Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mart '11

 
Kategori
Deneme
 

Değişim

Değişim
 

netten...


Gazete okumayı tüm sayfaların artık 3.sayfalara benzemesiyle bıraktım. 

Etini açıp göstererek kendisini güzel sanan, reklam piyasasının bedenini ticari bir meta olarak kullanmasına izin veren kadınların, savunmasız kadına, çocuğa el kaldıran, taciz ve istismar eden ortalıkta erkeğim diye gezinen tiplerin haberlerini görmekten bıktım… 

Kalitesiz, samimiyetten uzak, çıkarcı siyasetten, doğruyu yansıtmayan ve taraflı ekonomik haberlerden de… Birkaç program ve dizi haricinde televizyonlar da yukarıdaki örneklerden kat be kat berbat olduğundan izlenesi değil… 

Bu tahammülsüzlüğüm bireysel mi diye düşünürken çevremde ve ailemdeki çoğu insanın benimle hemfikir olduğunu görüyorum… “Eskiden” diye başlayan iç çekerek devam eden cümleler(cümlelerim) çoğalıyor. İşin en acıtan kısmı da artık hiçbir şeye şaşırmamam…”İnsanın olduğu her yerde her şeyi bekleyeceksin” demişti bir büyüğüm… Bunu zamanla da tecrübe edebiliyorsun zaten. 

Her devirde toplumu irite eden olaylar, insanlar olmuştur muhakkak, ama son yıllarda hızla insani değerlerimizi yitirmeye başlamamızın en büyük suçlusunu “para” olarak görüyorum. Güç ve iktidarın tüm kişisel becerilerden, tüm yetilerden, eğitimden, emekten bile üstün tutulduğu bu kapitalist düzen gün geçtikçe bizi esiri yapmaya devam etmekte. 

İktisat biliminin doğmasına sebep sav “kaynakların kıt, ihtiyaçların sonsuz” olmasıdır. İnsanların artık doyumsuz ve aç gözlü olmaları da bu kıtlık korkusu yüzünden midir? Ya da bazı insanlar tüm insani duygu ve becerilerinden yoksun olduğu için kendisini sadece maddi olarak güçlü olduğunda – olacağında mı değerli hissedecektir? 

Az ile yetinen, vicdanı hür ve rahat, kültürüne sahip çıkan, sadece insanlara değil, doğaya, hayvanlara, tüm canlılara saygı ve sevgi duyan insanlar ne kadar da azınlıkta şimdi değil mi? Olmasın gereken tüm vasıflar şimdi erdemmiş gibi… 

Bu maddi-manevi çıkarcılık tüm ilişkilere yansımış maalesef… Aşkı eski şiirlerden, şarkılardan dinliyoruz bir masal gibi… Bir ütopya… Günübirlik ilişkilerin adı oldu aşk….O da tüm saf insani duygular gibi şekil değiştirerek çürümekte… 

Oysa Fuzuli’ye göre aşık bir pervaneydi hani… Nasıl pervane ateşi görünce kendini o ateşte yakmak isterse aşık da kendini aşka atıp öylece yanmalıydı… İlahi ya da beşeri… Şimdi var mı böyle aşklar... Yaradan’a bile şartlı yaklaşmıyor muyuz? Ben sana ibadet edeyim de sen de benim günahlarımı bağışla… 

Kapitalist çarkın kocaman, çirkin dişlilerinde ruhlarımız çiğnenip bir kenara tükürülmeden durup düşünmeliyiz… Ne götürebileceğiz son yolculuğumuzda yanımızda? 

Bâki’nin şu satırlarında dediği gibi; 

Âvâzeyi bu âleme Dâvût gibi sal Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş…  

(Sesini bu âleme Davut gibi sal, çünkü bu kubbede bâki kalan ancak bir güzel hatıra imiş.)  

Sevgi ve daim saygılarımla…  

Dilek Çınar 

 
Toplam blog
: 149
: 1089
Kayıt tarihi
: 24.08.07
 
 

Rakamlardan vakit buldukça harflere bulanan, okuyan, yazan bir mali müşavirim. Anneyim. Hayatı ya..