Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Haziran '16

 
Kategori
Deneme
 

Denge

NE YAPMALI?

İnsanın kendisiyle yüzleşme gereksinimi duyup yaşamını sorgulamaya başlaması ileri yaşlarda ve dönüm noktalarında daha çok yaşanıyor.

“Sabaha çıkıp çıkamayacağımızı biliyor muyuz?” sorusunu, yazgıcı bir düşünce olarak değil; insanın kendisini sorgulamasının ürünü olarak değerlendirmek gerekir. Dahası bu sorgulama, insanın, ‘yaşamını yeniden düzenleme’ gibi bir önerme de içeren kendi paradigmasıdır özünde.

Gerçekten de sabaha çıkıp çıkamayacağını bilemezsin.

Akşam işten döndüğünde, sabah evde bıraktıklarınla yeniden buluşma güvencen yoktur.

Tatile ya da gurbete gidiyorsun; dönüşte annenle, babanla, kardeşlerinle, komşularınla, dostlarınla yeniden karşılaşma garantin yoktur.

Gidip de dönmemek var..

Gelip de görmemek var...

Akşam suladığın çiçeği, yarın sabah saksıda boynunu bükmüş olarak bulabilirsin. Ya da her gün balkona bıraktığın yemi gagalarken ürkek bakışlarla sana teşekkür eden serçe bir daha gelmeyebilir.

Ya da o gelir de, sen artık orada değilsindir.

Bu durumda bir önerme düşünmemiz gerekmiyor mu?..

“Geçmiş geçmiştir, geleceği ise bilmiyoruz. O zaman anı yaşayalım, kendimiz için bir şeyler yapalım…” desek katılır mısınız?

Yoksa şöyle mi diyelim:

Şu an bir kez daha yinelenmeyeceğine göre sevdiklerimizi kucaklayıp öpelim, belki bir daha öpemeyiz.

Çocuğumuza sarılıp okşayalım, belki bir daha sarılamayız.

Karşılaştığımız insana gülümseyerek selam verelim, belki bir daha karşılaşamayız. Ulaşabildiğimiz bütün çiçeklere su verelim, belki bu onların son suyudur.

Kuşlar için balkona yem koyalım, asfaltın ortasındaki taşı oradan kaldıralım, sokakta uçuşan poşeti alıp çöpe atalı, hasta komşuya bir tabak yemek götürelim...

Hem de hiçbir beklentiye girmeden.

***

Küresel kapitalizmin, evrensel kültürü yerle bir ederek inşa ettiği tüketim toplumunun dişlileri arasında debelenip duruyoruz.

Şu anı bir kez daha yaşamayacağımıza göre; bizimiçin biçilen görevi üstlenerek ömrümüzü tamamlamayı mı seçelim; yoksa hem kendimiz için, hem de gelecek kuşaklar için, olup bitenlere itiraz edip ufacık bir değer, minik bir armağan bırakmanın savaşımı içinde saf mı tutalım?

Uyuşturulmuş ve gerçek sorunların dışına sürüklenmiş yeni insan tipinin çıkarcılığına ve bencilliğine ayak mı uyduralım; yoksa önümüzü görebilmek için bir mum mu yakalım?

Her saniyemizi bir uzun mesafe koşucusu gibi bedenimizin bütün gözelerine sindirerek mi yaşayalım; yoksa kurulu düzene teslim olup gözümüzü komşumuzun sofrasına mı dikelim?

Yaşadığımız anı nasıl değerlendirelim?

Bizden sonraya hiçbir şey bırakmadan günümüzü gün mü edelim; yoksa yaşamı sevdiklerimizle paylaşalım mı?

Farklılıklarımızı korumak için direnelim mi; yoksa teslim mi olalım? 

Karar sizin!..

 
Toplam blog
: 54
: 55
Kayıt tarihi
: 18.06.16
 
 

Kaya Çetin, 1944 yılında Refahiye'de doğdu. İlk ve ortaokulu memleketinde, liseyi Sivas'ta okuduk..