Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '09

 
Kategori
Deneme
 

Delinin hatıra defterinden notlar 6

Delinin hatıra defterinden notlar 6
 

...


...

Hava iyiden iyiye soğumuştu. Ama arka arkaya içtiğimiz rakılar üşümemizi engellemişti. Belki de üşümemizi engelleyen içimizdeki yanar dağların lavlaryıdı. Rüzgar, dalgalar ve yakamoz söylediğimiz türkülere eşlik ediyordu. Yakamozlar uzun floresan lambalar gibi denizi ve içimizi aydınlatıyordu. Uzadıkça uzayan bir sessizlik, etrafımızı sarmış gibiydi. Dost ve ben ikinci yetmişlik rakı şişenin diplerinde dolaşmaya başlamıştık ve üzerimizden duygu yağmurları sel gibi akmaya başlamıştı. Nerdeyse birbirimize sarılıp ağlayacaktık ama bizi tutan ve adını koyamadığımız bir şeyler vardı. Gözyaşlarımız içimize akıyordu. Birkaç damla gözyaşı gözlerimizden süzülmüştü ama biz saklamıştık gözyaşlarımızı. Erkekler ağlamaz saçmalığına inanmıyorduk ama yine de gözyaşlarımızı saklama ihtiyacı hissetmiştik. Puslu havayı dağıtmak için sözü aldım elime…

-Dost biliyor musun bir yaz yolum Bodrum’a düştü. Biliyorsun yollar düşüp kent kent gezmeyi severim. Genelde yalnız yolculuk ederim. Ama bu sefer bir arkadaşımla gittim. Senden iyi olmasın, o da çok sevdiğin bir dostumdur. Vurduk çantalarımızı sırtımıza, düştük yollara. Kimi zaman bir kamyon kasasın da kimi zaman bir araba da, artık ne bulduysak onunla Bodrum’a kadar otostopla gittik. Görsen ne ilginç ve güzel insanlarla tanıştık. Ne yol hikayeleri anlattılar bize. Bir ara anlatırım.

-Bilmez miyim, deli yüreğime söz geçiremeyip az mı yollar düştüm.

-Bodrum da, daha önce yer ayırttığımız otelle yerleştik. Ama inan bir gece bile doğru dürüst yatmadık otelde. Gerçi oteldeki insanlarla hemen kaynaştık, arkadaşlar edindik. Her gece, tanıştığımız o insanlarla uzun sohbetler yaptık ve Ayla Dikmen, Ayten Alpman, Melihat Gülses ve Belkıs Özener eşliğinde rakı içtik.

Dost birden Ayla Dikmen’in “<ı>Aşk Defteri” adlı şarkısını söylemeye başladı...

<ı>Açtım aşk defterimi
Hatırladım sevdiklerimi
Her birisi bir başka alemdi
Aramadım o günlerimi

İlk sevgilim hangisi
Nasıl yaktım bunca ateşi
İnanmazdım görmesem karşımda
Aşk tüten bu yüzleri

Kimi ağlattı beni kimi güldürdü
Kimisi hiç sevmedi sever göründü

Açtım aşk defterimi
Canlandı hatıralar
Gülen resimlerin arkasından
Aynı sevgili bakar

Unuttum geçmişler
Unuttum o günleri
Eski sevgilileri

<ı>

<ı>(Söz: Fikret Şeneş / Müzik: Ayla Dikmen – 1974)

-Gece saat 12’e doğru herkes uyumaya gider ve biz sabaha kadar Bodrum da dolaşırdık. Otelimiz Bodrum’un biraz dışında olduğu için ve 12’den sonra araç olmadığı için yine otostopla gider gelirdik. Bir gece yine gece saat 5’e kadar dolaştıktan sonra otelle doğru yolla çıktık ama hiçbir araç bizi almadı. Bodrum’un üst tarafındaki benzin istasyonun önün de beklemeye başladık. Üşümeye de başladık. Ne yapalı derken arkadaşım halay çekmeye başladı. Ben de kalkıp elimi attım omzuna ve gece saat beş de, sokak da halaya durduk.

-Güzel bir tatil geçirmişsiniz. Neyse, anlatmaya daha sonra devam edersin, hadi türkü zamanı, al eline sazını ve bana bir türkü söyle.

Aldım elime sazımı ve Cevdet Bağca’nın <ı>“Ömrümüz” adlı türküsünü söylemeye başladım.

