Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ekim '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Deli coşku

Deli coşku
 

Herkes sürekli bir şeyler isteyip durur. Anneniz ve babanız sizden sürekli onların küçük kızları olmanızı isterler mesela. Patronunuz canınız çıkıncaya kadar çalışan ne ekmek ne su isteyen bir robot olmanızı. Sevgiliniz sürekli onunla ilgilenin ister. Arkadaşlarınız onları unutmamanızı, onlarla sürekli birlikte olmanız beklerler. Bu istekler bitip tükenmez. Sen onların ortasında sürekli oraya buraya çekiştirilip durduğunu hissedersin ve hayat böyle devam eder.Dengeni bulamazsın.

Eh elbette bir de senin de kendinden istediklerin vardır. Okunacak kitaplar masanın üzerinde yığılır mesela, her gün gazeteleri didik didik okumak istersin ama zaman yetmez. Televizyonda tartışma programları vardır ama uykusuzluktan gözlerin balon gibi şişmiştir açık tutamazsın. Bu arada vizyona yeni filmler girer çoğunu kaçırırsın. Ya da daha sonra evinde izlemek üzere ertelersin. Hiç bir şeye yetişemezsin. Gece yatağına yattığın vakit "bugün ne yaptım neden zaman yetmedi?" diye düşünürsün oysa elle tutulur birşey yoktur yaptığın. Yine bir şeylere geç kalmış, yine bir şeyleri ertelemiş, yine pestil gibi eve dönmüşsündür. Oysa hayat geçiyordur zaman dört nala ilerliyordur. Senin elinde olansa bir hiçtir. Ya da öyle sanırsın...

Hep kararlar verilir. Zamanımı daha iyi kullanacağım, planlı programlı olacağım diye. Oysa kendi kendine verilen sözlerin bir çoğu gibi onlarda tutulmaz çoğu zaman. Bunu bilirsin. Yine de ajandana, Bridget Jones gibi, bir dolu madde yazarsın ama hiç birinin yanına yapıldı işareti koyamazsın. Zaman geçer gider. Sen geçip gidemezsin. Öylece bulunduğun noktada bir ağaç gibi dikilir durur ve aklının başına gelmesini beklersin. Oysa aklın başındadır hiç bir yere gitmemiştir. Sen sadece kendine bir bahane yaratıyorsundur. Ve bunun adının Bahane olduğunu bile bile ona sığınıyorsundur.

Hayat bu diye karar verdiğin noktaya geldiğinde ise herşey bitmiş, kaderin yazılmıştır. İşe gidersin eve dönersin. "Çok yorgunum" diyerek kendini yatağa atarsın. Ertelersin. Sonra ertelediklerini unutursun. Plan yaparsın. O planları çöpe atıp yenisini yaparsın. Hiç bir maddenin yanında yapıldı işareti koyamazsın. Öfkelenirsin. Sayfayı yırtarsın. Aklın başına ne zaman gelecek diye düşünürsün. Bir kahve içersin kahve içerken kararlar verirsin. Ve bu böyle sürer gider. Sen ise hayat böyle sanırsın...

Oysa bilmezsin ki hayat planları hep alt üst eder. O senin yaptığın plana hiç bir zaman uymaz. Tek yapman gereken ruhunun isteklerini bilmektir. Enejini coşkuya çevirmektir. İstek ve coşku bir araya geldiğinde plan kendiliğinden işler zaten. Ruh adım atmaz o zaman, sıçrar. 24 saatin aslında ne kadar uzun olduğunu gösterir sana. O kısacık sandığın zaman dilimine her gün yeni bir dünya sığdırabileceğini. Her gün yeniden başlayıp uzun çok uzun mesafeler kat edeceğini.

Bu yüzden planlar değildir esas olan. Esas olan ruhunun o deli coşkusudur. Gerisi ise kendiliğinden gelir zaten...

RESİM: Diego Rivera

 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..