Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '10

 
Kategori
Deneme
 

Demokrasi kültürünün Bilinç edinimi -B-

Demokrasi kültürünün Bilinç edinimi -B-
 

benden


Demokrasi Kültüründe Sivil Toplum Erki, Düşünce ve İnançlar

Demokrasisini korumak için silahlı güçlere ihtiyaç duyan bir ulus olmaktan çıkmış, ileri demokrasi bilincine sırtını dayamış, mutlu ve refah içinde yaşamayı beceren sivil yönetimli bir toplum olamadıysak eğer, AB’ne tam üye olmuşuz hiçbir şey yazmaz?

Aydın bir demokrat, demokrasiyi asla çoğunluğun mutlak hükmü olarak kabullenemez. Çünkü, bir sürü kurt ve koyunun akşam yemeğinde ot mu et mi yeneceğini oylamalarına demokrasi denmez... Çoğunluğun hükmü bağlamında, 29 Kasım 2009’da İsviçre’de yapılan “minare referandumu” demokrasiden değildir; olsa olsa bir demokrasi ayıbıdır.

Demokratik bir devlet yönetişimi üç yetki gücünden oluşur. Bunlar YASAMA , YÜRÜTME, YARGI'dır. Demokrasinin vazgeçilmez bir kurumsallık ilkesi olarak buna “kuvvetler ayrılığı” denir. Aslında bu üçlü bir sacayağı gibidir. Her biri ayrı yönde bağımsız bir duruşla demokratik ilkeler temeline basar. Ancak hiçbiri birbirinden bağlantısız değildir. Bu üçlü birbirine hükmetmeden işbirliği yapabildiği ölçüde demokrasi ilerler. Aralarındaki iletişim ve denetişim bağlarından birini bile koparsak, bu sacayağı demokrasiyi çekemez devrilir. Ve her bir kuvvet diğerini çelmelemeden demokratik yönetişimin denge unsuru olmak zorundadır.

Bence kuvvetlerin ayrımı değil, kuvvetlerin bağımsız işlevselliğindeki faydayı bütünleştirici işbirliği sistematiğini işletebilen insan toplumunun devlet olma erki demokrasiyi yürüten asıl güçtür…

Uçurtmalar rüzgar gücüyle değil, o güce karşı koydukları için yükselirler.
W. Churchill demiş derler; ancak bana eksik denmiş gibi geliyor…


DOĞRUDUR DA……. Marifet biraz da uçurtmanın ipini çeken güçtedir. İp fazla gerildi mi kopabilir; fazla gevşetilirse uçurtma tepetaklak olur düşmeye başlar. İp koptu mu veya bırakıldı mı, ne rüzgar para eder, ne uçurtmanın rüzgar gücüne karşı direniş gücü…

İşte insan toplumunun devlet olma gücü eğer demokrasi uçurtmasının ipini, LAİK (hiçbir inanç ve ideoloji yanlısı olmayan), SOSYAL (insanın güvenli bir özgürlük içinde mutlu yaşayabilmesi için hizmet edici, toplumsal faydacı) ve HUKUK DEVLETİ olma ilkeselliğiyle kurumsallaşmış demokrasi kültürünün denetiminde tutamıyorsa, değil rüzgara fırtınaya da karşı koysa tutunamaz düşer…

İleri demokrasi, toplumsal ve bireysel özgürlüğün sınırlarını yaşanabilir en üst düzey uygarlık özlemine uygun biçimde belirleme uzlaşısıdır; ve bu belirleme hukuku ile birlikte belirlenmiş olana uyma hukuku da toplumun bireyleri ve kurumları tarafından uzlaşıyla üretilen, korunan ve denetlenen bir yönetişim sistematiğidir…

Türkiye için Atatürk’ün şu sözleri demokratik değişimin bayrağı sayılmalı: “ (bizdeki) Cumhuriyet rejimi, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir. Biz Cumhuriyet’i kurduk; şimdi Cumhuriyet, demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe tatbikata koymalıdır."

