Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Eylül '12

 
Kategori
Felsefe
 

Demokrasi dogmatiği

Demokrasinin temel ilkesi olan eşitlikten, kolaylıkla bireyciliğe kayılabilmektedir, demokrasinin karşılaştığı tehlikelerden biri buradan kaynaklanmaktadır. Yani insanlar toplumu ve kendi dışındakileri unutup sadece kendilerini ve çıkarlarını düşünerek toplumun yozlaşmasına zemin hazırlamış olurlar. Bu yaklaşım ile hep kendini ve çıkarını düşünen bireyler ortaya çıkmaktadır. Yoksulluk ve çıkar ilişkisi her türlü bağdan yoksun insan yığınları oluşturur ki zaman içerisinde ne olduğu belli olmayan kitleler yığınına dönüşür ve en küçük bir olayda fitillenmeye hazır barut misali etrafına ve kendisine zarar veren bir yapıya dönüşür.

Bu da demokrasilerin karşılaştığı anarşi ve despotizm tehlikelerini ortaya çıkar ki hiçbir zaman sağlıklı düşünen bireylerden çok kendi çıkar ve menfeatını  düşünen insanlar olma yolunda ilerlerler. Kendimize ait olan değer yargılarını başkalarından üstün gördüğümüzde demokrasinin vazgeçilmezi olan bireyin üstünlüğü ve muhalefetin varlığı ikilemi çatışmış olur. Bu çatışmadan yine zararlı olacak olan demokrasinin şemsiyesi altında yaşayan halk kitleleri olurlar.

Yine demokrasilerde; anarşi, özgürlüğün en aşırı derecede uygulanmasının normal ve anormal sonucu olarak belirir. Aşırı derecede uygulanan özgürlükler diğer bireyleri baskı altına almaktan çok diğerlerinin haklarını da yok saymaktadır.

Muhalefeti yok sayan bir anlayışta ve iktidar kendi gücünün varlığına ve devamlılığına güvenmekle demokratik bir despotizm ile çoğunluğun despotizmi şeklinde kendini ortaya koymuş olur. Çoğunluğun azınlığın haklarını yok sayan ve sadece kendini her şeyin sahibi ve temel taşı olarak gördüğünde muhalefetin protestosu ile karşılaşır ve zamanla bu protestoya gereken olumlu cevap verilmeyip, çözümler üretilmediğinde isyanlara ve başkaldırılara doğru yönelen kitlelerin oluşmasına zemin hazırlanmış olur.

Çoğunluğun despotizmi tek ve merkezi iktidar düşüncesinde dayanak bulur. Çoğunluğun despotizmi, iktidarın koltuğuna yapıştığında her yaptığının doğru olduğu anlayışı ile olayları ve hukuki düzenlemeleri değerlendirdiğinde kendiliğinden yönetimde çözümden çok çözümsüzlükler oluşur. Çünkü muhalefetin de demokratik hakları vardır. Bu haklarını yerine getirirken iktidarın çalışamaz durumuna sokarak var olan düzeni anarşiye doğru yönlendirebilir.

Çoğunluğun despotizmi eşitlik ve yeknesaklık düşüncesinde de dayanak bulur. Çoğunluk kendini diğerlerinden üstün görerek, toplumda ötekiler şeklinde ikilemler ve dualizmin oluşup birbiriyle savaşan bir ortamın oluşması huzur ve saadetin ortadan kaldırılmasına yol açar. Kendi çıkarını düşünen çoğunluk güçleri diğerlerini bir kaşık suda boğmaya, onları fişlemeye ve yaptıklarını ortaya dökerek onları sindirmeye çalışırlar. Bu da toplumda iyilik ile kötülüğün savaşı olarak kendini gösterir.

Demokrasinin ilkelerinin her yönüyle ortaya konulması, artı ve eksilerinin bildirilmesiyle gerçekleşir. Bunun olabilmesi bilginin önünde de korkuların olmamasına bağlıdır. Korkular ve sindirmeler toplumdaki bireyleri ve insanları sindirme yoluna girmişse kendiliğinden yola çıkanların tökezleme ve kendilerine ait değer yargılarından sıyrılması olarak ortaya çıkmaktadır.

Demokrasinin olumsuz yönlerine gelince; akla her şeyden önce demokrasinin demogojiye açık bir rejim olması, onun insanlar nezdinde ve farklı düşünce ve fikirlerin çarpışmasına zemin hazırlamaktadır. Gerçekten günümüz dünyasında demokrasi “temsili” bir sistem olmak zorundadır. Herhangi bir ülkenin vatandaşı olan milyonlarca insanın doğrudan demokrasiyi uygulaması mümkün değildir. İşte bu zorunluluk sonucunda “temsilciler” belirlenirken, maalesef temsilciliğe aday olanlar, her türlü kandırmacılığa, yalana-dolana başvurabilmekte ve gene maalesef kimi zaman amaçlarına ulaşabilmektedirler. Bu kalabalık kitlenin yönetimde bir araya gelip herhangi bir konuda karar vermeleri mümkün görülmemektedir. Bunun yerine temsilcileri vasıtasıyla yapmaları gerekeni yaptırmaktalar.

Demokrasi bir yaşam felsefesidir ve “vatandaşların” rejimidir. Yani, “yaşadığı toplumda cinsiyet, ırk, dil, din vb. nedenlerle  hiçbir ayrıcalığa tabi tutulmadan tam bir eşitlik içinde olan; hak ve sorumlulukları gene objektif olarak yasalarla belirlenen, özgür insanların” rejimidir demokrasi.“Temsil” demokrasinin çok ufak bir bölümüdür. Aslolan “katılım” ya da “katılma”dır. Yani “siyasal katılımı” içeren bir yaşam felsefesidir. Demokraside vatandaşlar her düzeyde; kendilerini ilgilendiren ya da ilgilendirebilecek olan kararların alınmasına bizzat katılacaklardır.

Demokrasi özümsenecek ilkelerle birlikte vatandaşın rahatını, huzurunu ve fikirlerine değer veren bir yaşam biçimidir. Çünkü insanlar isteklerine kendileri iktidara gelerek veya temsilcilerini meclise göndererek istedikleri yasalar ve düzenlemeleri çıkarmayı kolaylıkla sağlarlar. Bunu yapamadıklarında veya muhalefette kaldıklarında çalışmalarını mevcut olan iktidarı değiştirmekte bulurlar.

Temelde demokrasinin en önemli ilkesi olarak katılımın gerçekleşmesidir. Eğer katılım yetersiz olduğunda ve insanların bir kısmı dışlanarak oluşturulacak bir yönetim anlayışı demokrasi olamaz. Topluma ait olan değer yargılarının yönetim anlayışına yansıması bile demokrasi olarak uygulanması gerekir. Demokrasi sadece yönetim olarak halkın iktidarı olmaktan çok, birden fazla ayakları olan bir yönetim anlayışı olarak kendini ortaya koymaktadır.

 
Toplam blog
: 35
: 1258
Kayıt tarihi
: 17.08.12
 
 

Türkiye meselelerine duyarlı, çeşitli alanlarda yazan ve araştırmayı seven bir eğitimci...T ..