Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Nisan '11

 
Kategori
Deneme
 

Deneme

Ortaya bir iddia, bir varsayım, bir fikir atılmasına, konmasına rağmen bunu makalede olduğu gibi ispat mecburiyeti olmayan yazı türü hangi yazı türüdür?

Fıkralarda olduğu gibi günlük bir olayı, durumu konu etmesine rağmen günün sonrasında hatta yıllar sonrasında bile güncelliğini kaybetmeyen yazı türü hangisidir?

Sohbet gibi senli benli de olabilen, konuşur gibi yazılan; ama bu konuşmanın sadece ikinci şahısla değil kendi kendine konuşma da olabildiği; bu kadarla da sınırlı değil gelecek kuşaklarla da bir iç diyalog gerçekleştirilebildiği yazının türü nedir?

İçinde eleştirel unsurlar olmasına rağmen klâsik bir eleştirel yazı olmayan bir yazı türü var mı? Günce tadında olmasına rağmen günce sayılmayan yazı türü nedir? Cevap veriyorum, bütün bu sorularla varılmak istenen yazı türü denemedir.

Deneme, içinde makale, sohbet, fıkra, eleştiri, günce, anı, öykü, şiir, mizah …vb. bir çok türün özelliklerini bulundurabilen; ama bu sayılanlardan hiç biri olmayan, kendine özgü bir yazı türüdür..

Denemede, nasılsa ispat mecburiyeti yok diye gelişi güzellikler sergileyemezsiniz. Yok öyle bir şey. İspat edilmiş, en azından ispat edilebilir bulgular, savlar ortaya koyacaksınız. Tabii dogmalardan söz etmiyoruz. Burada bir ince ayar yapılması zorunlu. Bu da kolay değil.

Günlük konulardan hareket ederek günde kalmamak, gelecek kuşaklara kadar harekete devam etmek kolay mı? Internet ortamında okudum, bazılarının deyimi ile sörf yaptım. Deneme yazısı için, “Deneme yazılır ve yazıldığı yerde kalır, fıkra gibi biter.” falan gibi cümlelere rastladım. Kim söylerse söylesin bunlara inanmayın. Bunlar denemeyi, deneme yanılma, ya da sınama ile karıştırıyorlar. Hiçbir yazı türü ile yazamayanlar denemeye sığınıyorlar. Hayır, deneme bu değil.

Tatlı bir içtenlikle yazarken birden bire ciddileşip kurallar sıralamak da kolay olmasa gerek.

Eleştirirken iğneyi fazla sokmamak, tebessümden kahkahaya geçmemek kolay mı?

“Kolay mı, kolay mı?” diye tekrarlara düşmeden bir soru daha soralım:

Çok kolay gibi gözükmesine rağmen en zor olan yazı türü hangisidir?

Cevap olarak deneme diyeceğinizden eminim.

Denemenin ne olduğunu, ne olmadığını deneme yazısı ile anlatan var mı bilmiyorum. Bu konu ders kitaplarında, makalelerde anlatılır. Denemenin ne olduğu üzerinde durulduğu gibi çeşitleri de, kuralları da belirtilir. Ooo, denemenin okadar çok çeşiti var ki edebi, felsefi, tarihi… say sayabildiğin kadar. O kadar çok konuyu içine alıyor ki… Kısaca, “Deneme evreni kapsar.” desek, eksik mi deriz. Öteki dünya ile ilgili konuların da işlendiği düşünülürse…

Neyse, diyeceğim, “Denemeyi denemeyle açıklamaya çalışan biriyim.” Bu cümleyi kurdum ya, artık “Denemeci değilsiniz.” diyebilirsiniz bana. Çünkü hiçbir denemeci "Ben deneme yazıyorum .” dememiştir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) ”Alimim diyen cahildir.” buyurmuşlardır. Bu hadisten hareketle “ ‘Deneme yazıyorum’ diyen denemeci değildir.”diyebiliriz.

Yukarıdaki söylediklerimizle cahilliğimizi bir kere daha ortaya serdik. Bir kere daha diyorum: çünkü daha önce de bu cahilliği yapmıştım. “Kendimizi Görme Denemesi” başlıklı bir kitap yazmıştım. ( 25 yıl önce yazdığım bu kitabı bastıramadım.)

Alçakgönüllülük yapıyor falan değilim, deneme yazdığımızı söyleyemeyiz. Gerçekten, deneme yazmak zor. İnsan kurallarına uyarak inceleme ve araştırma yaparak, çok çalışarak makale yazabilir. Ama deneme böyle planlayarak, araştırarak yazılamıyor. Demek istediğim, denemede plan olmadığı, araştırma, inceleme olmadığı falan değil. Uzatmadan söyleyeyim mi? Bu yaşlılık dönemimde keşfettim ki deneme kendini yazıyor.

Evet, itiraf ediyorum deneme kendini yazıyor. Yazmak için oturuyorsunuz, bunu yazayım diyorsunuz. Bir de bakıyorsunuz ki şunu da, onu da yazmışsınız. Buna ipin ucunu kaçırmak diyebilir miyiz? Zaten deneme yazılarında ipin ucunu tutmak zor. Ben derslerimde de, yazılarımda da hep okuyucuyu düşünmeye sevk etmek istemişimdir. Ama “Mutlaka benim gibi düşüneceksiniz.” imasında bulunmadım. Zaten bulunamam da. İpin ucu bende değil ki. Yazıdan seçeceğiniz, yazılarımdan seçeceğiniz uçları tutacağınızı umuyorum.


Sabahattin Gencal, Başiskele – Kocaeli, 04. 04. 2011



 

 
Toplam blog
: 181
: 635
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

1943'te Trabzonda doğdu. Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen okulunu bitirdikten sonra girdiği Bursa Eğ..