Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Eylül '07

 
Kategori
Siyaset
 

Demokrasiden beslenenlerin demokrasiye ihanetleri

Demokrasiden beslenenlerin demokrasiye ihanetleri
 

Demokrasi çağımızın rejimi. Bugüne kadar bulunabilen en adil, en ideal ve en erdemli yönetim rejimi.

Mükemmel mi, kusursuz mu? Hayır, onun da zaafları ve endikasyonları var. Ama, yine de denenenlerin en iyisi...

Demokrasi topluma, kurumlara ve insanlara çok şeyler kazandırıyor ama, yine de ihanete uğramaktan kendini kurtaramıyor. Bu ihanetin, ancak demokrasi ortamında kök salabilen, filizlenip gelişebilen, yaşayabilen kurumlara mensup kişiler tarafından yapılması ne kadar da üzücü. Sırasıyla inceleyelim;

1- Siyasi Partiler: Demokrasi olmadan siyasi partilerin bir anlamı olabilir mi? Dikta rejimlerinde, ortada belki parti adında bir örgüt vardır ama, o da dikta rejiminin siyasi örgütünden başka bir şey değildir.

Demokrasi rejiminde ise, toplumun değişik katmanları, kendilerine ait, kendilerini ifade eden partilerle kendilerini temsil ettirirler ve haklarını güvence altına alırlar. Bu şekilde ortak akıl ve ortak irade tezahür eder.

Partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurları, dikta rejiminin de asla olmazlarıdır.

Hal böyle iken, bir partinin demokrasinin gelişmesini engellemesi, kuyusunu kazması ve demokrasiye müdahalede karşı durmaması, tepki koymaması büyük bir çelişki değil midir?

2- Özgür Basın: Ancak, demokratik rejimlerde özgür basından söz edilebilir. Dikta rejimlerinde tek bir yayın organı vardır. O da dikta rejiminin yayın organı. 24 saat dikta rejiminin propagandasını yapan borazancıbaşısı. Buna da yayın organı denilebilirse!

Demokrasi ortamında serpilmiş, gelişmiş, sayıları belli olmayacak kadar çoğalmış yayın organlarından bazılarının demokrasi aleyhine çalışmaları, demokrasiyi sekteye uğratacak kurumu teşvik etmeleri, tahrik etmeleri, cesaret vermeleri ve bu yönde yayın yapmaları traji komik değil midir?

3- Sivil Toplum Kuruluşları: Bu kuruluşlar demokrasiyle ne kadar da özdeşleşen kuruluşlardır.

Siyasi partileri, iktidarı, muhalefeti aşan, gelişmiş demokrasinin yan ürünleri.

İşci kuruluşları, işveren kuruluşları, esnaf kuruluşları, dernekler, vakıflar demokrasi olmadan yaşayabilirler mi?

Dikta rejiminin hiç olmazları, en büyük düşmanları nasıl olur da demokrasi aleyhine çalışabilirler?

Yukarıda üç maddede belirttiğim, sadece demokrasi rejiminde olabilen, demokrasinin ürünleri aynı zamanda güvenceleridir de. Bunlar demokrasiye sahip çıktıkları, savundukları, yani bindikleri dalı kesmedikleri sürece demokrasiye zarar gelmesi söz konusu değildir.

Nitekim, Türkiye'deki son 27 Nisan E-Muhtırası sürecinde, Ana Muhalefet Partisi, cılız bir kısım medya fire vermesine rağmen, diğer siyasi partiler, etkin medya, işçi, işveren sendikaları, diğer etkin sivil toplum kuruluşları 27 Nisan E-Muhtırasına şiddetli ve kararlı bir şekilde karşı tavır aldılar ve demokrasiyi savundular. Sonuçta, E-Muhtıra kaduk oldu ve başarılı olamadı.

Varlıklarını demokrasi rejimine borçlu oldukları halde, kendi kişisel menfaatleri uğruna, demokrasinin altını oyanları, ihanet edenleri, nankörleri milletimiz affetmediği gibi, tarih de affetmeyecektir. İbretle anacaktır onları...
 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..