Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mayıs '16

 
Kategori
Deneme
 

Değişim Kimliği

Değişim Kimliği
 

* “Dünyada görmek istediğiniz ilk değişim kendiniz olmalısınız.” (Mohandas Karamchand Gandhi. Kısaca, “yüce ruh” anlamına gelen “Mahatma Gandhi”)
 
Bu söz aynı zamanda değişime karşı bireysel dirence de uyarı göndermektedir. Eğer insan dünyada görmek istediği değişime ilk kendini uyduramıyorsa, kendine rağmen gerçekleşen değişime yabancı kalarak “tutuculuk” denen toplumsal tavır içine düşecektir. Çünkü o insan kendisinde olmayan değişime yabancılıktan duyduğu rahatsızlığını kendisi gibi değişmeyenlere sarılarak gidermeye meyledecektir. İnsanı ilkel olana bağlayan bu tutuculuğun önünü kesmek için kendimizi değişim gereğinin hem öznesi hem nesnesi yapmalıyız. Yani, ne dünyanın değişmesi ne dünyayı değiştirmek yeter; değişimin öznesi ve nesnesi aynı zamanda olunmalıdır. Hem değiştirilmeli, hem değiştirmeli ve hem de değişmeliyiz…
 
Hayatın olumlu değişim olgularını bizzat yaşantımızın benliği yaparken ve onu daha yüksek bir insanlık düzeyine taşımak için hem değişmeye hem değiştirmeye gayretli olurken, değiştirilmeye de açık kalmalıyız. Hiçbirşey olmak ve yapmak istemiyorsak bile en azından bize saygılı geçen değişimin önünden çekilmeliyiz. Bu arada değişime ayak uydurma ayağıyla belki de farkında bile olmadan taklit ve bilinçsiz bir kendin yapmaktan da sakınmalıyız. Değişim taklitçisi bence değişime direnen tutucu bir kimlikten daha yitik bir benlik içindedir.
 
Değişenin gözüne girmek niyetiyle taklit bir kendiyle değişim akıntısına atlayan kişi boğulmaktan kurtulsa bile bunalmaktan kurtulamaz. İnsan, taklit kimliğiyle duru sularda bile yönünü şaşıran bir balık gibi yüze durur.
 
Taklit kimlik, ne değişim içinde ne tutuculuk içinde kendine kalıcı bir saygınlık edinebilir. Ancak, hem kavgacı değişimin ve hem de kavgacı tutuculuğun kurmayları bu taklit kimlikleri toplayıp pohpohlayarak kendi çıkar savaşımları için eylemci yapmaya çalışırlar. Çünkü taklitçinin akıl ve gönül sorgusundan geçirerek benimsediği özgün bir kimlik bilinci yoktur; bu yüzden çakma kimliği kendi sandıran övgüye bağlanmaktan rahatsız olmaz.
 
Taklit kimlik taşıdığının bilincinde olmayan benlik, idealist eylemci övgüsüyle kavgaya atılmayı egosunu onurlandırıcı bir kahramanlık fırsatı görür. Bir de bilinçli biçimde kendilerine taklit kimlik yapanlar vardır ki, bunlar değişen ile değişmeyen arasındaki sürtüşmeyi maddi ve manevi çıkarları için kızıştıran kışkırtıcı kurmaylardır. Bu kurmaylar bencil çıkarımları için körükledikleri çatışma ateşini kendi elleriyle yakmaz ve tutmazlar. Kendini bilip de benliğini özgünleştirememiş bilinçsiz taklitçileri çıkarlarının ateşine maşa yaparlar. Yani, taklit kimlik taşıdığının bilincinde olmayanları toplumsal çatışma güçlerinin sözde ülkücü (idealist) akıncılarına dönüştürüp sırtlarını sıvazlayarak şiddetin cephesine sürerler.
 
Öte yanda, kendini bilmiş bilinçle değişen ya da kendini bilmez bilinciyle de olsa tutucu kimliğine sarılan kişi, “nefsi savunma” (yaşam hakkını koruma) gerekçesi oluşmadan şiddete başvurmaya meyletmez. Taklit kimlik, en tehlikeli kendini bilmezliği oluşturur. Kişiyi kendini bilmeye eğiterek bireysel özgünlükte kimlik bilinci oluşturmasının yolunu açan özgürlükçü demokrasi bu yüzden toplumsal var-oluşun en öncelikli amacı yapılmalıdır. Edindiği kimlik bilinciyle özgür ve özgün var olabileceği güvencesinde tutulan kim şiddetle var olmaya tutunur ki? Gene de olabilir tabi; başka bilinçlere sözde özgürlük adına kul olmayı ideolojik kahramanlık sanan kendini bilmezler varlıklarını şiddetle güçlendirmeye meylederler. Onlarla baş etmenin toplumsal düzenekleri de gene kendini bilmişlerin insanlık tıynetli demokrasi bilinciyle yapılabilir.
 
İnsan kendini bir oluş sürecinin bilinçli unsuru yapmışsa ister istemez yeni bir başlangıç yapmıştır zaten. Hayat, hep başlatmak üzere bitiren ya da vazgeçiren bir süreçtir. Bu, hayatın varoluş karakteridir; ancak, hayatın insan dışında bilinçsel bir oluş sergilediği kesin değildir.
 
İnsanın kendi varlık sürecini beğenmeyip bireysel çabayla ve bilincinin onayıyla yeni bir kendin başlatmak üzere değişim sürecini başlatması, hayat yazgısı atına eyer vurmak gibidir. Hele de değişim fırsatı kader atının üstündeyken oluşmuşsa değişime geçiş hamlesi koşan bir attan inmek kadar zor olabilir. Bu yüzden şiddete başvurmayan her bireyin kendine özgün yaşam biçimiyle var olabilmesini kolaylaştıran ve güvencede tutan demokrasi kültürünü oluşturmak öncelikli hedef yapılmalıdır.
 
Hayatını değiştirecek birini arıyorsan, aynaya baktığında onunla karşılaşırsın. Ancak, unutmayalım ki insan ne aynaya bakan ne aynadan bakan kendidir. İnsan, aynaya bakan kendiyle aynadan bakan kendinin tanışıklığıdır. 
 
Aslında her şeyimiz doğayla ve diğer insanlarla olan ilişkimizdeki içe ve dışa dönük bilinçli değişim uyumu kadar anca uygarlık değerimizi yükseltir… Muharrem Soyek)
***
 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..