Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '08

 
Kategori
Güncel
 

Demokrasi kazanmadı, Devlet Baba AKP'yi azarladı

Demokrasi kazanmadı, Devlet Baba AKP'yi azarladı
 

Bu seferlik gıyotin gelmedi, ama kafa ile beden arasındaki ilişki sınırlandırıldı


Açıkçası “Demokrasi kazandı” demek bir türlü içimden gelmiyor. Demokrasiyi bu kadar hırpaladıktan, alanını daralttıktan sonra, ona tekrar yaşama şansı verip de “Demokrasi Kazandı” demeyi çok samimi bulmuyorum.

Elbette aksi bir sonuca göre demokrasinin daha lehine bir karar olduğuna şüphe yok. Ama ideal ve pürüzsüz bir demokratik adım sayılabilecek bir karar değil. Bir demokrasi manifestosu hiç değil.

Demokrasi manifestosu nasıl olurdu? Mahkeme tüm değerlendirmelerinden sonra, AKP’nin icraatlarının, sandıkta belirlenen halkın eğilimleri doğrultusunda yapılan siyasi tercihler olduğunu, bu siyasi tercihlerin mahkemelerde yargılanamayacağını dile getirmesi ile olurdu. Biraz daha açıklayıcı olması için, şiddet içermedikçe, her fikrin çoğunluk bulduğu ve diğer toplum kesimlerinin özgürlerine müdahale etmediği müddetçe icrasının mümkün olduğu ifadelerini de ekleyebilirlerdi.

Ama öyle olmadı. Atanmışlar, seçilmişlerin ve seçenlerin siyasi tercihlerini doğru bulmadı, suçlu buldu ve uyardı. Daha karikatürize bir ifade ile, azarladı, fırçaladı, kulağını çekti.

Yazının bu noktasına kadar okuma gayreti gösterenlere bir not eklemek gerekiyor zannedersem. Yazısını okuduğunuz kişi, mahkemenin kararını az da olda olumlu bulmasına karşın AKP’nin birçok icraatından hoşnut değil. Şu ana kadar o partiye de oy atmadı. Zihin dünyasını ise asla paylaşmıyor. Eklemeden edemeyeceğim, zihin dünyasını paylaşmasam dahi, bazı icraatından da hoşnudum. Ama bu hoşnutluk düzeyi hiçbir zaman ona oy verme istencine ulaşmadı.

Peki, neden AKP’nin kapatılmasını doğru bulmuyorum? Çünkü kendi doğrum olmasa da, başkalarının da fikirlerinin çoğunluk sağlayabildiği müddetçe uygulanabileceğine inanıyorum. Bunun siyasetin ve demokrasinin gereği olduğunu düşünüyorum.

Ayrıca AKP’nin laiklik ilkesini çiğnediğine dair kesin bir kanaat taşımıyorum. Şüphelerim, daha doğrusu büyük bir ihtimalle önyargılardan beslenen bir şüphelerim var ama şu ana kadar bu şüphelerimi derinleştirecek adımlar gözlemlemedim. Attıkları adımlar, laikliğin insanları özgür kılan yönüne bir müdahale olmadı. Kendi haklarımdan bir kayıp yaşamadım. Yalnızca bana benzemeyen diğer insanların da haklarını ve özgürlüklerini genişletmeye dair adımlar attılar. Yani türbanlılarında üniversiteye gidebilmeleri ve eğitim alabilmeleri için girişimde bulundular. Benim için bu adım, laiklik karşıtı bir odak olmanın değil aksine devletin her farklı inanç grubuna eşit mesafede olmasının gereği dolayısı ile laikliği pekiştirmenin ifadesidir. Ben kendi zihniyetimdeki sol bir partinin iktidar olması halinde de benzer bir kararın alınmasını beklerdim.

Tüm bu sebeplerle Anayasa Mahkemesi kararını kutsamayı, derin anlamlar yüklemeyi, şifreler üretmeyi doğru bulmuyorum. Aslen son ana kadar tahminim (beklentim değil) kapatma kararının çıkacağına dairdi. Mahkeme üyelerinin, son 2 yıllık performansları, sahip oldukları zihinsel altyapı dolayısı ile bir “vatan kurtarma” operasyonuna girişeceklerini düşünmüştüm.

Ancak son üç aydaki gelişmelerin, “gemileri yakmayı göze almış” bir ruh halinde bazı değişimlere neden olduğunu düşünüyorum. Bir fanusun kırıldığını, atmosferdeki oksijenle temas eden ciğerlerin bünyede bazı olumlu değişimlere neden olduğuna inanmak istiyorum. Şu an önemsediğimde esas şey, eğer varsa bu değişimdir. Eğer böyle bir değişim varsa bunun ilk ispatı AKP davasının ardından gelecek olan DTP davasıdır.

Daha tehlikeli olan ise konjektüre göre karar alma hali olabilir ki, bu bir değişimi değil, taktiksel bir adımı ifade eder. O zaman kararda olumlanabilecek hiçbir şey kalmıyor. Elbette benim inandığım demokrasi adına. Yoksa AKP kendisi için, her ne şekilde alınmış olursa olsun kararı, bir siyasi hareket olarak yoluna devam edebilmesi için olumlu bir gelişme olarak değerlendirecektir. Ama bu şekli ile, karar Türk siyasi hayatı ve demokrasisi için geleceğe dair bir açılım, değişim ve olumlu adım olarak değerlendirmek mümkün olmayacaktır. Çünkü bir sonraki adım, yine yıkıcı ve yıpratıcı bir kavganın arenasına yaklaşmaktan başka bir anlam taşımayacaktır.

Bu karardan AKP’ye dair bazı sorumluluklar çıkarsamak mümkün ve genelde de öyle yapılıyor zaten. Ama ben bunun inanılmaz bir tepeden bakmacılık, fırsattan istifadecilik olarak görüyorum. Benim esas kendisine görev düştüğünü düşündüğüm kesim ise, bu ülkede demokrasiyi özümseme gayretinde olması gereken, siyasi hayatın hareket alanını genişletmek için çabalayan, gelişme ve kalkınmayı sosyal adalet ve eşitlik penceresinden de değerlendirecek sol zihniyettir.

Bu süreçte, bu tiyatral oyunun gülünç repliklerine takılmadan, “uzlaşma kararı çıktı”, “demokrasi için kazanım” gibi vesayetçi anlayışı hortlatan söylemlere kapılmadan, siyaseti sahiplenen bir duruş sergilenmesi gerekiyor. Halkın dikkatini çekecek, alternatif olacak bir anlayış, otoriter sistem ile sivil siyasetin arasında durmaya çalışarak üretilemez çünkü.


Bir son dakika notu; Ben yine de Anayasa Mahkemesine kendi adıma teşekkür etmek istiyorum. Eğer parti kapatılsa idi, dünya görüşüna taraf olmadığım bir siyasi hareketin devamı olan partiye oy vermek zorunda kalacaktım. Bilenler bilir AKP'nin kapatılması halinde, tepki olarak bir sonraki seçimde devamı olan partiye oy vereceğimi beyan etmiştim. Şu an en azından bu yükten kurtulmanın sevincini yaşıyorum.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..