- Kategori
- Deneme
- Okunma Sayısı
- 157
Değişim İster Benlik...

İnsanlarımız tekdüze yaşamayı sevmez genelde...Psikolojik rahatsızlıklara maruz kalırlar. Bu durumda psikiyatrlar "seyahate çıkın, deniz, kum, güneş, yüzün veya bir dağ evinde bir süre yaşayın." gibi önerilerde bulunurlar.
Evimizde eşyalarımızın uzun zamandır hep aynı yerde oluşundan içimiz sıkılır da yerlerini değiştiririz. Bu değişiklikle (bir süre) ferahlık bulur ruhumuz...
Senede dört ayrı mevsimiyle tabiattaki değişik "değişim" arzumuzu kısmen telâfi eder.
Çok uzun süre aynı ev, aynı mahalle monoton bir yaşantıya iter insanlarımızı. Maddi olanakları müsait olanlar başka bir muhitte başka bir evde yaşamaya başlarlar, kiracının işi kolay, taşınarak ev değiştirirler.
Daha geniş çerçevede şehir değiştirenlere de rastlarız. Bu olayın özünde değişim arzusu vardır.
Kurumların toplulukların da değişim arzusuna girdikleri görülmüştür. Örneğin son yirmi yıldır Fenerbahçe kulübünün başkanı olan Aziz Yıldırım'ın yerine Ali Koç'un başkan seçilmesi gibi...
Oda başkanları da aynı...Belli bir süre gözlemlenir, icraatları beğenilirse yeniden, aksi halde daha ümit verici aktif bir başkan seçilir. Beyinler şunu kabul etmelidir ki; seçilmiş bir başkan hep o görevde ve de ölünceye kadar o koltukta kalacak diye bir kaide yok.
Her gelişin bir gidişi vardır:
Misafirler, ziyarete gelirler sonrasında kalkıp giderler....
Bizler dünyaya geliyoruz, ömür tamamlanınca ebediyete gidiyoruz. Doğanın kanunu bu...
Her çıkışın da bir inişi vardır:
Dağcılar tırmanıyorlar dağlara, hedefe ulaşılmıştır. Oraları mesken tuttukları görülmemiştir. Usulüne uygun bir şekilde inerler. Doğa sporlarının kanunu da böyle...
Bana itici gelir yönetim-siyaset konusu...
Halk tarafından seçilerek yönetime gelen kişi veya kişiler aktif bir yaşantı içinde belli bir süre hizmetten sonra yorulurlar. Makine değil, sonuçta onlar da insan...
Hastalık-sağlık ve geçen yılların oluşturduğu yaşlılık, aile ve sivil yaşantı özlemi...
Daha dinamik, daha genç nesillere bayrağı teslim ederek yönetimden kendi isteğiyle ayrılmak bir fedakarlık değil, bir mantığın gereğidir.
Bir yönetici, "ben artık yoruldum, torunlarımı sevmek istiyorum, doğanın içinde deniz kenarında bahçem ve çiçeklerimle ilgilenerek torunlarım ve sevdiğim ailemle birlikte asude bir yaşam sürmek istiyorum" diyorsa alkışlanabilir bana göre zira dış ülkelerde böyle, iki devre görevde kalıyorlar...
Gelip-geçici bu dünyada herkesin kendi özel hayatını yaşama arzusu varken ah-keşke demeden kendimiz olarak ve dinlenerek, huzurlu yaşantıyı hayata geçirme hakkımız var,
Şu an yaşıyorsak henüz zaman geçmiş değil...
Kamuda görev yapanlar belli bir sürenin sonunda emekli oluyorlar, neden? Yorulmuş ve yaşlanmışlardır vs...
Emekli olmak da çalışanlar için bir yaşam ödülüdür, bazıları tam da emekli olacağı zamanlarda bu asude yaşantıyı göremeden hayata veda ediyorlar, üzülürüm ben onlara yorgun gittiler diye...
Son söz olarak hayatın her aşamasında hizmette verim düşüyorsa, oto kontrol ile hiç bir etki altında kalmadan çekilmek akılcı bir davranış, mantıklı bir uygulamadır.
Benim ve sizlerin yaptığı gibi...
Sağlıklı ve huzurlu günler dilerim hepinize,
Selam ve saygılarla,
Yurdagül Alkan.
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.

