Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Sonsuzluk (Osman Özeker)

http://blog.milliyet.com.tr/yasev

26 Ağustos '09

 
Kategori
Siyaset
 

Demokratik açılım paketi

Demokratik açılım paketi
 

Hükümetin İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Kürt açılımı ya da demokratik açılım çalışmalarını büyük bir hızla yürütürken, giderek iktidarla muhalefet arasında ki iplerde gerilmeye başladı.

Hükümet ısrarla “Paketin içi henüz boş, biz sadece görüşleri alıyoruz, sonra değerlendireceğiz ve paket ortaya çıkacak” dese de, ana muhalefet ve MHP bu açılıma “şiddetle karşı çıkmakta, bu açılımın ABD projesi olduğunu” iddia etmektedirler.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli daha öncebu projenin “ABD’nin BOP kapsamında Türkiye’ye bir dayatmasıdır” iddiasında bulunarak hükümeti bu konuda eleştirmişti.

Dün bir basın toplantısı düzenleyen ana muhalefet partisi CHP lideri Deniz Baykal’da yaptığı açıklamada “Hükümetçe ortaya konulmak istenen projenin bir ayrıştırma ve çatıştırma projesi olacağını ve bu projenin ABD nin bir projesi olduğunu” iddia ederek tıpkı MHP lideri Bahçeli gibi hükümeti bu konuda suçlamıştır.

İktidarla muhalefet arasındaki kavga giderek şiddetini artıracağa benziyor. Şimdi de “asarsın, asamazsın” polemiği gündeme oturmuş, Öcalan’ın neden asılmadığı, niye bekletildiği tartışmaları başlatılmıştır.

Abdullah Öcalan’la ilgili MHP ve AKP arasındaki “idam edemediniz, imzanız var vb.” tartışmalar devam ede dursun, öte yandan İmralı ‘da ki Apo da hükümetin paket çalışmalarına avukatları aracılığıyla göndermeler yaparak, gerçek niyetini açıkça ortaya koymaktan çekinmemektedir.

Avukatlarıyla yaptığı görüşme sonucu ilettiği bilgileregöre APO’nun iki temel talebi varmış;

Apo’nun birinci talebi hükümet tarafından yürütülen “demokratik açılım” sürecine kendisinin de dahil edilmesi ve muhatap kabul edilmesi,

İkinci talebi ise yapılması gereken taleplerinin dikte edilmesini ve dikkate alınmasını istemiş.

Öcalan bu iki taleple de kalmıyor, sürece dâhil edildiği zaman;

Emniyetle 90 gün;

Askerle ise 45 gün müzakere etmesi gerekecekmiş.

Yani Öcalan açıkça diyor ki: “beni ve leplerimi kabul edeceksiniz, ben devletin emniyetiyle 90 gün, askeriyle 45 gün masaya oturup müzakere yapacağım” diyor. Ayrıca Apo bakın neler söylüyor:

“DTP beni temsil etmiyor, PKK beni temsil etmiyor, bir başkası beni temsil etmiyor. Meseleyi Ahmet Türk’le mi çözeceksiniz, sizi engelleyen mi var haydi çözün bu şekilde çözebilecekseniz”.

Öcalan bu sözleriyle de “kendinin muhatap alınmadan gidilecek yolun çözüm olamayacağını” küstahça ifade edebilmektedir.

İmralı canisi küstahlığının yanında gerçek niyetini de ortaya koymakta gecikmemiş, çirkin emellerinin çirkin taleplerini de ardı ardına sıralamıştır:

*Güvenlik güçleri derhal ve hemen silah bırakmalıymış,

*Ülkede dağdaki yöneticileri de kapsayacak şekilde bir genel af çıkarılmalıymış,

*Dağdan inen ve ölen teröristlerin ailelerine maaş bağlanmalıymış,

*Ana dilde eğitim, yerel yönetimlere özerklik verilmeliymiş,

* Anayasa da değişiklik yapılarak Kürt kimliği de açıkça tanınarak Anayasada yer almalıymış ve Kürt kimliği “eşit hale” gelmeliymiş.

Apo bu taleplerini sıralarken de “tehdit etmeyi de” ihmal etmiyor;

“Şimdi bu mücadelede 40 milyon Kürt var. 40 milyon Kürt ayağa katlığı zaman ortada devlet mevlet diye bir şey kalmaz.”

Apo’nun bu ifadeleri devleti tehdittir, devlete baş kaldırmadır. Talepleri kabul edilmezse bu ülkede var olduğunu sandığı 40 milyon Kürt ayağa kalkarsa “ne devlet kalır, ne de ordu” diyen bu zata birileri hatırlatmalıdır;

Türkiye Cumhuriyeti devletiyle, milletiyle bölünmez bir bütündür.

TC toprakları üzerinde yaşayan etnik kimliği ne olursa olsun vatandaşlarına “Türk milleti” denir ve bu milletin resmi, ortak dili de Türkçedir.

Atatürk’ün emaneti olan üniter yapımızı bölmeye, bu ülkede ki etnik kimlikleri kaşıyarak ayrıştırmaya gidecek her yola “dur” denilecektir.

Kürt sorunu denilerek başlatılan bu sürece yeni isimler ve yeni makyajlar yapılarak “gerçekler” kamuoyundan gizlenmeye çalışılmakta, toplumu ayrıştırmaya götürecek tehlikeli adımlar atılmaktadır.

Açılım koordinatörü Sayın İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın çalışmaları sona ermek üzere. Hükümet henüz somut önerilerini ortaya koymadı. Ancak izlenen ve gidilen yolda, İmralı- Kandil ve ABD üçgeninde bir paket ortaya çıkacağının “ayak izleri” şimdiden görünmektedir.

Bugün “çok acıdır ki; şehitlerle caniler,

Mehmetçikle katiller;

Güvenlik güçleri ile teröristler aynı kefeye konulmaya çalışılmakta, binlerce şehit anasının yüreği yanmakta ortaya konulmak istenen senaryolarla “tuz basılmış yaralar” bir kez daha kanatılmaktadır.

Hükümetin “uyum, açılım, fırsat” söylemleriyle ortaya koymaya çalıştığı paket, İmralı ve Kandil’in devreye girmesiyle tehlikeli bir viraja girilmiştir. Dün “terörle sonuna kadar mücadeleden” bugün hükümetin geldiği nokta ise “terörle müzakeredir.”

Hükümet asla terörle ve teröristle “aynı masaya” oturmamalı, ülkeyi bölmeye, çatışmaya ve ayrışmaya sürükleyecek tehlikeli yollara girmemelidir. İlerde doğacak olayların vebalini kimse kaldıramayacaktır.

sONSUZLUK ( Osman Özeker)

 
Toplam blog
: 287
: 3107
Kayıt tarihi
: 11.07.08
 
 

1949 Konya Ereğli doğumlu olup, halen İzmir'de oturmaktayım. A.Ü. Eğitim Fakûltesi mezunuyum  Ata..