Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '21

 
Kategori
Edebiyat
 

DELİ VELİ

Memleketimden İnsan Manzaraları: 315

 

DELİ VELİ

 

                “Okuduğumuz kitap,

bir yumruk gibi tepemize inip

 bizi uyandırmıyorsa, neye yarar?”

                                               KAFKA

 

Ne insanlar var; şu dünyada!

                Bırakın dünyayı, ne insanlar var; bizim ülkemizde!

                Neden mi böyle söylüyorum?

                Bakın, anlatayım:

                Bir hafta kadar önce, şair bir arkadaşım aradı. Telefonda konuştuk; beş-on dakika. Bir üzüntüsünü paylaştı:

                Bu yılbaşında, üç şiir kitabı birden yayımlandı; birer hafta ara ile.

                “Tabu Yıkım Çalışmaları” ile “Tabu Tespit Çalışmaları” adlı ilk ikisini alıp okudum da “Sen Niye Bu Kadar Güzelsin?” kitabına ulaşamadım henüz.

                Okuduğum iki kitap da çok çarpıcı ve düşündürücü şiirlerle dolu. Her şiiri okuduktan sonra, “Doğru, gerçek… İyi de, ben neden düşünemedim bunu; bugüne kadar?” diye sorup durdum kendime.

                Şairimizin edebiyat fakültesi sınıf arkadaşlarından biri, güney illerimizde yaşıyormuş. Yıllarca liselerde edebiyat öğretmeni olarak çalıştıktan sonra emekli olmuş.

                O arkadaşına telefon etmiş. Karşılıklı hatır sormadan sonra, şöyle bir konuşma geçmiş aralarında

                -      Arkadaşım, ev adresini verir misin; bana lütfen.

  • Niçin istiyorsun ki?
  • Üç kitabım yayınlandı. Onları göndereceğim sana.
  • Gönderme!
  • Şaka yaptın sanıyorum.
  • Hayır, şaka değil, çok ciddiyim; gönderme.
  • Pekiyi, neden?
  • Ben kitap okumuyorum artık.

                                       *** *** ***

                Bir edebiyat öğretmeninin böyle söylemesine şaşırmış, sevgili dostum:

                 “Olacak şey mi bu? Para pul istediğim yok. Armağan olarak gönderiyorum. Kendisi okumasa bile, okuyan birine hediye edebilirdi. O’nun adına ben utandım. En azından saygısızlık değil mi, bu yaptığı?” diye dert yanıp durdu.

                Mademki soruldu, söyleyeyim düşüncemi:

                Hayır, saygısızlık değil, arkadaşın davranışı; sevgili dostum.

                Yıllarca çalışıp emekli olmuş, sınıf arkadaşın. Onca öğrenci yetiştirip yorulmuş elbet. Dinlenmek hakkı değil mi, şimdi O’nun?

                Hatalı olan sınıf arkadaşın değil, sensin! Sen de emekli olduğuna göre, niçin televizyondaki dizileri izlemiyor da şiir yazıyorsun?

                Kime ne yararı var; bu şiirlerin? Boşu boşuna kalem ve kâğıt harcıyorsun! Müsriflik değil mi bu? Yayınevleri, çok ünlüler dışındakilerin kitaplarını yayınlamadıklarına göre, birçok şair ve yazar gibi, kendi cebinden para vererek bastırıyorsun sen de. Yalan mı?

                Bir de bu kitapları, arkadaşlarına posta ya da kargo ile ödemesiz gönderiyor; ayrıca gönderi ücretini de cebinden ödüyorsun. Yazık değil mi sana?

                Sınıf arkadaşın olan emekli edebiyat öğretmeni bunu bilmez mi sanıyorsun? Seni ikinci kez zarara uğratmamak için, “İstemem; hayır, gönderme!” diyor.

                Bazıları “kaba, görgüsüz ve saygısız” olduğunu düşünebilir; bu meslektaşının. Oysa ne kadar kibar ve ince düşünceli!..

                Telefon görüşmeniz biter bitmez, ne yaptığını tahmin edebiliyorum; o değerli edebiyat öğretmeninin:

                İnterneti açmıştır hemen. Sevgili sınıf arkadaşı Sabri Galip Nakipler adını yazıp yeni yayımlanan o üç kitabın nerede satıldığını araştırıp öğrenivermiştir.

                Kendimi O’nun yerine koyup ben yapıyorum aynı işlemi:

                Sözgelişi, kitapyurdu.com’u tıklayıp senin adını yazınca, 6 kitabın olduğunu gördüm. Bu yıl yayımlananlardan başka üç kitabın daha görünüyor:

  • Çayı Koy, Geliyorum
  • Sırılsıklam, Yapayalnız, Çırılçıplak
  • Hasret Kapımda Gardiyan

Ayrıca şunu da öğreniyorum. Bu üç kitap satışta değil. Tükenmiş olsa gerek.

Satışta olan yeni üç eserin kapak fotoğrafları verilmiş. Sırasıyla:

  • Sen Niye Bu Kadar Güzelsin?
  • TABU Yıkım Çalışmaları
  • HASAR Tespit Çalışmaları

Üçünün toplam fiyatı 40 TL bile değil…

Söz kitaplardan açılmışken, Umut Peşinde adlı özyaşamsal romanını çok beğendiğim

yazar Esat Yavuztürk’ün yeni çıkan “Deli Veli” romanından da söz etmek isterim.(*)

                Siz ne düşünürsünüz bilmem de, “deli” denen birçok insanın, aksine çok akıllı olduğunu gördüm ben. Yazarımızın roman kahramanı “Deli Veli” de öyle… Yeter ki, ezberlerinizi ve önyargılarınızı bir yana bırakarak dinleyin O’nu.

                Deli Veli, yalnızca bizim ülkemizde değil, dünyada neler olup bittiğini de öyle güzel anlatıyor ki!..

                Kahramanımızın özgürlük mücadelesi, görünmeyen güçlerce yok edilmeye çalışılır. Ama O, yılmadan direnir de direnir. İşte bu destansı direnişin romanıdır; bu kitap.

                Deli Veli, bir hayal ürünü değil. Dün olduğu gibi bugün de var onlar. Bizim ülkemizde de var, başka ülkelerde de… Derin bir saygı duyuyorum; onlara ben.

                İzninizle, girişteki özdeyişi yineleyeyim burada:

                “Okuduğumuz kitap, bir yumruk gibi tepemize inip bizi uyandırmıyorsa, neye yarar?”

                Sabri Galip Nakipler’in TABU Yıkım Çalışmaları ile HASAR Tespit Çalışmaları gibi, Esat Yavuztürk’ün bu yeni romanı da böyle bir kitap işte!

 

                                                                                                                              Hüseyin Erkan

                                                                                                       huseyinerkan.antalya@gmail.com

------------------------------------------------

(*) Deli(?) = Veli(!): Esat Yavuztürk, Dorlion Yayınları, e-posta: dorlionyayinlari@gmail.com

 
Toplam blog
: 100
: 88
Kayıt tarihi
: 19.02.20
 
 

1942'de Antalya'ya bağlı Akseki ilçesinin Gödene (Menteşbey) adlı kuş uçmaz kervan geçmez bir köy..