<ı>Yokluğu da varlığı da bölüştük
Dost omzuna omuz verdik dövüştük
Payımıza acı düştü gülüştük
Ömrümüz sular gibi
Ömrümüz rüzgar gibi
Ömrümüz dağlar gibi
Geçti ömrümüz

<ı>Dil bilmeze dil olup da söyledik
Yol bilmeze yol olup da söyledik
Dağları yol güneşi yar eyledik
Badem çiçekleri gibi ömrümüz
Ömrümüz sular gibi
Ömrümüz rüzgar gibi
Ömrümüz dağlar gibi
Geçti ömrümüz

Türküler Dostu çok etkiliyordu. Yine tarifsiz kederler kaplamıştı yüzünün atlasını, hüzünlerle sarmaş dolaş, önümüzde uzayıp giden denize bakıyordu. Ama bakışları deniz delip geçiyordu.

-Hayırdır dost yine nereler gittin bensiz.

-Ben hiç terk etmeyen geçmişe ve anılara gittim bir an. Bunun suçlusu o türküler ve senin hüzün rengindeki acılı sesin. Şimdi de bir şiir istiyorum.

Bunları söylerken bir an gülümsedi ve elini dost sıcaklığı ile omzuma koydu.

<ı>ZAMAN KEKEMEYDİ <ı>
Gün bitti, elindeki güller de soldu
anımsanacak neler kaldı bugünden
paylaşılmış olan nelerdi sımsıcak
belki bir türkü söyleriz geceye karşı
saçlarını tarazlayan bir şafak olur

Zaman kekemeydi ve tarihe sızan
soytarılar gördük genç ömrümüzde
ölüm peşimize düşende bir göçebeydik
suretimiz ağardı kurulan darağaçlarına
bütün sığınaklar uçurumlara açılırdı

Rüzgâr suyu soğutsun su terli bedenlerimizi
ve aşkı düşünelim biz, destan yalnızlıkları
konuşursak akşam olur ve yine yağmur yağar
gidersek gülüşler azalır buralarda
kim bulur kayıp adresteki dostları

Bir karanlığa bakıyorum bir de zamana
ay büyüyüp bir gül oluyor ellerinde senin
ve ancak yeni bir yorumu oluyor aşkın
saçlarından sızan bu karanlık yağmur
ayın çağıltısıyla tutuşuyor begonyalar

Saçlarındı diye düşünüyorum ömrümüzü
çözdükçe savrulan rüzgârdı saçların
ve ikide bir aklıma düşüyor aynı soru
-Aşkı bilmiyorsam nasıl değiştiririm
kendimi, seni ve bütün dünyayı..
……………………………………….Ahmet Telli…………….

-Şem ve Pervane’yi bilir misin

-Tam olarak bilmiyorum ama sanırım sen anlatacaksın demi Dost.

- Şem ve Pervane: Aşkın sureti ateş, sırrı yakmaktır. Ve yanmak manasında, aşkın en esaslı ateş öyküsü Pervane'ye aittir. Ki nerde bir ateş varsa, onun etrafında ölesiye dönen bir Pervane vardır. Ateş bir gül gibi açılır ona, bir güle eğilir gibi ateşe boyun eğer Pervane. Tutuşur, yanar ve aldanışını ölerek tamamlar. Ama aşkın acı öyküsü değildir bu. Bilakis, yana yana ölmek aşığın en zevkli menkıbesidir. Çünkü aşkın ateşle öyküsünde, ölmek, vuslattır. Yanar aşık; varlığı erisin, ikilik kalksın, onda can tek canan kalsın diye. Varlığı eritir ateş; iki yolcusundan aşka bir öykü bırakır geriye. Pervanenin ateşle dansı, aşkın ateşle öyküsüdür bu. Pervane aşk yolunda küle döner. Pervane şem'e yaklaştıkça yanar; ama bu yangınlık sevda okyanusunda yanmak mıdır, ateş ile aşık, aşık'a ateş ne yapabilir ki…

<ı>

… Devam edecek …

 
Toplam blog
: 137
: 1141
Kayıt tarihi
: 14.12.07
 
 

Aklımda sevdiğim şairlerden mısralarla yürüyorum. Yürümeyi unutmuş ve yeniden öğrenen bir çocuk gibi..