Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mayıs '09

     
    Kategori
    Edebiyat
     

    Denenmeli, elveda demeden önce...

    Denenmeli, elveda demeden önce...
     

    Şayet bugün sigaraya ne zaman başladığınızı düşünüp ömrünüzün ilk sigarasını elinizde tutuyorsanız,

    Dumanların ağzınızdan ilk çıktığında ne kadar yoğun olduğunu görüp sizden uzaklaştıkça yok olduklarını anlamsızca geçmişle bağdaştırıyorsanız,

    Önünüzde duran şişede tek damla içki kalmadığı halde her seferinde şişeyi elinize alıp ağzınıza hala götürebiliyorsanız,

    Bir gitaristin en neşeli anında birdenbire yanlış tele vurması gibi, hayattan en zevk aldığınız zamanda karaya vurduysanız,

    Denizden çıkmış balık olup karada boğulmayı unutabilip canlı canlı, boş boş boşluğa bakıyorsanız,

    Midenize kramplar giriyor, ayaklarınıza kara sular iniyor ve başınız felaket derecede ağrıyor olsa da,

    Çalan kapının tokmağını vuran kişinin O olduğunu düşünüp birdenbire iyileşebiliyorsanız,

    Doktorunuzun yataktan bile kalkmanız imkânsız dediği bir zamanda imkânsız bir hızla kapıya koşarak yüzünüzdeki gülümsemeyle kapıyı açıp hayal kırıklığına uğruyorsanız,

    Karşınızda duran kişinin sizin her şeyinizi bildiğini ve en iyi arkadaşınız olduğunu söyleyerek gezinmesinin aslında doğru olmadığını sadece siz biliyorsanız,

    Kendinize bile söylemekten çekindiğiniz şeyler varsa,

    Elinde tuttuğu kalemden, omzunda taşıdığı çantadan, yaslandığı duvardan bile nem kapabiliyorsanız,

    Abarttığınızı söyleyen insanlar en baş düşmanlarınız, hayallerinizdeki O tek dostunuz oluyorsa,

    Tüm hayati başkalarına göre öyle tek başınıza, size göre hayalinizde bile olsa sadece O’nunla bitirebilecek kadar rahatsanız,

    Bugün sihirli lambadan çıkan cine ne para ne de pul soruyorsanız,

    Gerçekleşmesini istediğiniz tek hayalin hayalinizdeki O’nun hayatınızdaki O olmasıysa,

    Her gün, her dakika, her saniye, her an O’nu aklınızdan çıkarmıyor ve hatta belki O’nu düşünmezsiniz diye bir türlü artık tam anlamıyla uykuya dalamıyorsanız,

    Bütün bunlara rağmen, O’nu gördüğünüz her yerde yanından geçip gidip altıncı hissinizle Onu uzun bir süre takip edebiliyorsanız,

    Sanki hep yanınızdayken sizi aldatmış gibi yanında başkasını gördüğünüzde hayatinizin en büyük kızgınlığını yaşıyor ve ona bu yüzden inanılmaz derecede haklı olarak hakaretler ediyorsanız,

    O’nunla uzun süreler boyunca konuşmuyorsanız,

    Ama düşünceleriniz uzun süreler boyunca asla susmuyorsa,

    O'nun yüzüne bakmadan geçecek bile olsanız, her an nerede olacağını bilip her an sadece yanından geçip gitmeye razı durumdaysanız,

    Öyle ortamlar oluşmuş ve konuşmanız gerekmişse, daha sonra yaptığınız en büyük aptallık olarak sayacağınız şekilde O’nunla en kısa kelimelerden oluşan cümleler kurup sadece bir an yüzüne bakarak yüzünüzü çevirdiyseniz,

    Ardından doğru zamanın gelecek buluşma olduğu yalanını tekrarlıyorsanız,

    Hala zaman su gibi akıyor, çatallaşmış nehrin iki kolu gibi iki farklı yönde akıntıda gidiyor ve ileride nehrin yeniden coşkun sularını oluşturacak iki kolun birleşimine inanıyorsanız,

    Ya da bunun gerçek olmasını her an aklınızdaki binlerce düşünceden biri olarak tekrar tekrar diliyorsanız,

    Lambadan bir cin çıkmayacağını, akan suyun kendi yatağını belirleyeceğini anlıyorsanız aylar sonra,

    Bunun üzerine, haksızmış gibi özür diliyorsanız,

    Dilediğiniz özrün hiçbir şeyi düzeltemediğini gördüyseniz,

    Başka bir şey yapmak için neden duruyorsanız,

    Tuttuğunuz takimin en önemli maçını kazanması, en çok beklediğiniz filmin vizyona girmesi, almak istediğiniz arabanın fiyatının yarıya inmesi ilginç gelerek hiç bir şey ifade etmiyorsa,

    Ama O’nun yarın sizi gördüğünde kafasını çevirip istekli ya da isteksiz size baktığını görmek tuttuğunuz takimin kazandığı, en çok beklediğiniz filmin vizyona girdiği ve almak istediğiniz arabanın yarı fiyatına indiği size hayret ettiğiniz bir mutluluk verebiliyorsa,

    Gururunuzu artık her gün yatağınızın altında duran kutuların birinde bırakıp çıkıyor ve her an altıncı hissiniz O’nu hissediyorsa,

    Yalanın, saklanmanın bıktırdığı, gizemin usandırdığını düşündüyseniz,

    Artik hiç durmayınız...

    Bakmak istediğiniz gözleriyse, gözlerine bakınız.

    Ellerine bu kadar yakınken uzak olmaktan vazgeçmeyi aklınızda dolanan binlerce düşünce denizinde bir yere bırakınız.

    Emin olunuz ki,

    Gözlerine baktığınız anda hissettiğiniz duygu tertemiz bir aşk olacak,

    Denizin durulduğu bu anda taşlar bağlanmış gibi hissettiğiniz elleriniz kaldırma kuvvetiyle kalkacak.

    Yükselerek nereye gideceğine kendileri karar verecek.


    Zannedeceksiniz ki kalbiniz yerinden fırlayacak.
    O da buna karşı koyamayacak ve ne olursa olsun hayatının en büyük heyecanını bu an olarak hatırlayacak.

    Siz O'na bu kadar yakın olup dokunamayacağınızı hissedecek kadar heyecanlanacaksınız.

    Ama dokunmayı olabildiğince geciktirmek isteyecek kadar yavaş olacaksınız.
    Bileceksiniz ki sonunda sizin yerinden fırlamış kalbiniz O'nda, O'nun başı sizin omzunuzda olacak,
    Artik sebepsizce sizi telefonla arayacak.

    En güzel duyguyu o an hissedeceksiniz, elleriniz rötar yapmış olsa da varması gereken son durağa ulaşacak.

    Ve O’nun ruhuna dokunacak...

     
    Toplam blog
    : 1
    : 338
    Kayıt tarihi
    : 18.04.09
     
     

    Montaigne denemelerine "Benim yaptığım, bildiklerimi söylemek değil, kendimi öğrenmektir; başkasına ..