Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '18

 
Kategori
Siyaset
 

Demokratik Halk Muhalefeti

Yalnızca Türkiye değil, tüm dünyada bir değişim, yenilenme beklentisi var.

Gerek üretim ilişkilerindeki değişiklik ve yenilikler, gerekse bu yeni üretim ilişkilerinin insanlar üzerinde yarattığı zihinsel değişimler yeni bir dünyanın habercisi gibi.

Geçtiğimiz günlerde uzun bir sohbet olanağı bulduğumuz 12 Mart döneminin efsane devrimcilerinden Münir Ramazan Aktolga ile uzun bir hazırlık dönemi sonrası yayına hazırladığı kitabi üzerine konuştuk.

Yaklaşık elli yıllık bir geçmişin eleştirel analizini yapan Aktolga’nın kitabı yayınladığında öyle sanıyorum o dönemin tanığı devrimcilerin büyük çoğunluğunda ezber bozacağa benziyor.

Geleneksel TKP nin son Genel Sekreteri Nabi Yağcı’nın Belge yayınlarından çıkan Elele Özgürlüğe isimli kitabı da o yılların gizli kalmış yönlerini açığa çıkardığı gibi, tarihi yorumlamak adına önemli bir çalışma.

Gerek Aktolga’nın, gerekse Nabi Yağcı’nın geçmişe dönük eleştiri ve yorumlarından kendi adıma çıkardığım en önemli ders “Tarihin ebesi yok, çocuğun ne zaman doğacağına karar verecek bir ebe yoktur. Kendimizi tarihin yerine koyamayız.”

Marksist literatür ya da sosyalist sistem üzerine uzun ve ağdalı söylemler yerine, yeni oluşacak dünya ve bu dünyaya hakim olacak yeni toplumsal düzen üzerine kafa yormak gerektiğini düşünüyorum.

Küresel dünyanın yeni ve zorlu dinamikleriyle uzlaşmak, anlamaya çalışmak yerine geçmişte olduğu gibi kaf dağının ardındaki düşmanla kavga ederek yeni bir toplumsal düzeni kurmak mümkün görünmüyor.

Eskiden iki kutuplu bir dünyada hepimiz için siyah ya da beyaz vardı.

Ya devrimci olacaktınız, ya da faşist..

Ya sosyalist sistemi savunacaktınız, ya da emperyalizmin yerli işbirlikçisi.

Oysa bugün hepimiz biliyoruz ki siyahla beyaz arasında o kadar farklı tonlar var ki!

Geçmişte işçi sınıfının mücadelesini besleyecek sosyal güçler yaratmak yerine yalnız işçilerin mücadelesine bel bağlanıldığı gibi bugün de gerçek anlamda bir demokratik halk muhalefeti yaratmak yerine bizi yönetenlerin daha kötü yöneterek zayıflaması, giderek yok olması ya da kendi içinde parçalanmasından medet umuyoruz.

Oysa bugün kısmen de olsa koşulları oluşmaya başlayan Demokratik Halk Muhalefetinin toplumda yer edinebilmesi için ne çok bedeller ödendi.

Üstelik küresel dünyanın yeni dinamikleri bizim ülkemizde de demokrasi mücadelesine yeni alanlar açtığı gibi, yeni, yaratıcı mücadele biçimlerini önümüze seriyor.

Önemli olan oluşan bu iç dinamiklerin doğru örgütlenebilmesi, sağlıklı siyasi mecraya yönlendirilebilmesidir.

Yeni oluşan mecliste iki milletvekiliyle temsil edilmesi beklenen Türkiye İşçi Partisiyle ilgili haberler, CHP deki olağanüstü seçimli kurultay polemikleri ve İyi Parti de oluşan Akşener krizinin gölgesinde kaldı.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilecek 8.ci parti olacak TİP, toplumda bir kıvılcım yaratabileceği gibi, hepimizin ısrarlı savunucusu olmamız gereken Demokratik Halk Muhalefetinin işaret fişeği olabilir.

İşte bu yüzdendir ki, tarihte iz bırakmış, uzun yıllar demokrasi ve özgürlük mücadelesine öncülük ve tanıklık etmiş kişilerin bilgi ve birikimlerini toplumla paylaşmalarında sayısız yararlar vardır.

Genel Başkan değişikliğiyle tüm sorunların çözüleceğini sananların parti içi iktidar mücadelesi demokratik halk muhalefetinin oluşmasına da zarar verdiği gibi, geniş halk kitlelerinin yeni siyasi arayışlarının önünde engel oluşturuyor.

Unutmamak gerekir ki; gelişen, değişen, dönüşen ve çelişen dünyamızda artık değişen üretim ve tüketim ilişkilerine uygun yeni siyaset tarzları ve yeni yönetim modelleriyle, mücadele biçimleri bulmak gerekiyor.

Yani demem o ki; artık yeni şeyler söylemek gerekiyor.

Kim başarılı, kim başarısız, kim genel başkan olacak, kimler aday belirlemede daha etkin olacak gibi sığ ve kısır tartışmalarla bir yere varmanın mümkün olmadığını herkesin anlaması ve buna göre pozisyon alması gerekiyor.

Artık zaman; siyahla beyaz arasında gri tonlar oluşturmanın, yeni söylem ve eylem biçimleriyle halkın çoğunluğunu yanına alarak demokratik halk muhalefetini oluşturmanın zamanıdır.

Artık zaman; “Halka rağmen halk için değil, halkla beraber, halk için mücadele etmenin zamanıdır.”

 

AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 31.07.2018/BODRUM

 

 
Toplam blog
: 396
: 168
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Barış içinde, birlikte yaşayabilmek adına insan ve emek odaklı paylaşımlardan yanayım.   Öğretmen..