Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '12

 
Kategori
Futbol
 

Demeç savaşları ve futbolumuzun ge(tiri)ldği son nokta

Demeç savaşları ve futbolumuzun ge(tiri)ldği son nokta
 

Aziz Yıldırım çıkınca ne güzel herkes bir "oohh" çekmişti derinden.. Artık kimse "kupamı verin" demeyecek, şike mike unutulacak, UEFA ve FIFA korkusu kalkacak, TFF artık futbola ve Milli Takım'a daha çok zaman ayıracak, Yayıncı kuruluş uğruna uyduruktan 6 hafta daha "lig sonu şamatası" düzenlenmeyecek, taraftarlar gerilmeyecek, yavaş yavaş eski sistemine dönecek herşey zannetmiştik.. Ama nerdeee?

Zat-ı şahaneleri 2-3 haftalık "istirahat"ını tamamlar tamamlamaz, kaldığı yerden devam etmeye başladı. Bu beyefendi "küçük dağları ben yarattım" havasından çıkıp, "Büyük dağlar ve okyanusları da ben yarattım" havasına girmiş malesef. Kendi kulübünün divan kurulu toplantısında kendi kulübünün isminden çok Galatasaray'ın adını kullanması, yaşadığı ezikliğin bir ifadesi olsa gerek! Düne kadar "7 sülalesine küfür etmeyen bizden değildir" muamelesi gören Hıncal Uluç'un ( ben kendisini hiç sevmem) 40yıl önceki toy zamanlarında yazdığı bir yazıyı "şike delili" olarak gösterip; hakkındaki yüzlerce sayfalık tapeleri "uydurma" diye nitelemek koskoca bir kulübün başkanına yakıştırılabilir belki. Ama işin asıl acı boyutu "milyonlarca" taraftarının "kuzu" misali her söylenene kafa sallayıp onaylamasıdır! Ben 1976 doğumluyum ve o yıldaki maçı bilmem; amaaaa.. Sayın Fenerbahçe Başkanı!! Lütfen dikkat; Hıncal uluç yazdı diye de şike olduğuna inanmam! Hıncal Uluç aynı iddiaları sizin savcılık soruşturmanızda ve davanızda yer alan maçlar için de söylerken bu şekilde kabullendiniz mi? Onu da öğrenmek isterim!

Fenerbahçeli okuyucular sabırsızlanmasın; daha Galatasaray'a da geleceğim.. Ancak fitili ateşleyen Aziz Yıldırım olduğu için önce ordan başlamak gereği hissettim!

Şu 1 milyon doların hikayesine gelelim. Bilindiği üzere Adnan Polat bu davada "kendisini aklamaya yarayacak" belgeleri mahkemeye sundu ve dava düştü haliyle! Keşke Aziz Yıldırım bunları konuşmadan önce davanın durumunu bir sorsaydı! Beraatten 2 ay sonra Türkiye'ye gelen Song'un gelişinde bir bahane aramasaydı! Beraat edilmiş; düşürülmüş bir dava için "2 ay sonra" belge getirmek aklı başında bir kişinin işi olmayacağı gibi; aklı başında bir kişinin buna inanması da beklenmez!

Kaldı ki daha önce de yazdım; 2006'dan beri Aziz yıldırım hep aynı türküyü söylüyor: "Konuşursam yer yerinden oynar". 3 Temmuzdan beri gerek avukatları aracılığıyla, gerek yönetici arkadaşları aracılığıyla konuşuyor kendileri ama; hala "hissedilebilir" bir sarsıntı oluşturamadı! Zaten 2006'dan beri "var olduğu iddia edilen" bilgi ve belgelerin neden bu güne kadar saklandığını da ben anlayamıyorum; anlayan da varsa bir zahmet izahını bekliyorum. Cehalet işte; kusuruma bakmayın. Sahi; bir an kendinizi 2006'daki Aziz Yıldırım'ın yerine koyun! Sezon boyu her türlü çileyi çekmişsiniz, tonlarca yatırım yapmışsınız, futbolcularınızın 1 lira alacağı kalmamış.. Ama son maçta sözüm ona "rakibinizin verdiği teşvik" yüzünden şampiyonluğu kaybediyorsunuz! Şampiyon olan takım ise futbolcularına ve hatta çalışanlarına gırtlağına kadar borçlu, kadrosunda "yıldız" denilebilecek bir futbolcusu olmayan, 35'lik Hakan Şükür'den medet uman, antrenörsüz GS.. Hazmetmesi zor tabi! Bunun hemen 1 ay sonrasında da "sözde" bu teşvik belgeleri elinize geçiyor!!! Neden 2012'yi beklediniz diye sormazlar mı? O tarihte yasa yoktu demeyin; kolayı var.. TFF'nin yasası yoksa UEFA'nın var, FIFA'nın var! Kusura bakmayın ama artık külahıma anlatın geri kalanını!

Aziz Yıldırım almış hızını durmak bilmiyor! Kendi kendini aklayabilme maharetinden yoksun olsa gerek ki; kulüpler birliği denen zırvadan ve "içerden atadığı" TFF'den kendisini aklamasını bekliyor! Sayın Aziz Yıldırım; Sizin suçladığınız Adnan Polat'ı kendi kulübü dahil hiç kimse aklamadı! Sizin şikayet edip suç duyurusunda bulunduğunuz mahkeme akladı! Size düşen de; yargılandığınız mahkemede aklanmaktır!

