Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '15

 
Kategori
Güncel
 

Demirtaş takiye yapıyor

Demirtaş takiye yapıyor
 

Geçtiğimiz yıl ilk defa halk tarafından seçilecek olan Cumhurbaşkanlığına aday olmasıyla beraber sert ve tehditkâr üslubunu değiştiren, bunun yerine uzlaşıcı, sempatik ve barışçıl bir görüntü sergilemeye başlayan terör örgütü PKK’nın meclisteki temsilcisi HDP’nin eş genel başkanı Selahattin Demirtaş üzerine yapışan bu tavrını sürdürmeye çalışıyor.

HDP eş genel başkanı Figen Yüksekdağ’ın  “Biz sırtımızı Rojava’ya, Kobani’ye, PYD’ye, YPG-YPJ’ye dayıyoruz” ve HDP Hakkâri milletvekili(!) Abdullah Zeydan’ın bir televizyon programında “PKK sizi tükürüğü ile boğar” sözleri kamuoyu ve Parti içerisinde tepkileri üzerine çekmesi. PKK’nın Temmuz ayı başlarında terör eylemlerine hız vermesi, Suruç olayı ardından güvenlik üçlerine karşı artan terör saldırıları karşısında TSK’nın Kandil’de PKK kamplarına ve yurt içinde terör örgütü mensuplarına yaptığı operasyonlar ile zor günler yaşayan HDP Eş genel başkanı Selahattin Demirtaş. Bir taftan ABD, Avrupa ve Bürüksel’den TSK’nın PKK’ya yapılan operasyonları durdurması için destek peşine koşarken diğer taraftan da son günlerde ısrarla PKK’ya “Türkiye’ye karşı elinizi tetikten çekin” TSK’ya da “operasyonları durdurun” çağrısında bulunuyor.

Terörist cenazelerinde katılan, ancak terör örgütünün asker ve vatandaşlarımıza karşı yaptığı her saldırı ve katliam sonrasında hiçbir şey olmamışçasına televizyonlarda ve meydanlarda sırıtarak boy gösteren Demirtaş, şimdilerde şehit ailelerine taziyelere gitmeye başladı.

Gençler ölmesin, analar ağlamasın diye dünün savaş çığırtkanlığı yapan Demirtaş, kendi yoldaşlarının kanını akıttığı canını aldığı asker ailelerinin yas evlerinde barış telalığı yapmayı sürdürüyor.

Elbette barışa karşı değiliz. Ahmet Rasim’in de dediği gibi “En kötü barış savaştan daha iyidir

Öncelikle şunu iyi anlamak ve analiz etmek gerekir. PKK ile Türkiye Cumhuriyeti devleti arasında 30 yıldır yaşanan çatışmayı bir savaş olarak adlandırmak, Türkiye sınırları içerisinde bir Kürt devleti kurma hevesinde olan PKK’yı Kürt halkının temsilcisi olarak kabul etmek anlamına gelir.

Oysa PKK ile Türkiye arasında yaşananlar çatışmalar terörist saldırılar ve karşı mücadeleden ibarettir. PKK bir terör örgütüdür. Terör örgütleri bir toplumun temsilcisi olarak kabul edilemeyeceği gibi muhatap olarak da görülemez.   

Demirtaş mensubu olduğu terör örgütünün 32 yıl önce başlattığı önceleri Kürt kökenli vatandaşlarımız ve onların yaşadığı yerleşim merkezlerinde yoğunlaşan baskı, yıldırma, şiddet ve terör olayları ile izlediği sindirme politikasını kısa sürede tüm bölgeye yaymak suretiyle bölge halkını vesayeti altına almış. Sonrasında terör saldırılarını tüm ülke satına yaymak suretiyle 32 yılda 40 binden fazla can alarak güney ve güney doğu olmak üzere Türkiye genelinde yüz milyarlarca dolar Türkiye Cumhuriyeti devletini dolayısıyla milleti zarara uğratmışlar bölgenin gelişmesine engel olmuşlardır.

Halen bölgede yerleşim merkezlerinde özel ve kamu binalarını yakıp yıkmakta, ulaşıma engel olmakta bölge halkına hizmet verecek barajların yapımı sabotaj edilmektedir. Bunlar sadece verilen zararın bir kısmı. En vahimi ise, terör örgütünün siyasal yapılanmasının politikaları neticesinde son yıllarda her ne kadar kabullenmemeye çalışsak da, kısmen de olsa, Kürt kökenli vatandaşlarımız ile bu topraklarda yaşayan Türk ve diğer vatandaşlarımızın arasında kardeşliğin zedelendiğini ayrımcılık demeye dilim varmıyor ama mesafe açılmaya başladığını görmekteyiz.

İşte bütün bunlara sebep sanki Türkiye Cumhuriyeti devletiymiş,  kendilerin savaş dediği Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütünlüğüne kast eden bölme ve terör saldırılarının müsebbibi Devletmiş gibi,  kendi başlattıkları saldırganlığın bitmesi için sözde barış çağrısında bulunarak devleti, operasyonları durdurmaya, terör örgütünü de ellerini tetikten çekmeye çağırıyorlar.

Bakın burada dahi ince bir nokta var. Demirtaş PKK’ya silahları bırakın demiyor (diyemiyor) “ellerinizi tetikten çekin” diyor. Bu bir silah bırakma çağrısı değildir. Geçtiğimiz günlerde yine burada “PKK’nın ateşkes aldatmacası” adlı yazımda derinlemesine anlattığım gibi bu PKK ve hamisi HDP’nin taktiksel bir aldatmacadır.

Her zaman dediğimiz gibi çatışmasızlık ve barışın yolu, savaşı (çatışmayı) başlatan tarafın silahlarını bırakması devletin adaletine teslim olması ile başlar.

İbrahim Halil SİPAHİ

09.08.2015/ADANA

 
Toplam blog
: 100
: 1366
Kayıt tarihi
: 12.08.14
 
 

Adana'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Adana'da Yüksek öğrenimini Konya Selçuk Üniversitesi Eğiti..