Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Kasım '09

 
Kategori
Siyaset
 

Değişimin yönü ve meclise ne kadar güvenelim?

Değişimin yönü ve meclise ne kadar güvenelim?
 

http://www.dinodream.com/forum/uploads/ruhibirbanyo/2007-07-29_180814_kukla_oynatan_baba.jpg


Milletler, egemenliklerini geçici bile olsa bırakacağı meclislere de gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile istibdat yapabilir ve bu istibdat, bireysel istibdattan daha da tehlikeli olabilir. Bunun için meclisler belli ve sınırlı zamanlarda yenilenir ve bu sayede ulusal egemenlik daha güvenilir esaslara ve koşullara bağlanmış olur.

Bu söz Atamıza ait ve sanki bu günleri görerek söylemiş bu sözü.

General Alexiy Karnikov Politika isimli Zagrepde yayınlanan bir gazeteye 1989 tarihinde şu beyanatı veriyor.’ CIA ve MI5 1987 yılında Londra da yeni dünya düzeninin saldırganlık anlaşmasını imzaladılar. Times anlaşması. Buna göre belirlenen iki odak var. Biri Doğu Avrupa’nın merkezi olan günümüzdeki Yugoslavya, öteki Mezopotamya, Irak ya da Türkiye. Önce Yugoslavya ve Mezopotamya’daki etnik gruplar harekete geçirildi. Yugoslavya bölündü. Sonra sıra Iraka geldi ya da Türkiye ye. ABD tabi ki Irak’ın toprak bütünlüğüne saygılıyız diyor. Ama Yugoslavya içinde aynı şeyi söylüyordu. Times anlaşması uyarınca ABD ve İngiltere Irakta istediklerini yapana kadar savaşacak.’

Abd eski dışişleri bakanı Henry Kissenger Ortadoğu da barış olanakları konulu bir toplantıda Ahmet Ertegün’e ‘Ortadoğu da barış yapmanın en iyi yolu tamamını Türkiye’ye geri vermek ve Osmanlı imparatorluğunu yeniden yaratmaktır’ diyor. Peki buradaki amaç ne olabilir? Acaba Türk ordusunu bu amacı gerçekleştirmek için kullanmak olabilir mi? Kim bilir. Ancak Soros’un sizin en iyi ihraç malzemeniz ordunuzdur sözü önemli. Her halde navlun az olsun diye uzak yerlerden ziyade yakın yerlere orduyu göndermek daha ekonomik olur diye de ekleme yapmasına gerek yok. Sonrası mı? Armut piş, ağzıma düş.

Saldırı ne sadece bize, karşı ne yeni ne de sadece topla tüfekle yapılıyor.

1890 Senesi ile 1900 senesi arasında, Amasya’da 10, Harput’da 9, Dersim’de 2, Diyarbakır’da 3, Ergani’de 2, Muş’ta 1, Siirt’te 3, Van’da 2, Sivas’ta 20 Amerikan misyoner okulu vardı. 1895 tarihinde Anadolu coğrafyasında Amerikalıların 405 okulları ve 19500 öğrencileri mevcuttu. Ve zannetmeyin ki bu işler ezbere, çalakalem yapılıyor. Müthiş bir çalışma, araştırma, değerlendirme, projelendirme faaliyeti var ama tabiî ki gizli. Örneğin bu gün Anadolunun geçmişi, doğal kaynakları, halkın kültürü, dini inançları, etnik yapısı vb hakkında müthiş çalışmalar yapmışlar. Bu çalışmalar çoğunlukla bilimsel, araştırmacı, tarihçi vb kılıfları altında yapılmıştır. Bu gün dahi yazılan pek çok kitap için yapılan alıntı ve kaynaklar o dönemdeki yabancıların çalışmaları üstüne temellendirilmektedir.

Kaunt Trusveskar isimli bir Rus şöyle diyor o tarihlerde. ‘Her Avrupalının gizli arzusu, dünyanın bütün halklarının kimliksizleştirilmesi ve tüm özgün kültür kimliklerinin sadece bir tanesi, yani Avrupa kültürü hariç yıkılmasıdır. Bu kültür, Avrupa kültürü, evrensellik iddiasında olup öteki kültürleri ikinci sınıf konumuna sokmak istemektedir.’

Toplumlar ve gençler değişik akımlardan her zaman etkilenmiştir. Ancak günümüzde geliştirilen teknikler, propaganda çalışmaları , taktikler, ve eldeki araçlar sayesinde toplumları hatta bütün dünyayı şekillendirmek yönlendirmek daha kolay olabiliyor.Dünyanın her hangi bir yerindeki ürün, akım, reklamlar ve tanıtımla anında salgın gibi tüm dünyayı etkisi altına alabiliyor. Eğer bu gidişata karşı kendi kültürünün varlığından bahsedersen çağdışı ve gerici yaftası takılıyor boynuna. Yani bazılarının çağdaşlık algı dün İngilizcilik, Almancılık iken bu gün küreselleşmeci, globalleşmeci oluyor. İçeriğine bakmadan sınırları kaldıralım, küreselleşelim , globalleşelim, devletçilik nedir bırakınız yapsınlar korosuyla üzerinize abanırlar. Ama olay kendileriyle ilgili olunca en müdahaleci, korumacı, devletçi olan devletlerin yine kendileri olduğu gerçeği ise hiçbir göze gözükmüyor.

Konuyla ilgili olarak Atilla İlhan’ın şu şözleri unutulmamalı bence. (Bahsedilen dernek anadoludaki yetim ve öksüz çocukların eğitimini üstüne almak isteyen misyoner bir dernekle ilgili.)

" Mustafa Kemal Paşa'nın 1921 senesinde Amerikalıların Şarki Karip yardım derneğinin bize sunduğu imkanları reddetmesi son derece yerindeymiş, çünkü onlar başından itibaren aynı maksatlarla aynı şeyleri yapıyorlar, zaman içinde değişiyormuş gibi görünüyorlar, zaman içinde değişmiyorlar. Değişme aslında çok önemlidir, değişim aslında hayatın temeli ve diyalektiğin köküdür, diyalektik değişmeyle izah edilir yalnız bir nokta çok önemli, değişme iki yönde olur: Birisi ileriyedir, ileriye olan değişme gelişmedir, yükselmedir, bu Mustafa Kemal Paşa'nın bize gösterdiği yoldur, öteki geriye doğru gelişmedir, geriye doğru gelişme yozlaşmadır, yozlaşırsanız o zaman "Ben Değiştim" der, onların sizin için sivrilttiği kazığı yersiniz!!!!." 19.06.2004

 
Toplam blog
: 166
: 1969
Kayıt tarihi
: 30.09.06
 
 

Sıcak bir Ankara yazında, 1975 yılında doğmuşum. İlk gençliğim Ankarada geçti. Üniversite yılları..