Sırf aklanmak uğruna "Anadolu kulüplerini" tehdit etmeniz; bugüne kadar oluşumunda en büyük pay sahibi olduğunuzu söylediğiniz (ki söylediklerinin sadece bu kısmına katılıyorum) havuz ile tehdit etmenizin ne demek olduğunu yazmaya hem terbiyem; hem de basın ilkeleri ve RTÜK kuralları el vermiyor ne yazık ki!

Elbette ki havuza giren istediği zaman da; karşılığında olabilecekleri göz önüne alıp havuzdan çıkabilir! Buna da kimsenin itirazı olmaz! Ancak tehdit ederek "ya beni aklarsınız ya da çekilirim" demek futbol gibi "üst düzey şirket ortaklaıklarında"; ya "tükürdüğünü yalatır " insana ya da ciddi zarara uğratır.

Gelelim olayın Galatasaray boyutuna! Galatasaray'ın ilk açıklamasında "malum zat'ı muhatap almayız" türünden ifadeler oldukça kışkırtıcı! Bunun yerine GS yönetimi ve başkan Ünal Aysal; "Hakkımızda kullanılan ifadeler, futbol adına üzüntü vericidir. Hiçbir dayanağı olmayan bu iddialarla Galatasaray yıpranmaz; aksine daha da güçlenir. Oysa tam teri bir şekilde bu ifadeleri kullanan şahıslar ve kurumlar küçülmeye mahkumdurlar. Sayın Aziz Yıldırım ve yönetiminden; bundan sonraki konuşma ve demeçlerinde kulübümüzün adını kendi kulüplerinin adından çok kullanmamalarını rica eder; bir kez daha kendisine geçmiş olsun dileklerimizi iletiriz" mealinde bir açıklama yapsaydı ortam daha fazla gerilmeden herkesin gazı alınmış olurdu. Bu noktada Galatasaray yönetiminin düştüğü bu çok büyük hatayı görmemezlik olmaz elbette! Bu açıklama baştan sona hatadır ve Aziz Yıldırım'ın konuşması kadar olmasa da gerginliğin artmasında yüksek pay sahibidir!

Ancak bundan sonra Fenerbahçe'nin resmi sitesinden yayınladığı açıklama, Fenerbahçe yönetiminin "kültür ve ahlak" seviyesi bakımından nerelerde olduğunu açıkça göstermeye yetmiş ve artmıştır bile. Keskin sirke küpüne zarar misali; açıklama da sürekli "edep ve haya"dan bahsedilirken; "edepsizlik" ve "hayasızlık" yapıldığını hiçbir yöneticinin görmemiş olması en vahim boyutudur olayın! Galatasaray; Aziz Yıldırım'ın "havuzdan çekiliriz" tehdidini kaale almamış; tamamen 1 milyon dolar ve Hıncal Uluç'un yazısı endeksli konuşmaya "kibar olmayan" ama aynı zamanda "edepsizce ve hayasızca da olmayan" bir açıklama ile cevap vermiştir. Keza; havuzun dağılmasından en az zararı görecek kulüp gün itibariyle Galatasaraydır! Bu yüzden bu ahlaksız tehditin Galatasaray'ı ilgilendiren en ufak bir boyutu yoktur!

Bütün bunlar olurken TFF'nin olayları seyreden polis misali tam sular durulmuşken çıkıp da etliye sütlüye dokunmayan, Aziz Yıldırım korkusu menşeili açıklaması ise futbolumuz adına "ibret verici" bir durumdur! Göreve geldiği andan itibaren zat-ı şahanelerinin her isteğini birebir yerine getiren -Bkz. 58. madde değişikliği, Etik kurul raporu değişikliği, Tahkim kurulu kararları, alınan-alınamayan-verilen paralar ve "maç sonuçları"na rağmen "sahaya yansımayan şike" kararları- TFF oyununa kaldığı yerden devam edip; Aziz Yıldırımı "incitmemek" adına böyle bir açıklamayı reva görmüşler; lütfetmişler!

Eeee, Kemal efendi; yani sonuç ne? derseniz..

"Havuzdan çıkarım deyip de çıkmayan namert olsun" derim başka da birşey demem! Eğer sözünü tutarsa; kendisini ve Fenerbahçelileri enterese etmese de Aziz Yıldırım gözümde bir değer kazanır! Ancak daha önce 4 defa "gidiyorum" deyip, 4 defa geri dönen birisinden de bunu beklemek pek mantıklı gelmiyor bana! Şimdi Cav Cav ve Demirören oturup; Aziz Yıldırım'ı nasıl aklayacaklarını düşünsünler bakalım!  gibisinden bir açıklama yapsaydı mealinde.

 
Toplam blog
: 93
: 585
Kayıt tarihi
: 27.01.09
 
 

Elektronik ve haberleşme mühendisiyim. Galatasaray taraftarı; evli; 1 erkek çocuk babasıyım. ..