Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '10

 
Kategori
İlişkiler
 

Deniz...

Deniz...
 

Kocaman bir kucaktır deniz. Ürkütür hiç bilmeyeni. Ancak, rengiyle, kokusuyla, ışıltısıyla hemen cezbeder. Çoğu insan içine girmeden uzaktan izler, sonra yavaş yavaş ayaklarını sokar içeri, bir serinliktir yayılır her yana... Yavaş ve emin adımlarla ilerler. Arada taşlar sürükler içeri, bir sendeletir kişiyi. Kendine uygun yeri ve boyutu bulduğunda kollarını açar insan, kendini güvende hissediyorsa ayaklarını keser yerden ve kendini denizin kucağına bırakır.

Kimileri ise koşarak girmeyi tercih eder ona. Keyif ve üşümenin çığlıkları birbirine karışır. Gidebildiği yere kadar soluksuz bir dalış yapar, başını kaldırıp etrafına baktığında herkesin ve de her şeyin geride kaldığını görür. Çoğu zaman dönmek de elindedir kişinin, dönmemekte...

Velhasıl korkmayacaksın denize girmekten... Onun ne olduğunu gerçekten biliyorsan, onun içinde yaşayıp, gerektiğinde bıraktığın yere dönebileceğinden eminsen , özetle güveniyorsan kendine bütün hücrelerinde yaşayacaksın onun ıslaklığını... Yok eğer korkuyorsan, boyunu geçmeyecek kadar açılacaksın. Kalbin içinde olacak, başın dışarıda gökyüzüne bakacak. Ayakların yere basacak yani. İstediğinde ya da gerektiğinde, misal bir dalga vurduğunda, doğrulabileceksin. Yoksa başın çok kolay girecektir denizin içine...

Ama asla oturmayacaksın kıyıda. Denizin içinde olmadan bilemezsin tadını. Seyirlik laflar sadece kafa şişirir, bilirim edasıdır, öpecek illa yanaklarından, gözlerini ıslatıp, kulağına nağmeler söyleyecek.

Demem o ki, ne içinde olacaksın denizin tamamen ne de büsbütün dışında. Bu uğurda birilerinin canından olduğunu ya da canından olmayı seçtiğini unutmadan onlara benzememek adına da olsa gidebildiğin kadar gideceksin içine, ötesine zorlamayacaksın. Çıkman gerektiğinde ciğerlerinde sana yetecek kadar nefes, bedeninde güç olacak. Çıkarken muhakkak sarılacak bir şeyler bulacaksın, eminim. Olmasa bile güneş zaman ilerledikçe sen istesen de istemesen de kurutacaktır saçlarındaki ıslaklığı...

Bütün derilerin buruşana, sesin soluğun yavaşlayana, son ezan okunana kadar kalacaksın denizde. En azından ben öyle diliyorum...

Not: Yazının içinde geçen ''deniz'' sözcüklerinin yerine ''aşk'' yerleştirerek okumanızı istesem çok mu yormuş olurum sizi? Ben yazamaz mıydım sanki oraya aşk diye değil mi? Yazardım ancak; bu şekilde her iki amacıma da ulaştığımı düşünüyorum. Hem denizi hem aşkı anlattım elimden geldiğince, yüreğimden geçtiğince ve kalemimden döküldüğünce... Sevgilerimle...

 
Toplam blog
: 36
: 1185
Kayıt tarihi
: 15.07.08
 
 

1986 Kahraman Maraş Elbistan doğumluyum. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili v..