Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '09

 
Kategori
Siyaset
 

Demokrasi ve demokratiklik üzerine

Demokrasi ve demokratiklik üzerine
 

Demokrasi, halkın kendini, kendisi için yönetmesidir.Yurttaşların görüşlerini, özgürce ifade ettiği, yasalar önünde eşit oldukları dolayısı ile halk egemenliğinin tam anlamıyla gerçekleştiği bir yönetim biçimi olarak kabul edilir. Halk her konuda bilgilendirilip kararlarını özgürce verdiği takdirde kendisi için en iyi olanı görebilir ve kendisini en doğru şekilde ifade edebileceği siyasal seçimi yapabilir.

Demokrasinin gerçek anlamda işleyebilmesi için toplumun belli bir üretim, eğitim ve refah düzeyine ulaşmış olması gerekir.

Demokratik bir rejimin en önemli öğesi serbest seçimler ve çoğunluk yönetimidir. Elbette ki sadece göstermelik biçimde olmayan, iktidarla eşit fırsat ve olanaklara sahip muhalefetin var olması şartıyla.

Demokrasi, temel hak ve özgürlüklerin çoğunluğa karşı da güvencede olduğu bir çoğunluk rejimidir.

Pek çok diktatörlükde çoğunluğa dayalı olarak işletilebilir lakin demokratik rejimlerde temel hak ve özgürlükler güvence altına alınmıştır. Demokrasinin ayrıcı özelliği budur.

Demokrasinin temelinde sermaye ve işçi sınıfı ve endüstrileşmiş bir toplum yapısı vardır.

Batıda demokrasiye, çok kanlı ve çok uzun bir süreç sonrasında erişilmiştir. Aydınlanma sürecini yaşamamış, dogmatizmin tutsaklığından kurtulamamış, belli bir dini inancın kuralları ile yönetilen tarım toplumlarında demokrasi gelişemez.

Endüstri devrimi yaşamış, sermaye ve işçi sınıfının ortaya çıkmış olduğu ve iktidara ortak olacak güce eriştiği toplumlarda demokrasi kurulabilir ve eksiksiz işleyebilir.

Ülkemiz bu açıdan Avrupa kıtasında bu aşamaları geçirmeden demokrasinin kurulduğu tek ülkedir. Ülkemizde, demokrasinin temelleri, emperyalizme karşı yapılan Kurtulaş Savaşının kazanılması sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin temsil ettiği halktan ve milletten güç alan Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimleriyle atılmıştır.

Osmanlı imparatorluğu şeriat yasaları ile yönetilen ve endüstri devrimini kaçırmış, sanayileşememiş bir din-tarım imparatorluğu idi. Bu yüzden toplumda sermaye ve işçi sınıfları gelişmemişti.

Bu devrimler sayesinde, bir din-tarım toplum yapısında iken endüstrileşme ve sınıfların ortaya çıkma sürecini yaşamamış olan toplumumuz, hazırlıksız olarak demokrasiyle tanıştırılmıştır. Hem toplumsal yapı hem de bireysel olarak demokrasiye hazır olmadığımız için gerek tek parti, gerekse çok parti dönemlerinde pek çok sorunla karşılaşılmıştır.

Ülkemizde gerek toplumsal yapı gerek bireysel yapı demokrasiyi yaşatacak düzeye gelmediği sürece de bu sorunlar devam edecektir.

Demokratik rejimlerde unutulmaması geren en önemli ilke, demokratik hak ve özgürlüklerin demokrasiyi yok etmek için kullanılamayacağıdır.

Demokratik rejimler, çoğunluğun bu gücünü kötüye kullanmaması için senato, Anayasa Mahkemesi gibi, yargı bağımsızlığı gibi, özerk üniversiteler gibi kurumlara sahiptirler. Demokrasiyi güvence altına alan bu kurumların yapısının zedelenmesi, zamanla demokrasiyi yozlaştırıp yok olmasına zemin hazırlayacaktır.

Bir demokratik rejimin düzgün işleyebilmesi adına, iktidarın gücünü, rejimi değiştirmek için kullanmasını engelleyecek mekanizmaların etkinliği ve sürekliliği sağlanmalıdır.

Örneğin bir iktidar Anayasayı değiştirecek çoğunluğa sahip olsa da demokratik rejimin güvencesi olan Laiklik ilkesini veya demokratik işleyişi güvenceye alan Anayasa Mahkemelerini kaldıramaz. Tabi ki kaldırmaya gücü yeter ama o zaman o rejimin adı demokrasi olmaz.

 
Toplam blog
: 20
: 7034
Kayıt tarihi
: 05.04.07
 
 

Okumayı seviyorum. Okudukça geliştiğimi, geliştikçe de kendimi ifade etmek istediğimi farkettim. ..