Bugün artık demokrasinin sivil irade ile tatbik edilme ve korunma sırası gelmiştir. Bu konuda, beklenmedik veya beklenip de küçümsenmiş bir tehdit Demokratik Cumhuriyet’i yok edecek bir boyuta gelirse, bir zamanlar vatan toprağı için feda olan dedelerimiz gibi biz de İleri Demokratik Cumhuriyet için hep birlikte feda olmaya yeterli irade ve gücü ortaya salabilmeliyiz. Özellikle aydın demokrat geçinen siviller sözlerinde, yazılarında ve davranışlarında, yeri ve zamanı geldiğinde demokrasiyi vatan sathında savunma irade ve azmini de gösterebilecek özgüveni taşımalıdırlar. Tabi ki bu özgüven demokrasiyi geriye çeken değil, ileriye götüren bir ivme nedeni yapılmalı.
**

Demokrasiyi ilerletmek, demokrasiyi ayrımsız her insana en ileri hizmeti veren bir sistematik işlevselliğe doğru kurumsallaştırmak, huzursuz ve zorlu bir süreç olabilir; ancak vazgeçmek ve kutsal devlet yöneticilerini seçmekten ileri gitmeyen bir demokrasiyle yetinmek de, torunlarımızı kendi geçmişimizde yaşamaya mahkûm etmektir.

Ben hiçbir ideolojiyle tartmadan, demokrasimizi bir tık ileriye doğru geliştirebilecek her tür çabayı desteklemeyi bu yüzden torunlarıma hizmetten sayarım. Biraz kavga gürültü olacak, belki de benim huzurum kaçacaktır. Toplumlar sağlıklı bir demokrasi bilincine düğün dernek içinde göbek atarak ulaşabilseler ne iyi olurdu; ne yazık ki insan itişe kakışa, çekişe didişe ilerliyor. Huzur içinde tartışa anlaşa gelişmek, belki demokrasinin ileri bir evresinde mümkün olabilecektir.

Demokratik ilerleme demokrasinin temel ve ayrıntı ilkelerini günlük yaşantısında gaz çıkarmadan sindirebilen bireylerin toplam bilinç ve eylem ürünüdür; asla yalnızca eğitimle elde edilebilir bir toplumsal ürün değildir. Eğitimle birlikte bu bir toplumsal yaşam tarzıdır; bu yüzden okulda, sokakta, evde, tarlada, insanın olduğu her yerde, YAŞANIMLI ÖĞRETİM ile başarılabilir.

Benim ileri demokrasi anlayışımda, bireylerin ekonomik çıkarlarını düzenleyen fırsat eşitlikçi ve özgürlükçü hukuk sistematiğiyle birlikte, bireylerin duygusal dünyalarını ifade edebilmelerini kolaylaştıran ve hatta destekleyen bir işlevsellik beklentim de vardır. İleri demokrasi toplumsal adalet adına maddi refahın emek ve sermaye ile dengeli paylaşım hukukundan ibaret kalamaz. İleri demokrasilerde insanın duygusal dünyasını ifade için kullanılan sanat biçimleri de en alt gelir düzeyindekiler tarafından bile kolay erişilebilir ve yapılabilir edilmelidir.

Ben bu yüzden Türkiye AB üyelik yolundan çıksın istemiyorum; çünkü AB ekonomik çıkar kazanımlarının yanı sıra, insanın duygusal ve zihinsel ihtiyaçlarına değer vermeyi de hatırlatmakta… Yolun sonunda biz demokrasi kültürü içinde yoğurulmuş bir insanlık bilinci kazanmışsak, kim takar AB üyelik kimliği belgesini… Hatta bu kadar ülke birliğinin hantal bürokrasisi içinde yavaşlamamak için üyelik kartını yakamıza takmayı bile reddedebiliriz. Benim için AB meselesinde esas olan üye olmak değil, üye olmayı hak etmektir…

**

Herkes kendi kötüsünü seçsin. Ancak herkes kendi kötüsünü herkes sanmasın.
Herkes kendi doğrusunu seçsin. Ancak kimse kendi doğrusunu mutlak sanmasın.
Demokrasinin zor yanı da bu ayrımı yapabilmektir işte...

Bu bağlamda demokratik kurumların insan kaynaklarını sorgulayıp denetlerken karşılaştığımız bireysel kötüleri genelleyerek tüm kurumu bir suç örgütü gibi gösteremeyiz. Kötüyü, kötünün demokratik hukukuna sadık kalarak ayıklamak demokrasi kültüründe esas olandır.

Bu yüzdendir cumhuriyetlerin ileri demokratik sistematiğinde ne devletin silahlı gücüne, ne siyasetin çoğunluktan aldığı yönetme vekaleti gücüne, ne de bu ikisinin birlikteliğine toplumsal yaşamı biçimlendirmek için mutlak hükmetme yetkisi verilir. Devlet ve hükümet erki belli kurallar içinde toplumsal yaşamı düzenlemek, desteklemek ve denetlemekle yükümlüdür. Bunu yaparken de gözetmesi gereken en öncül demokratik ilkeyse, tek bir yurttaşın hukuku ile tüm toplumun hukukunu eşdeğer tutmaktır. İşte bu temel demokrasi ilkesinin işlevselliğini demokrasi kültürümüz içinde sorgulayıp denetleyebildiğimiz ölçüde demokrat olabiliriz.

