Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Eylül '10

 
Kategori
Siyaset
 

Değirmenin suyu nereden geliyor?..

Değirmenin suyu nereden geliyor?..
 

Devlet dairelerine [acele kayıtlı] gönderilen tebliğlerde şu satırlar bulunuyor:

- Görülen lüzum üzerine personelin birbirlerine “Hayırlı günler ve hayırlı işler, ” demeleri yasaklanmıştır…

Devletin parası ile yurdun dört bir yanında mekik dokuyan otobüsler, otobüsler, otobüsler… Devletin uçakları, helikopterleri iktidarın hizmetinde pür telaş iniyor, pür hiddet kalkıyor… Devletin kasası, “örtülü ödenek” kaleminden “Evetçi”lere kayıntı taşıyor… Bütün bu hengâme çarpıklığının ortasında Devlet’in temel esasları temelinden değiştirilmek ve hukuk sistemi bağımsızlığından soyutlanmak isteniyor… Ve herkes değirmenin suyunun nereye aktığını görüyor; ama nereden geldiğini sorgulamıyor…

Başbakan 12 Eylül günü yâdsı namazının saat kaça denk geldiğini biliyordur herhalde… Çünkü elindeki mum o saate kadar yanacaktır. Çünkü o saatten sonra bu ülkede gerçeklerin borusu ötecektir… Halka gerçeklerin külahını ters giydirmek için didinerek nereye kadar gidebilirsiniz ki?.. Böyle bir strateji ile varılacak en üst nokta halkın gerçekleri kavrama ve gerçek olmayana karşı geliştirdiği doyma noktasıdır. Gerçeğin üzerini istediğiniz kadar örtün; dilediğiniz kadar sıvayın altını balçıkla… Gerçek gerçekliğini eder: Ve parlar!.. Pırıl pırıl parlar eninde ve sonunda… Nereye kadar Sayın Başbakan?.. Sanıyoruz şimdilik, 12 Eylül’e kadar!.. Sonrası?.. Sonrasını halk bilir… Daha sonrasını gerçeklerin ortaya çıkma katsayısı belirler. Ve vatandaşın önüne konacak sandık tayin eder… Sihirbazın içinden tavşan çıkarttığı silindir şapka değildir sandık… Sandık, vatandaşın bilincinin kaç okka çektiğini gösteren bir ibredir. Bu ibre, demokrasinin en temel öğelerinden birisidir. Demokrasinin daha da önemli ikinci temel öğesi hukuk devletidir. Sandığın içinden çıkan iradenin yönü bir takım ayak oyunları ile saptırılıyorsa…

Ortada vahim bir hukuk ihlali vardır. Bu ihlali ortaya koyarak, sorumlularını layık oldukları yerlere taşıyacak olan mekanizma ise, yine hukuktur. İşte hukukla oynamak istemelerinin temel nedeni budur. Adaleti, kendilerinin belirlediği yönergede biteviye dönen alelade bir uydu haline getirme stratejilerinin temelindeki neden budur. Oysa adalet kesinlikle bağımsız olmalı! Yani hiçbir güce bağımlı olmamalı; hiçbir efendiden emir almamalıdır!..… Anayasa Mahkemesi, adil bir biçimde TBMM’den çıkacak kanunların [Anayasa’ya uygunluğunu] denetlemelidir… İdare mahkemeleri ve Danıştay, Hükümet ile diğer idari birimlerin eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunu denetlemelidir… Nasıl denetlemelidir? Adil, bağımsız ve özgür olarak!.. İşte mesele budur! Hükümet’in amacı, bu nitelikte bir hukuki denetlemenin dışına çıkabilmek ve keyfinin istediği gibi ve aklına estiği gibi bu ülkeyi yönetmektir… Oysa, hukuka aykırı bir biçimde keyfen hüküm sürmek ancak anti demokratik ülkelerde söz konusu olabilir… Anti-demokratik yöntemlerin, demokrasi olarak yutturulması politikası ise, mumu ancak 12 Eylül’e kadar yanabilecek olan güdük ve geçici bir siyasetten ibarettir. Türk milletinin yüzünü aydınlığa dönmüş 13 Eylüllere ihtiyacı vardır. Yurttaş olarak başlıca sorumluluğumuz ise, öncelikle bu ihtiyacın karşılığı vermekten ibarettir.

LÜTFEN “TIK”LAYINIZ: http://www.soruyusormak.com/ http://www.dnm-ler.com/ http://www.kitlecizgisi.com/

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..