliliği diye bir şey vardır; çalıştığı şirketin kendisine güvendiğini hissedenler daha mutlu ve verimli çalışır. Mutlu ve verimli çalışanlar işlerinde çok daha başarılıdırlar ve onların başarıları ise çalıştıkları şirkete kazanç sağlar.

Bu kadar basit bir mantıktır, yani…

Bu mantığı anlayamayan kişilerin özgüven eksiklikleri vardır; bakmayın kendilerini üstün gördüklerine, kendini üstün görmenin ya da göstermenin altında mutlaka “İnferiority complex” yani aşağılık kompleksi yatmaktadır.

******

İnsanlar değersizleştirildiklerinde ne yaparlar?

İkili ilişkilerse söz konusu aşk bitip de göz açılana kadar bir şey yapmazlar! Bu arada kendilerini sevdikleri kişinin gözünden gördükleri şekilde algıla durumu gelişmiştir ki iş ya da sosyal hayatta varlıklarını sürdürmedikleri sürece değersizliklerine inanır dururlar.

Varlıklarını başka platformlarda sürdürenler üstlerine bindirilen “beceriksizsin, salaksın, seni kullanıyorlar” sendromunu taşırlar, gereksiz bir özgüven eksikliği yapışmıştır üstlerine, her ne kadar işlerinde acayip başarılı olsalar da ki öyle bir şey var bence:   Kendilerini en iyi ifade ettikleri yer iş yaşamlarıdır, müthiş başarılıdırlar ama haklarını aramaya gelince en korkak tavşandırlar!

Günler yılları kovaladıkça susmalarının bedeli olarak karşı taraf azdıkça azar; bir noktadan sonra ipler kopar: Eeehhh yani, yeter!...” denildiği noktada boşanıverirsin olur-biter!

(Bu arada, boşanıvermek ille de değersizleştirilmenin solüsyonu değildir; öyle pat diye atlatılmıyor bu meret! Boşanmak doğru ama makas ile keser gibi yıllarca üstüne yapıştırılan değersizleştirmeler pıt diye yok olmuyor, maalesef!)

Rüyalarınızda hala eski çalıştığınız yerde kendinizi biçare hissettiğiniz oluyorsa, mesela, aynı sendrom az buçuk da olsa devam ediyor demektir!

******

Peki, bu sendromu bir başbakan sağlıyorsa?

“Başbakan kim?”

Sahi, “bir başbakan” nelerden sorumludur, Google Amca’ya bir sorun, isterseniz…

Bir başbakan hangi hakla hakaret edebilir vatandaşlara, hangi hak ile tehdit edebilir?

Hangi hak ile sahip olduğu koltuğu korku, kin, nefret ve ayrıştırma için kullanabilir?

Ve; hangi hak ile halkın vergilerini ve devletin bütçesini şahsi olarak kullanabilir?

******

Bir sormaya çalışın; sordurmaz! Öyle bir tavır takınır ki “İşinden olmaktan korkarsın!”

Boşuna değildir Reuter ajansının muhabiri bir-iki silkelendikten sonra ancak sorusunun devamını getirebildi; patronlarına başbakanın ne kadar etkisi olabilirdi ki?

******

“Gezi Parkı Direnişi” Türkiye Cumhuriyeti’nin her bir vatandaşı, her bir ili, ilçesi ve mahallesi olarak etkilenirken başbakan ciddiye almıyor; ciddiye aldığı şey kamu malına zarar! Kamu malına zarardan söz edilecekse öncelikle “Kamu” ne demektir ona bakmak gerek! Parkta oturan gençlerin çadırlarını yakmak ciddi anlamda “Kamu malına zarar vermektir”, kamu=halktır ve kamu malına zarar resmen devlet tarafından başlatılmıştır!

(Yine değersizleştirilme, yine yandaşları kayırıp diğerlerini "Karşı Taraf" ilan etme...)

Üzerine yumurta yiyen hakkını arıyor da çadırları yakılanlar neden aramasın; yani demokrasi diye diye bitap düşülüyor diye diyorum…

******

Bir de cami olayı var: Ayol camiye alkol sokulmadığı belli, ille de “Ayakkabılarıyla girmişler” diye direten garip bir güruh var…

Sen ayakkabılarını çıkartıyorsun ama ruhunda insan sevgisi yoksa o camide bilmem kaç rekat namaz kılsan ne fayda!

Ne diyor başbakan” Orantısız güç kullanılmış olabilir, eyvallah!”

Orantısız güç kullanılanlar da camiye sığınmış, canlarını kurtarmaya çalışmışlar, velev ki ayakkabılarını çıkartamadılar, eyvallah!

hhtp//twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..