Ne zaman ki toplumsal yaşam hukuku ileri demokrasi anlayışıyla güncel tutulur, ve hukuka uygun yaşamak bir zorunluluk yapılabildiği kadar toplum bilincinde yüksek ahlâktan sayılır, işte o zaman özgürlük ile güvenlik, demokrasi ile de toplumsal gelişim ve ilerleme çatışık yürümez.

Bence şu sıralarda TC Devleti, Türkiye’de özgürlük ile güvenliğin, ve demokrasi ile toplumsal gelişimin çatışık yürümesine son vermeye çalışmaktadır. Çünkü tarihinde ilk kez “kutsal devlet” mahremine giren yetkili hukuk adamlarına TC Devleti ses çıkarmamıştır. Gerçekleşmiş bile olmayan, gerçekleşmesinin olası olduğu bir suç kuşkusuyla TSK Kozmik Odası’nın günlerdir bir hâkim tarafından olası bir kanıt taramasından geçiriliyor olması buna en güzel örnektir. Hatta CHP lideri Sayın Deniz Baykal’ın, “Kozmik Oda’dan kozmik patates çıktı” erken tespiti gerçekleşecek olsa bile, bu sonuç da TC devlet sistematiğinin artık hukukun üstünlüğüne uygun işleyeceğinin belgesinden sayılacaktır.

Düşünmenin sınırları bireye özel hep var olsa da, bu özelliğinden dolayı belirsizdir; çünkü düşünmek, her bireyin bilgi edinimi ve edindiği bilgiden yeni bilgi üretme olanak ve yeteneğine bağımlıdır. Yani düşünmenin sınırları bireye özel niteliğinden dolayı sonsuz sayıda olabileceği için belirsizdir. Başka bir anlatımla, demokraside düşünceye bireyin kendisinden başka sınır konmaz denebilir. Demokrasi sadece düşünceye sınırsız özgürlük tanır. Bu yüzden, demokrasilerde bireye demokratik düşünme sorumluluğu yüklenemez.

Demokrasilerde inanç özgürlüğü koruma altında tutulsa da, düşünce özgürlüğü kadar sınırsız değildir. Çünkü inanç, inanılanı sadece dil ile ifade etmenin ötesinde bir şeydir. İbadet gibi, somut bir gösterim talep eder. Tarihi gelenekselliğiyle toplumsal kabul görmüş inanç sistemleri olan dinler siyasete ve bilime karşı muhalefet olmadıkları sürece, yani sadece kuralları belli edilmiş ibadetle meşgul oldukları sürece, demokrasilerin özgürlük ilkesiyle korunurlar.

Elbette insan dinlerin dışında kalan inançlara da sahip olabilir. Tarihsel varlığıyla kabul gören dinlerin dışında kalan bir inancın eylemi bireyin özel yaşam alanı sınırları dışına çıkmıyorsa, ve özel yaşam alanı içinde kalırken çevreye rahatsızlık vermiyorsa, ve tabi ki birey başka bireyleri rızalarıyla bile olsa kendi inanç sistematiğinin hukuku içinde yaşamaya toplamıyorsa, demokrasi bu inancın bireysel özgürlüğünü güvence altına almakla yükümlüdür.

*“Her toplum layık olduğu biçimde yönetilir”

Demokrasilerde bu söz yönetenlerin vicdanını rahatlatmak için söylenmiş değildir; yöneticileri seçen ve denetleyenlere söylenmiştir. Aslında seçen de, seçilen de toplumu en iyisine layık etmekle sorumludur. Yani toplum önce kendi içinden en iyileri yönetici olarak seçmeye gayret edecek, sonra da seçim sonucunda oluşabilecek iktidar gücünün toplumsal uygarlaşmayı geriletici yönetim biçimlerini sorgulayacaktır. Bu sorgulamayı beceremeyen toplumlara, "Her toplum layık olduğu biçimde yönetilir" iğnelemesi yapılır.

Çağdaşlaşmanın üst düzeyine çıkma arzusu göstermeyen toplumlar bu özdeyişin öznesi değillerdir; çünkü onlar sadece kendilerini yönetenlere kul olmayı seçmişlerdir. İleri çağdaş demokrasiyi benimsemeyen toplumların yöneticileri, zaten toplumun neye layık olduğunu ölçüt almazlar; kendilerinin neye layık olduğunu ölçüt alırlar.

Muharrem Soyek

 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..