Merhaba Yurdagül hanımcım. Seyahatlerim nedeniyle bloğa fazla zaman ayıramıyorum bu aralar. Okuyorum ara ara da yorumlamaya vakit kalmıyor, kusuruma bakmayın lütfen. Bu arada, güzel Antalya’nıza da veda ettik temelli:( Değişim yaşama adına oradaki tüm eşyalarımızı da hediye ettik ihtiyacı olanlara. Her gelişin gidişi, her çıkışın inişi vardır da aslolan zamandır! Sevgilerimle.
Elçin Oltulu Şahin 27.06.2018 19:17- Cevap :
- Sevgili Elçin hanımcığım, şimdiye kadar hep güzel yorumlarınızı okudum ama bu...Siz de tahmin ediyorsunuzdur, Antalya'yı temelli terk edişinizin haberi. Sonra düşündüm insanlar nerede nasıl mutlu olacaklarsa öyle yaşama hakları var, gönüllerimiz bir olsun, sizi tanımak güzel, uzaklarda da olsanız, yazışırız yine, sağ ve sağlıklı oldukça. Ata beye çok selamlar, size de selam ve sevgiler Elçin hanımcığım... 29.06.2018 0:08
Örneklerle güzel bir paylaşım olmuş. Düşüncelerinize gönülden katılıyorum. Vakti geldiğinde biraz da el etek çekmeli. Ruhu, zihni, bedeni dinlendirmeli. Hep bir koşturmaca da nereye kadar? Emeğinize sağlık sevgiler...
Sibel Yılmaz 26.06.2018 15:18- Cevap :
- İşte onu demek istiyorum Sibel hanım, vakti geldiğinde çekilmeyi bilmeli insan. Ama bizde zat-ı âliler, en çok da kurumsal koltuklara yapışıyorlar, taaa ki ölünceye kadar...Spor kulüpleri, siyasi parti başkanları,ticaret odası ve esnaf odaları başkanları vs...El insaf bayrağı gençlere teslim edin de yeni bir hamle oluşsun, selam ve sevgi ile... 28.06.2018 23:58
Bakmak ve görmek arasındaki fark var bunu görebilenlerin yapacağı işler bunlar. Ancak hırs en büyük düşman. Bu dünya kimseye kalmıyor, bizler yolcuyuz dünya han ama bunu unutanların aklına bile getirmedikleri olgu bu işte. Güzel bir paylaşımdı. Sevgiyle,selamlar ile
SAHAFÇA 07.06.2018 21:29- Cevap :
- Sevgili Hadiye hanım, bakış ve görüşte açıyı daraltmak fikir ve düşünmeyi zayıflatır, sabit fikirli hale getirir. Sabit fikirlerle bir adım ileriye gidilmez. Bazen duyarım " O olmazsa biteriz, yok oluruz". Bu nasıl bir düşünce O denilen kişi, diğerleri gibi bir insan, bir nefes. Vefat olayı neden akıllara gelmez. Tabiatta erozyonla oluşan toprak kaymaları sonundaki bazı boşluklar, kısa zamanda başka topraklarla veya bitki artıklarıyla hemen dolar yani oluşan boşluk "bomboş" olarak kalmaz. Çare ve çözümler hal durumunda ortaya çıkar ve çözüm bulunur. Selamlarımı gönderdim size... 08.06.2018 0:07
Vakti geldiğinde bırakmak, gitmek, değiştirmek gerek. İster ev olsun, ister eşya, ister iş ve isterse de eş... Ne yazık ki bazıları bunu başaramaz. Hayatı hem kendine hem de çevresine zehir eder. Oysa hayat çok kısa. Bırakın hem kendiniz mutlu yaşayın hem de çevrenizdekiler değil mi Yurdagül Hanım...Selamlar, mutlu kalın...
Ayşegül HAYVAR 07.06.2018 17:52- Cevap :
- Ayşegül hanımcığım, yaşamın akışında çalışma hayatında veya özelde, mantık ve akıl duyguların önüne geçmelidir. Hırs kötü bir duygu kontrolü kaybedilen hırs öncelikle sahibine zarar verir. Kabullenmek gerekir hayatın devinimini. Bugün ben, yarın çocuklar sonra daha gençler bayrağı teslim almalılar. O zaman istenilen verim ve amaç hasıl olur. Kişiler kendilerini vazgeçilmez olarak görmemeliler şayet görürlerse bu, megalomanlık olur. Dünya dönüyor ve dört mevsim oluşuyor görüyoruz ki; dünya bile değişim içinde. Selamlarımı gönderiyorum... 07.06.2018 23:52